MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP'ye koalisyon teklifi olarak yorumlanan “Hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek” sözlerinin ardından partisinin bugünkü grup toplantısında da "MHP’nin hukuki boyutta vereceği destek bir hükümet mantığında ele alınmalıdır. Destekse istenen şartsızdır, katkıysa aracısızdır. Yeter ki terör illetinden kurtulalım, terörizm kuşatmasını birlikte yaralım" dedi. "Kahramanlar Nusaybin başta olmak üzere ülkemin değişik yerlerinde mücadele verirken, Ankara'da post mücadelesine kapılmayalım" diyen Bahçeli, "MHP, her uzlaşma teklifine hazır ve gönüllüdür. AKP'nin olağanüstü kurultayı sonrasında terörle mücadele zaafa uğrar ve savsarsa, parti olarak TBMM'de her türlü ilave desteği vermekten çekinmeyiz. Bunu da milli görev sayarız" ifadesini kullandı.
“Başkanlık ihtiyaçtır, diyenler başka talep ve ihtiyaçlarla milletin karşısına çıkarsa buna nasıl mani olacağız?" diye soran Bahçeli, "Başkanlık tartışması 93 yıl önce kapandı, mevcut sistemle çare aramalıyız" vurgusu yaptı. Bahçeli, erken seçim iddialarıyla ilgili olarak, "Erken seçim için MHP bekleniyormuş; ağzı olan konuşuyor" yorumu yaptı.
Bahçeli, grup toplantısı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "Partili Cumhurbaşkanlığı'na destek verecek misiniz" sorusuna "Siz konuşmamdaki özü kavramak istemiyorsunuz. Terörle mücadelede kayıtsız şartsız destek vereceğimizi söylüyorum ama eleştirilerimiz saklıdır" cevabını verdi. Bahçeli, "Yargıtay'ın kurultay kararına da saygı duyacaklarını" belirtti.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
Allah’ın izniyle kanlı örgüt döktüğü kanda boğulacaktır. Terör destekçileri, iblis taşeronları açtıkları nifak çukurlarına bir daha çıkmamak üzere gömülecektir. Türkiye Cumhuriyeti bunu başaracak güç, azim ve inançtadır. Millet devletiyle bir ve bütündür. Heyecan ve hedefler aynı geleceğe sabitlenmiştir. Bu kutlu vatan üç beş soysuzun avucuna düşmeyecek kadar köklü, kudretlidir.
Türkiye bağımsızlığın bedelini asırlar içinde sayısız kez ödemiştir. Bunun aksini iddia eden kokuşmuşlar evvela bu bedeli ödemeyi göze alacak, sonra takatleri yeterse bu aziz milletle boy ölçüşmeyi deneyeceklerdir. Hiçbir sefil zihniyet Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel yürüyüşünü durduramayacaktır. Türkiye’nin fıtratında ne ümitsizlik, ne de korkuya teslim olmak vardır.
Yok öyle karamsarlığa tamah emek, kötümserliğe geçit vermek. MHP devletin bekasına, milletin asli ve ebedi çıkarlarına baş koymuştur. Destekse istenen şartsızdır, katkıysa istenen aracısızdır. Yeter ki terörizm kuşatmasını hep birlikte yaralım, feleğin çemberini kıralım. Bir vatan, bir millet kaybetmeden derlenip toparlanalım. Alçaklığın üstüne hep birlikte gidelim.
Bir vatan, bir millet kaybetmeden derlenip, toparlanalım. Kahramanlar Nusaybin başta olmak üzere ülkemin değişik yerlerinde mücadele verirken, Ankara'da post mücadelesine kapılmayalım. Titreyelim, kendimize gelelim, ihanete mızrak gibi, kurşun gibi saplanalım.
Türk milleti kendi hayat alanını çizip korurken vesveseci anlayışa takılmadı. Teslimiyetçi lobilere aldırış etmedi. Oluyor, başaramayacağız diyenlere kulak asmadı, kaale almadı. Mustafa Kemal'in Meclis kürsüsünden yaptığı konuşma yaşananların özünü anlatmıştır.
Türk milleti kendi hayat alanını çizip koruma altına alırken vesveseye kapılmadı. Tutsak anlayışlara izin vermedi. Korkuluk diken, arka arka yürüyen teslimiyetçi lobilere aldırış etmedi. Kurtuluşa bağlı yüksek fazilet, “Vazgeçelim”, “Olmuyor” diyenlere kulak asmadı. Mustafa Kemal’in yaptığı tarihi konuşma her şeyi özetlemiş, özünü deşifre etmiştir:
“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyormuş.Ben kimseyi milli meclise zorla davet edilmedim. Kararlarında özgürdürler. Ben buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini alır, Elmadağı’na çıkar tek kurşunu kalana kadar vatanını savunur. Ben buna ant içtim.”
Kuruluş ruhu hiçbir şekilde darbelenemez. Bilelim ki Türkiye’nin var olma gayesi her makamın önündedir. Ne yeni bir sisteme, ne de yeni bir rejime gerek yoktur. Sonu macera olan arayışlara ihtiyaç yoktur. Yeni bir sisteme gerek varsa, devletin yeniden tanımında milletin tamamı “Tamam” diyorsa ancak o zaman ne konuşulacaksa konuşulur. Bunun dışında her teşebbüs yeni bir cepheleşme kaynağı olacaktır.
Pelesenk olmuş bahsekonu tartışmalar 93 yıl önce kapanmış, millet hükmünü Ankara’da vermiştir. Biz ne yapacaksak mevcut sistem içinde düşünmeliyiz. Başkanlık gelince işsizlik bitecek midir? Türkiye bölgesinde ve küresel anlamda yıldız gibi parlayacak, tüm sorunlarından kurtulacak mıdır? Muhataplarımız söyler mi, hangi mucize, hangi muhteşem başarılar sükun edecektir? Çok başlılıktan şikayet edenler, kaç başın olduğunu, hangi başların uçurulduğunu söyleyebilecek midir? Sistemi inşa eden insandır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde yükseldiği ana dinamikler değiştirilmeden geçmişten keskin bir kopuş ve ayrılış yaşanmadan başkanlık nasıl kurulacaktır? Başka hedeflere yönelmeyecek siyaset ve devlet adamlarının bugünden olmayacağını kim garanti edecektir? “Başkanlık ihtiyaçtır” diyenler başka talep ve ihtiyaçlarla milletin karşısına çıkarsa buna nasıl mani olacağız? Başkanlık sisteminin milli bir beklentinin doğal yansıması olduğu tezi bize göre afakidir. Milletimizin en tabii ve haklı beklentisi refah ve reformdur. İş, aş ve yoksulluk sorununun kökten çözümüdür. Bu milli özlemlerin başkanlıkla anında gerçekleşeceğini bırakın söylemeyi iması bile akla, izana sığmayacaktır.
Bu bir patinaj halidir ve geleceğimiz açısından oldukça mahsurludur. Konjonktürel gelişmelerle güçler ayrılığını silip tek elde toplamak milletimizi buhrandan buhrana sürükleyecektir. Pusuda bekleyen Türkiye düşmanları fırsat kollamakta, zemin yoklamaktadır. Bölücüler uluslararası destek için ülkeler arasında mekik dokumaktadır. Riskler yoğunlaşmıştır. Biz Türk milletinin her kararına saygı duyarız fakat düşünce, tespit ve çekincelerimizi de açık yüreklilikle paylaşır, mücadelemizi mutlaka yaparız. Dürüstçe, açıkça söylemeliyim ki bugünlere hiç kolay gelmedik. 93 yıllık kazanımları kolayca, mirasyedi gibi elden çıkaramayız.
Başbakan Davutoğlu’nun neler olduğu henüz açıklanmamış zaruri nedenlerden dolayı bırakma kararını sistem tartışmasından bağımsız düşünmek mantıksızdır.
Birbirimize karşı iyi kötü sözlerimiz siyasetin doğası gereği olmuştur. Sayın Davutoğlu’na bundan sonraki hayat serüveninde başarı ve mutluluklar diliyorum. AKP Türkiye’yi 14 yıldır tek başına yönetmektedir. Doğaldır ki bu partide her belirsizlik, her çatlak ülkemizi az ya da çok etkileyecek önemdedir. Bizim amacımız AKP’nin zor günlerinde siyasal rant devşirmek değildir. Ne var ki şu sorgulamayı yapmak isteriz. Sayın Davutoğlu yoldan önce yol arkadaşına vurgu yapıyorsa bu refikliğin hilafına ilk hareketi kim başlatmıştır? Sayın Davutoğlu genel başkanlıktan ayrılma tercihinin kendisine ait olmadığını söylemektedir. Sandıktan çıkmış başbakanı görevden alma yetkisi AKP’nin saygıdeğer mensuplarına ve millete aittir. Asıl sorumlu kimdir, bunu niçin gerekli görmüştür. 1 Kasım’da yüzde 49 oy almış milletvekili 29 Nisan’da yetkilerinin tırpanlanmasına, 4 Mayıs’ta olağanüstü kurultay kararına nasıl varmıştır? Pelikan dosyasında kimlerin olduğu bizim meselemiz değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la fikir ayrılıklarının derinine inmek bizim açımızdan faydasızdır. Konuşmak taraflara düşecektir. Bizim araya girmeye, taraf tutmaya niyetimiz yoktur. Fakat ortada bir sorun vardır. İktidar kansız ve silahsız tasfiye edilmiştir. AKP siyasi rakibimiz olsa da bir hükümet bunalımı çok büyük sakıncalar doğuracaktır. Davutoğlu’nu çok eleştirdik, hatta demediğimizi bırakmadık. Yine de millet iradesini alarak başbakan olmuş bir parti genel başkanının buruşturulup atılmasını da hazmetmemiz zordur. Davutoğlu kendisine oy verenlere büyük haksızlık yapmıştır. Vesayet altında olduğunu belgelemiştir. Başbakanlığının sanal olduğunu, gerçek gücün kendi dışında toplandığını teyit etmiştir.
Davutoğlu’nun pes etmesine yol açan gerekçeler medyada fazlasıyla yazılıp çizilmekte, uzman görünümlü siyasi spekülatörler iddialarını aktarmaktadır. Meselemiz şu anda bunlar değildir. Bizim için önemli olan Türkiye’nin ne olacağıdır? AKP’nin olağanüstü kurultayından çıkacak ismi Beştepe’de saklı müstakbel Başbakan ülkeyi nasıl yönetecektir?
Davutoğlu sanki yüksekmiş gibi düşük profilli koordinatör başbakan sözleri dillerden düşmemektedir. Lobiler çalışmakta, pazarlıklar sürmektedir. Bizim üzerinde durmak istediğimiz başka bir husustur. Türkiye doğu ve güneydoğuda şiddetli bir mücadelenin içindedir. Milli bekamız ağır bir komployla sınanmakta, aralarında yerli ve yabancı işbirlikçilerinin bulunduğu sıcak bir sürecin içinden geçilmektedir. “Biz gidersek beyaz Toroslar gelir” diyen Davutoğlu koltuğunu bir çırpıda terk edip gitmiştir. Sanki Torosların ahı tutmuştur. Erken seçimi konuşanlar ise istikrarsızlık ve mahvoluşa hizmet etmektedir. Yeni bir seçim havası oluşturmak bu ülkeye ihanettir. Demokrasi cinayetidir. Bayağı söylentilere dikkat ediniz. Erken seçim için MHP bekleniyormuş. MHP’deki olağanüstü kurultayla ilgili gelişmeler bundan sonrası için tayin edici olacakmış. Mevcut yönetim kalırsa baraj altı, giderse yüzde 25’e çıkarmış. Ağzı olan konuşmuştur. Bu sefil ve yalancılar korosu algı ve aldatma düzeneklerini patlayıcı gibi partimizin etrafına döşemeye kalkmıştır. Korktuğumuzu iddia edenler bizden görünüp aslında geceyle gündüz gibi farklı olan zavallılardır. MHP değil barajdan, Allah’tan başkasına kulluk etmez, hiçbir şeyden korkmamıştır. MHP gazete köşelerinden, televizyondan, internet medyasından üretilmiş edepsiz dedikodularla yönetilemez, yönlendirilemez.
Sabahları kameralar karşısına geçip sırayla sütünü içmeden ya da içtikten sonra konuşanlar ciddiye alınmamaktadır. Bu tipler isterse sütlerini içip yorumlarını yapsınlar, sonra da gidip kumda oynasınlar. Kendi kazdıkları kuyuya kendilerinin düştüklerini göremiyorlar. Zeka fukarası kafalarına göre MHP’nin yutulmasını konuşuyorlar. MHP sırtını ona buna değil, egemenliğin yegane ve asil sahibi büyük Türk milletine dayanmıştır.
Bu kadar ağır konuşuyorum, kim neye layıksa biz onu söyleriz. Bu hareketin mensupları vatan sevgisi sınavını ölüm karşısında vermiş, bu ülkeyi kurtarmış, kurmuş muhteşem bir misyonun temsilcileridir.
Bizim baraj bilirkişisi çapsızlara göre harekete etmemiz her şeyden önce şerefli geçmişimizi inkardır. Bizimle uğraşılmasının temel gayesi burada aranmalıdır. Bir milletin yükselişinin dayanağı milliyetçi düşüncelerin sağlamlığıdır. MHP zayıflar ve elde oyuncak olursa Türkiye’nin tökezlemesi kaçınılmaz görünmektedir. Herkesin öncelikle gündemi 22 Mayıs’ta başbakanın kim olacağıyken hemen ardından MHP’deki gelişmelerdir. Bizim için siyaset kısa metrajlı bir film değildir. Bizim için siyaset egolarımızı tatmin aracı değildir. Bizim için siyaset çıkarların galası, onursuzluğun düeti, haram ve ihanetin resmi geçiti de değildir. Asla böyle de olmayacaktır. Biz siyasete bakınca nasırlı elleriyle kürek tutan, helal yüzler için ne yapacağımızı, minicik yavruların geleceğini nasıl kurtaracağımızı, biz siyaset konuşunca milletimizi zirve noktalara nasıl çıkaracağımızı düşünür, çırpınırız.
Milliyetçi siyasetimizde Türklük vardır, Türkiye’nin varlığı tamamıyla esastır. Tavşana kaç, tazıya tut demeyiz. Bozkurtu hatırlatır, akıllarını başlarına getiririz. İlk molada kayış atmaz, ilk durakta inmez, ilk virajda savrulmayız. Biz Milliyetçi Hareket Partisiyiz.
Bir değerlendirmem çok tartışıldı. “Eğer ihtiyaç hasıl olursa, gerek duyulursa, Türkiye’nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir hal alabilecek” demiştim. MHP’nin hukuki boyutta vereceği destek bir hükümet mantığında ele alınmalıdır. MHP, diğer eleştirileri saklı kalmak kaydıyla ön şart olarak terörle mücadelenin eksiksiz sürdürülmesinden yanadır. MHP Türk milletinin safındadır. Türkiye’nin bekası ve geleceği her türlü siyasi angajman ve ideolojik aidiyetin fersah fersah önündedir. Kurultay sonrası terörle mücadele zaafa uğrarsa TBMM’de her türlü desteği vermekten çekinmeyiz, bunu da milli görev sayarız. Türkiye huzura kavuşana, terörün kökü kazınana, son kanlı silah teslim alınana kadar üzerimize ne düşüyorsa sabırla yapmaya açığız. Yasal ve anayasal çalışmalar elbette kendi mecrasında akacaktır. Terörle mücadelede tüm karşı çıkışlara rağmen, devletin ve hükümetin destekçisi olmuştur. Güçlü bir muhalefet demokrasi için elbette gereklidir. Milli muhalefet yeri geldiğinde ateşe atılan, karanlığa ok gibi dalan, devletiyle ön saflarda yer tutan bir adanmışlıkta olmalıdır. Biz böyleyiz, buna varız ve buradayız. Biz karanlıktan göz kırpmıyoruz, boşa atıp dolu tutma merakında değiliz. Yangından parsa toplama arayışında da değiliz. MHP, her uzlaşma teklifine hazır ve gönüllüdür.