MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, mahkemenin kurultay kararına ilişkin olarak, Bizim paralele teslim edecek bir partimiz yok.Kurultay 2018’i beklemelidir. 18 Mart’ta demokrasinin imkanlarından kim istiyorsa iradenin sahibine karşı çıkabilecektir. Buna diyeceğim bir şey yoktur, bunun dışında olağanüstü kurultay yoktur, yapılmayacaktır" dedi.
Bahçeli, Gülen cemaatinin "MHP üzerinde bir operasyon yapmaya çalıştığını" iddia ederek, "Kendi kurumlarına kayyım atandığında kıyameti kopartan, MHP’ye atanınca güvercin taklaları atanlara sesleniyorum; bugüne kadar ne yaşamışsanız müstahaktır. Bunlar ABD’nin kuklası, İslamiyet’in yüz karalarıdır" diye konuştu.
Bahçeli, 50 milyon vatandaşın kimlik bilgilerinin çalınmasına ilişkin olarak, "Vatandaşlarımızın temel kimlik ve adres bilgilerini içeren bir veri tabanı Romanya kökenli bir siteye yüklenmiş ve dünyanın dört bir yanına dağıtılmıştır. Bu konu tam bir skandaldır ve iflas halidir" dedi.
"Barzani son aylarda defalarca bağımsızlıktan söz etmiştir" diyen Bahçeli, "Davutoğlu son derece düşündürücü, ipe sapa gelmez açıklamalarla etten duvar örecek kadar şuur kaybına uğramıştır" ifadesini kullandı. Bahçeli, "Sayın Davutoğlu, serok oldun anladık, Diyarbakır’a gittin, Kobani’yi selamladın ama Mehmetçik katili Barzani’ye siper olursan serokluktan çürüklüğe düştün" diye konuştu.
Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
İslamiyet’in özü hakkıyla anlaşılmadığından manevi bir buhran hali adeta egemenlik kurmuştur. Müslüman görünümlü münafıklar, İslam coğrafyasının mahvına ve mağlubiyetine neden olmaktadır. Bu hazin gerçek hepimiz adına üzüntü vericidir. Kutlu Doğum Haftası’nda İslam toplumlarının perişanlığını konuşmak zorundayız. Efendimiz her şeyden önce tevhidi tebliğ eden insanlığın göz nuru, baş tacıdır. İslam toplumlarının bugünkü krizi efendimizi samimiyetle özümsemekten uzak olmalarıdır. Peygamberimiz ne demiş, neyi tavsiye etmiş, neleri yasaklamışsa, şu anda tam tersi yapılmaktadır.
Asıl sorun tevhit inancından ve vahdet çizgisinden savrulmaktır. En vahşi cinayetler İslam adına işleniyorsa ortada elbette devasa bir problem var demektir. Tevhit Allah’ın varlığına ve birliğine iman, vahdet bir olmanın, birlikte yaşamanın iradesidir. Bugünlerde İslam toplumları vahdetin neresinde, hangi durağındadır? Tevhit sancağı altında toplanma arzu ve çabası var mıdır? İslam’ın saygınlığına darbe üstüne darbe vuran kirli tuzaklara sessiz kalmak zımnen ortak olmak değil midir?
Hepinizden ricam Ortadoğu’ya dikkatle bakınız, İslam ülkelerini bir bir inceleyin. Barış uzaktadır, kardeşlik laftadır. Birlik ve beraberlik duyguları ağır hasarlıdır. Şefkat ve hoşgörü komadadır. Düşmanlık diz boyudur, itham, iftira, ikilik had safhadadır. Bizleri kara kara düşündüren bu olumsuzlukları efendimizin ihlaslı sözlerine sığmaktadır? Müslümanın Müslümanı katlettiği dünya cehennem değildir de nedir?
Suudi Kralı Türkiye’ye ayak basmadan yüzlerce araç ve koruma tahsis edilmiştir. Milyonlarca garibanı aklından geçiren, tasalanan yoktur. Bu çelişki Muhammedi ahlakla, tevhitle bağdaşmakta mıdır? Mühürlü kalplerin açılması ancak ve ancak efendimizin samimiyetle tanınmasına bağlı olduğu düşüncesindeyim. Eğer bu olursa İslam toplumları huzuru bulacaktır. Eğer gerçekleşirse İslamiyet kılıfı altında kan akıtan canavarların türediği bataklık kuruyacaktır. Müslümanlar yeni bir dirilişin yol haritasını arıyorsa, bu çıkış efendimizin kutlu hayatında, yüce kitabımız Kuran’ın kutsal sayfalarındadır.
Elbette ülkemizin pek çok sorunu vardır. Çatışmacı üslup kutuplaştırmayı kışkırtmaktadır. Nezaket ve zarafet yerine kaba ve yaralayıcı suçlamalar belirgin hale gelmiştir. 14 yıldır siyasi ahlak ve seviye diptedir. İnsanımız gerilimden yorulmuştur. Türkiye’nin beka düzeyinde iç ve dış sorunları kronikleşmektedir.
Ahlak ve adalet bunalımı sürekli kamçılanmaktadır. Devlet adeta sahipsiz, adeta başı boştur. Kanunsuzluk ve kanun kaçakları revaçtadır. Kırıkkale Silah Fabrikası Müdürü’nün milli piyade silahlarının çizim planlarını yabancı bir ülkeye satarken suçüstü yakalanması her şeyin özetidir. Bu vatan haini milli sırları kişisel menfaate dönüştürmeye cüret edecek kadar gözünü karartmıştır. Hainliğin başka ayaklarının olup olmadığı, Türkiye’nin milli güvenliğine zarar verecek benzeri ihanetlerin gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalıdır.
Yaklaşık 50 milyon vatandaşımıza ait temel kimlik ve adres bilgilerini içeren bir veri tabanı Romanya kökenli bir siteye yüklenmiş ve dünyanın dört bir yanına dağıtılmıştır. Bu konu tam bir skandaldır ve iflas halidir. Bilgisayar korsanları nasıl ulaşabilmiştir? Güvenlik duvarlarına ne olmuştur? Hangi amaçla elde edilmiş, kimlerin eline geçmiştir? Hükümetin eften püften açıklamalarla konuya basite indirgemesi basitlik örneğidir. Türkiye’nin kozmik şifrelerinin çözülmesi neyse, kimlik bilgilerinin sızdırılması aynı şeydir. 2011 öncesinde seçmen sıfatı kazanmış vatandaşlarımızın TC kimlik numaraları, kişisel bilgileri vardır. Bu hırsızlığı inkar eden ancak şimdi kabul etmek zorunda kalan hükümetin tedbir almaması aymazlıktır. Bu aymazlığın affı ve bahanesi yoktur. AKP hükümeti kulağının üstüne yatmıştır. Türkiye çadır devleti, yeni yetme bir ülke değildir. Türkiye bir grup bilgisayar korsanının avucuna düşmeyecek kadar onurlu ve güçlü bir devlettir.
Böyle devlet idaresi nerede görülmüştür? Bir gerçek varsa o da şudur; AKP hükümetinin milletimizin kimliği aşırılırken ruhu bile duymamış, önüne geçmemiştir. Kimliksizler için, kimliğini kaybetmişler için kimlik bilgilerinin çalınması önemsiz görülebilir. Her vatandaşımızı özel kılan kimliği vardır, göz koyanın cezası verilmiştir. Savcılığın başlattığı soruşturmanın sonuna kadar götürülmesi ve gerçeklerin ortaya çıkarılması en tabii, en haklı, en acil beklentimizdir:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti hakkındaki kanaatlerimi paylaşmıştım. Çok yorumlar yapıldı. ABD ve Türkiye’nin birbirine taleplerinin haberleri yer bulmaktadır. Hangisinin doğru, hangisinin asılsız olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Gündeme yansıyan bilgilere bakarsak ülkemize 40 km uzaklıkta bulunan Mümbiç’in PYD’ye teslim edilmemesine ABD’nin sıcak baktığı anlaşılmaktadır. PYD Kobani’yle Afrin’in bağlantısını kurduğu halde Cerablus çevresi boşaltılmış, Kürdistan projesine yaklaşılmış olacak.
PYD terörü Azez – Cerablus’u ele geçirmek istemektedir. Bu terör örgütü sınırlarımızın hemen yanı başında milli güvenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü ABD’nin ikircikli tutumuyla tehdit etmektedir. Geçen hafta ABD Ankara Büyükelçisi sorunlu açıklamalarını sürdürmüş, PKK’yı silah bırakmaya aklınca davet etmiştir. PKK’nın Avrupa’daki elebaşlarından biri ABD’ye çağrı yapmış, Türkiye’yi masaya çağırsınlar diyecek kadar hayasızlaşmıştır.
Barzani son aylarda defalarca bağımsızlıktan söz etmiştir. Ekim’deki referandumda da bağımsızlığı karara bağlayacaklarını açıklamıştır. Hükümetten tepki gelmemiştir. Hatta Davutoğlu son derece düşündürücü, ipe sapa gelmez açıklamalarla etten duvar örecek kadar şuur kaybına uğramıştır.
Başbakan’a aldanan birileri çıkarsa PKK’nın Türkiye’yi tehdit etmediğini sanacaktır, Türkiye’nin terör gibi bir sorunu olmadığını, 400’ü aşkın şehit haberinin gerçek dışı olduğunu düşünecekler. Sayın Davutoğlu, serok oldun anladık, Diyarbakır’a gittin, Kobani’yi selamladın ama Mehmetçik katili Barzani’ye siper olursan serokluktan çürüklüğe gitmene ne diyeceğiz?
Barzani PKK’nın ta kendisi, ihanetin markasıdır. Diyarbakır – Erbil uçak seferleri Başbakan’ın başka bir gafleti, hükümetin sakat politikasıdır. Davutoğlu’nun müzakere çemberine tutunması hayra alamet değildir. Ev ev, sokak sokak teröristlerin peşine düşülecek, bir taraftan Barzani’ye kol kanat gerilecektir. Art niyet değilse, siyasi tutsaklıktır. Bölgesel oyun ve senaryolar, Türkiye’nin bir felakete hazırlanması olarak okunmalıdır.
MHP ile uğraşılması boşuna değildir. MHP ayak oyunlarına, sinsi operasyonlara, ahlaksız tuzaklara hazırlıklıdır ve 47 yıllık birikimiyle her musibeti defedecek cesarettedir. Mihrakların bize şaşı bakması normaldir. Türk milletinin birliğine kin ve nefret duyanların MHP’yle ters düşmesi olağandır, aksi takdirde bizden şüphe duyulmalıdır. Biz oranlarda değil, gönüllerdeyiz, rakamlarda değil, kalplerdeyiz, yüzdelerde değil, Türklüğün yüz akıyız. Fırsatı ganimete çevirmeye kalkan bazı isimler MHP’yi içten kemirmenin, çökertmenin arayış ve sevdasına kapıldılar. Neymiş, her şeye hayır demişiz, iktidarı elimizin tersiyle itmişiz, paradigma değişmeli, büyük kurultay toplanmalıymış. Yönetim değişirse iktidar yakınmuş. Aday olamayan, olsa da seçilemeyen, olsa da sorumluluktan kaçanlar değişiklik korosuna katılmıştır. Kimisi okyanus ötesiyle, kimisi müzmin muhaliflerle, kalemşörlerle iş tutmuşlardır. Tüzük kurultayı için imza veren her kardeşim değerlidir, hepsinin iradesine saygı duyuyorum. Anlamadığım, ön plandaki çığırtkanlar MHP’yi bir plan çerçevesinde pasif hale getirmek isteyenlerdir. 40 fırın ekmek yeseler, ağızlarıyla kuş tutup dağları titretseler, yine de MHP’yi istedikleri gibi tanzim edemeyeceklerdir. Çünkü bu davanın hamuru şehit kanıyla yoğrulmuştur ve ülkü sancağı emin ve ehil ellerdedir. Çünkü bu dava var olmanın bedelini çileyle, mahkumiyet ve yokluklarla ödemiş, ülkü fidanı bu sayede çınarlaşmıştır.
Mahkeme kararını açıklamış, kayyum heyetini atamış, sözde kurultayın önünü açmıştır. Öncelikli tarafsız olması kaydıyla hukuka her zaman riayet ederiz. Temyiz işlemi yapılacaktır. Bizi AKP’nin stepnesi, bastonu diyen müfteriler şimdi hangi bahaneyi üretecektir? Hangi mahkemenin lehimizde karar vermesi için gerekli teşebbüs ve girişimde bulunulmuştur? Saray’a 25 bin kişiyle yürüyeceğim diyenler, partinin başarısı için kılını kıpırdatmayanlar nereye gitmiştir? Bizim paralele teslim edecek bir partimiz yok.
Kurultay 2018’i beklemelidir. 18 Mart’ta demokrasinin imkanlarından kim istiyorsa iradenin sahibine karşı çıkabilecektir. Buna diyeceğim bir şey yoktur, bunun dışında olağanüstü kurultay yoktur, yapılmayacaktır. Olağan büyük kurultay takviminin işlemesini beklemek yerine olağanüstü kurultay isteyende samimiyet arayamayız. Şimdiden bayat zafer turlarına tevessül edenleri tek tek fark ediyorum. Hele hele MHP’ye nüfuz etmek isteyen, okyanus ötesi kaçkınlarının, paralel artıklarını sevinçlerini izliyorum. Kendi kurumlarına kayyım atandığında kıyameti kopartan, MHP’ye atanınca güvercin taklaları atanlara sesleniyorum; bugüne kadar ne yaşamışsanız müstahaktır. Bunlar ABD’nin kuklası, İslamiyet’in yüz karalarıdır. Kimse boşuna heveslenmesin, kimse el ovuşturmasın, bulanık suda balık avlamasın.
Türkiye’nin onca ağır gündemine rağmen tartışmaların odağında MHP’nin yer alması partimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Ankara, Washington, Pensilvanya arasında MHP düşmanlığının üçgeni kurulmuştur. Başbuğu reddeden kafa, bugün kurultay çığırtkanlığı yapmaktadır. Bunlar konjonktür ve vasatı uygun bularak harekete geçmiş, iktidarla kavgalı paralelin de desteğini almışlardır. Şu kadar delegenin imzası var diyenler, imza vermeyen ülküdaşlarımızın hakkını nasıl ödeyecektir?
Davamızı ipotek ettirmek isteyenlerin samimi olduğunu kimse söyleyemez. MHP’nin alacağı tavır, doğrudan ülkenin geleceğini ilgilendirmektedir. Terörle mücadelede MHP’nin tutumu çok belirleyicidir. İşte küresel aktörler bundan rahatsızdır ve bu itibarla MHP’nin zayıflatılması öngörülmektedir. Olağanüstü kurultay, AKP’nin işini kolaylaştırma ve paralel örgütü siyasallaştırma stratejisidir. Partimizin dinamiklerini yok sayan, kararları görmezden gelen, geleceği tehlikeye sokan kirli bir süreç devrededir. Biz buna asla suskun, seyirci kalmayacağız. Müsaade de etmeyeceğiz. Parti bünyesinde her şeyin normal mecrasında işlemesi, hareketimizin istikbali açısından önem taşımaktadır.
Milliyetçi hareket bir ve bütündür. Şahsi ikballeri gereğince başkalarının projelerinde ara eleman gibi kullananlara fırsat vermeyiz. Unutmayınız ki büyük olan davadır, kişiler sonra gelecektir. Kerameti kendilerinde görenler davanın büyüklüğünü unutanlar eninde sonunda hüsrana uğramıştır. Biz başarmaya azmettik, ulvi emaneti korumaya yemin ettik.