T24 - Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, 6 Nisan 1990'da dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal başkanlığında, MGK Genel Sekreteri, MİT Müsteşarı ve OHAL Valisi'nin de katıldığı gazete patronlarıyla yapılan toplantıyı hatırlattı. Cemal, 21 yıl önce yapılan ve devletin "Güneydoğu haberlerini mümkün olduğu kadar küçültmenizde yarar var" dediği toplantı için dün Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantıdan ne farkı olduğunu sordu.
Hasan Cemal'in Milliyet'te "Devletten basına PKK’ya karşı destek çağrısı 1990’da..." başlığıyla yayımlanan (21 Ekim 2011) yazısı şöyle:
Devletten basına PKK’ya karşı destek çağrısı 1990’da...
Tarih, 6 Nisan 1990. Ankara’da Çankaya Köşkü. Bir yanda devlet dizilmiş:
Cumhurbaşkanı Özal, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, MİT Müsteşarı Tümgeneral Teoman Koman, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu.
Devletin karşısında basın:
Milliyet’in sahibi Aydın Doğan, Sabah ve Yeni Asır’ın sahibi Dinç Bilgin, Tercüman’ın sahibi Kemal Ilıcak, Nazlı Ilıcak, Tercüman gazetesi danışmanı Taha Akyol, Günaydın ve Güneş’in sahibi Asil Nadir, Türkiye’nin sahibi Enver Ören, Zaman’ın sahibi Alaaddin Kaya, Daily News’un sahibi İlnur Çevik, Anka Ajansı’nın sahibi Müşerref Hekimoğlu. Erol Simavi gelmemiş; Hürriyet’i Genel Müdür Özcan Ertuna temsil ediyor.
Cumhuriyet’in sahibi Nadir Nadi de böyle toplantılarda gözükmek istemediği için de Çankaya toplantısına Cumhuriyet genel yayın yönetmeni olarak ben katılıyorum.
Konu:
PKK, Güneydoğu ve basın.
İlk sözü, Cumhurbaşkanı Özal alıyor. Kürt isyanlarına değiniyor. Cumhuriyet öncesi 15, sonrası 25 isyan...
İkinci sözü, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Kozakçıoğlu alıyor. “Bir millî meselede sizden destek istiyoruz” dedikten sonra şunları ekliyor:
“Manşetlere, başlıklara dikkat edin. Bölücü hava olmasın. Öylesine başlıklar atılıyor ki, bunlar bölücü örgütün kendi davasına uygun oluyor. PKK’nın işine yarayacak, devlet güçlerinin aleyhine olan haberler çıkıyor.”
Kozakçıoğlu, bölgedeki devlet güçlerinin ‘morali’nin çok önemli olduğunu, bu yüzden ‘ufak tefek hatalar’ın görmezlikten gelinmesinin doğru olacağını anlatıyor.Sonra sözü, MİT Müsteşarı Tümgeneral Teoman Koman alıyor:
“Bölücü örgüt yayınlarından alıntı yapmak ya da onunla röportajlara yer vermek, örgütün fikrini daha geniş kitleye yayıyor. Örgütü düzenli bir güç gibi gösteriyor.”
Mesaj açık:
PKK sizi kullanıyor, kendinizi kullandırtmayın!
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’na geliyor söz sırası.
Sabri Paşa özel harpçi.
Yani Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanlığı’nı, basındaki deyişle ‘kontrgerilla’yı yönetmiş... Ses tonunu perde perde yükselterek konuşuyor önündeki kartlardan.
Ben de not alıyorum:
“Ordunun Türk basınına muhtırası mı?”
Sesini gittikçe yükseltiyor:
“Bölgede millî birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde olur mu?.. Halbuki yapılması gereken, bölücü örgütün başarılı olamayacağına halkı inandırmaktır.”
Devam ediyor:
“Böyle başlık atılır mı? Moral bozmayın. Yoksa güvenlik kuvvetlerini görev yapamaz hale getiririz. Gerilla, intifada gibi deyimleri kullanmayın.”
Özal yeniden söz alıyor.
Uzun uzun konuşuyor. Konuşmasının bir yerinde nedense, “Araştırdım, benim babaannem de Malatyalı bir Kürt’müş” diyor.
Herkes birbirine bakıyor. Yirmibeşoğlu Paşa kulağına eğiliyor Özal’ın. “Efendim, bu toplantı basında yazılmasa iyi olur !” diyor. Özal onaylıyor.
Bu arada, ‘Sen hain gazeteci!’ diye başlayan ve ‘19 mayıs 1919 Hareketi’ imzalı bir bildiri okuyor Özal yüksek sesle. “Senin de sonun Ali Kemal’den, Said Molla’dan farklı olmaz!” diye biten tehdit dolu bir bildiri.
MİT Müsteşarı Koman Paşa, “Araştırdık, böyle bir örgüt yok” diyor. Yoksa niye okutuyorsun ? Devlet, basına aba altından sopa mı gösteriyor?..Özal devam ediyor:
“Sizler bize yardımcı olun !”
Aydın Doğan alıyor sözü. Habercilik yapmanın zorlaşacağını söylüyor. İngiltere’den örnek veriyor. Aydın Doğan, İngiltere ile Arjantin arasındaki Falkland Savaşı’nda bile BBC’nin habercilik görevini objektif şekilde yapabildiğine değiniyor.
Bu haklı çıkışı yüzünden Özal ve MİT Müsteşarı’yla hafif tertip tartışıyor. Özal, “Haberi verin ama propagandaya alet olmayın” diye yanıtlıyor Aydın Doğan’ı.
MGK Genel Sekreteri daha sert çıkıyor. Sabri Yirmibeşoğlu Paşa söz alıp “Meselenin idraki içinde miyiz?” deyince, toplantının havası bir anda elektrikleniyor.
Aydın Doğan da karşılıksız bırakmıyor. Devlet yönetmekle gazetecilik yapmak arasında geçen çizgiye işaret ediyor. “Devlete karışmayalım, siz de gazeteciliği bırakın biz yapalım” demeye getiriyor. “Doğru sözler” diye not alıyorum.
Sözü Güneş ve Günaydın gazetelerinin sahibi Asil Nadir alıyor. Arkaya taranmış pırıl pırıl jöleli saçları, hafifce tekleyen Türkçesi ve Kıbrıslı şivesiyle ‘devletten yana’ çıkıyor. Sanki Aydın Doğan’a cevap veriyor. ‘Devlete yardımcı olma’nın önemine değiniyor.
Aydın Doğan yeniden söz alıyor:
“Asil Bey doğru konuştu. Ama ne yapmamız isteniyor, ben yine pek anlamadım.”
MGK Genel Sekreteri bu kez kızıyor Aydın Doğan’a. “Bakın anlatayım !” diye söze başlıyor Yirmibeşoğlu Paşa:
“Halkı devletten soğutucu yayın yapılmasın. Güvenlik güçleri görev yapamaz hale getirilmesin. Hain PKK özendirilmesin. Bölücü örgüt, bir kurtuluş hareketiymiş gibi, İntifada gibi takdim edilmesin. Yerli muhabirler (Güneydoğu’da görev yapan Kürt kökenli gazetecileri kastediyor MGK Genel Sekreteri) doğru haber vermiyorlar.”
Tercüman’dan Nazlı Ilıcak soruyor:
“Haberleri büyütelim mi, büyütmeyelim mi? Ne diyorsunuz?”
MGK Genel Sekreteri Orgeneral Yirmibeşoğlu’nun yanıtından bir cümleyi not ediyorum:
“Güneydoğu’da verilen mücadelemiz Millî Kurtuluş Savaşımız gibi... Gazetecilik bitiyor!”
Bu sırada Dinç Bilgin başı öne eğik halde mırıldanır gibi konuşuyor:
“Yani Kurtuluş Savaşı basını gibi olalım. Vietnam dönemindeki Amerikan basını gibi değil.”
Cumhurbaşkanı Özal:
“Güneydoğu haberlerini mümkün olduğu kadar küçültmenizde yarar var.”
Özal devam ediyor:
“Nazlı Hanım, Dersim İsyanı nasıl bastırıldı biliyor musunuz? Dağdakileri indirmek için köye saldırıldı. Şimdi biz dağda savaşıyoruz. Başarılı olduğumuz için de teröristler kasabaya, şehre iniyor.”
Özal, basına aba altından sopa gösteren bir üslup içinde konuşmasına devam ediyor:
“Terör karşısında, terörü destekleyenler karşısında amansız olacağız. Tedbirler alacağız..”
Önümdeki kartlara not düşüyorum:
“Güneydoğu’da galiba bir dönüm noktası. İşlerin sertleşeceği anlaşılıyor, asker bastırıyor.”
6 nisan 1990 günü Çankaya Köşkü’nde saat 16.30’da başlayan toplantı, tam 18.45’te sona eriyor.
Aradan 21 yıl geçmiş... (*)
Değişen nedir?..
—————————-
* Bu toplantıyı ayrıntılı olarak okumak isteyenler için: Hasan Cemal, Kürtler, Doğan Kitap, 2003 Nisan, sayfa 101-111.