T24- Devletin Kürt bölgelerde PKK'ya karşı savaşıp, köylerini korumaları için görevlendirdiği koruculardan oluşan 15 kişilik heyet, bugün Genelkurmay Başkanlığı'na taleplerini iletecek. Sayılarının azaldığını ve devletin koruculuk sistemini kaldırdığını söyleyen Armutova köyü korucuları, sosyal güvencelerinde iyileşme yapılmazsa Diyarbakır Valiliği önünde gösteri yapacaklarını ve yaklaşan seçimlerde sandık başına gitmeyeceklerini açıkladılar.
Ergani'nin Armutova köyündeki korucular, devlete maliyeti yaklaşık 250 milyon TL olan koruculuk sisteminde geri çekilme olduğunu söylediler. Sayılarının 60 bine düştüğünü ve devletin artık kendilerine ihtiyaç duymadığını belirten korucalar, “25 yıldır bizi hükümet kandırdı, asker kullandı” dedi.
Ertuğrul Mavioğlu'nun Radikal gazetesinde yayımlanan haberi (5 Aralık 2011) şöyle:
Ergani’nin korucu köyü Armutova’nın Güneydoğu’nun diğer Kürt köylerinden pek farkı yok aslında: Yoksulluk, yoksunluk yüklü hayat ve devlete karşı duyulan hayal kırıklığı.
Buralar da dağlık, buralar da çorak. Buralarda da evler viran, yollar bozuk. Görünüşe bakılırsa, Güneydoğu’da her daim tanık olduğumuz manzaralardan hiçbir farkı yok buraların da. Bilindik özet ifadesiyle yoksulluk, yoksunluk ve sefalet yüklü hayat.
Ama bir farkı var yine de buraların: Güneydoğu’da ortalık kızışınca sokağa dökülenler ‘Biji PKK’ diye slogan atarken, buradakiler elleri tetikte PKK’ya karşı nöbetteler.
Korucunun hayal kırıklığı
Burası Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı bir korucu köyü olan Armutova. Köy kahvesinin önüne atılmış küçük taburelere oturmuş korucular, çevre köy ve mezralardan gelen diğer korucularla birlikte yaşadıkları hayal kırıklığını anlatıyorlar. Dillerine pelesenk olmuş “25 yıldır bizi hükümet kandırdı, asker kullandı” sözü ise bu hayal kırıklığının özeti.
Diyarbakır Valiliği önünde gösteri yapmaktan, Ankara’ya gitmekten, seçimleri boykot etmekten söz ediyorlar. Devleti mahkemeye vermeye hazırlananlar var. Bir yolunu bulsalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bile gidecekler.
Ölümün nefesini her an enselerinde hisseden, dahası geçici köy koruculuğu sistemi başlatıldığından bu yana yüzlerce can kaybı veren bu insanlar, ‘Kürt sorunu’ diye kodlanan çözümsüzlüğün bir başka yüzü. Üzerlerinde kamuflajları, ellerinde kalaşnikov tüfekleriyle gazetelerde boy boy fotoğraflarını görmeye alışık olduğumuz; görünüşe bakılırsa devletin sırtını döndüğü ‘devlet yanlısı’ bu Kürtler, ne oldu da isyan noktasına geldi?
Armutova’nın artık 70 yaşlarına gelmiş eski muhtarı Reşit Cüci, “Burası koruculuğu kabul edeli 25 sene oldu” diyerek söze başlıyor: “Ya korucu olursunuz ya da köyü yakarız dediler. Biz de silahları aldık ve korucu olduk. Tek sebep bu değil elbette. Biz para yanlısıyız. Çevremizde olaylar oldu. Ardından böyle bir sistem çıkınca da herkes ‘Para veriyorlar, maaş veriyorlar’ diye silah aldı. ‘Biz devletçiyiz’ diyorlar. Maaş kesilsin silahları bırakırlar.”
Muhtara itiraz
Koruculuğa nasıl başladıkları konusunda kendi aralarında anlaşma yok. Cüci’nin bu sözleri Kortaş Köyü Korucubaşı Adem Çakmak’ın ağırına gidiyor: “Muhtar bize karşı. Bizler devlet yanlısıyız. Ergani’de 26 yıl önce ilk ben silah aldım. PKK’ya o zaman da karşıydık, şimdi de karşıyız. Buralar elden gitmesin diye silah aldık. Çapulcular eline silahı alıp buraları ‘Kürdistan’ diye ilan edemez. Bunu kabul etmiyoruz. Bu arada aslımızı da inkâr etmiyoruz, Biz de Kürt’üz ama bölücü değiliz.”
Dalbudak’ın Korucubaşı Hacı Ulaş da Çakmak’a destek veriyor: “PKK’ya karşı bu göreve sarıldık. Bu görevi üstlenmeseydik namus da giderdi, vatan da giderdi. Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri tarafında PKK ile asker, PKK ile korucular çatışıyorlardı. Köyler yakıldı, kadın, çocuk, asker demeden vuruldu. Biz o bölgedeki olaylardan tam beş sene sonra koruculuğu kabul ettik. Çünkü PKK bu tarafa doğru gelişiyordu. Eğer korucu olmasaydık PKK bizden adam isteyecekti. ‘Ver çocuğunu dağa çıkarayım’ diyecekti.”
Armutova Köyü’nün Korucubaşı Nusret Ata’nın anlatımlarına göre ise durum biraz daha farklı: “1985’te buraya jandarmalar geldi. ‘Askerden yeni gelenleri korucu yapacağız’ dediler. Biz o zamanlar koruculuğun ne olduğunu bile bilmiyorduk. Önce on kişiyi korucu yaptılar. Ardından sayı arttı ve sonunda köyde 40 kişi korucu olduk. İlk zamanlar bize karşı çıkanlar oldu. Hatta bazı köylerde nefret etmişler, bu arkadaşlar bakkaldan bile alışveriş yapamaz duruma gelmişler. Zamanla bazı korucular yaptıkları işten nefret edip silah bıraktılar. Kimsenin sosyal güvencesi yoktu. Hastalananlar tedavi olmak istediklerinde devletten küçük bir destek bile alamadı. İlk başta sadece köyümüzü korumamızı istiyorlardı bizden. Çatışmalar yoğunlaştıktan sonra dış görevler başladı. Operasyonlara çıkardılar bütün korucuları. İlk dönemde maaşlarımız iyiydi. Bir öğretmenden bile fazla maaş veriyorlardı bize. Fakat maaşlarımız zamanla düştü. Şimdi bütün korucular mutsuz durumda.”
‘Devlet koruculara kamu içinde işler versin’
Korucubaşı Nusret Ata’nın “Şimdi bütün korucular mutsuz” sözü kuşkusuz durumlarını tarif eden en kritik cümle. Öncelikle devletin adım adım onlardan vazgeçtiğini, koruculuk sisteminin, fazla gürültü çıkarmadan tasfiye edildiğine inanıyorlar. Maaşlar kesilip, silahlar ellerinden alınınca başlarına ne geleceğini düşünüyorlar. En temel sorunları sosyal güvenceden yoksunluk. Üstlendikleri görevin ağırlığına karşın sosyal haklarının olmaması onları isyan noktasına getirmiş. Önce itiraz ettikleri eski köy muhtarı Reşit Cüci’nin şu sözlerini korucular hep bir ağızdan onaylıyor:
“Devlet artık yeni korucu almadığı için sayı hızla azalıyor. Eskiden 70 bin korucu vardı, şimdi 60 binlere düştü. Korucuya ihtiyaç kalmadığı için haklarını vermeyi de gereksiz görüyorlar. Koruculuğun sonu geldi artık. Sağlık sorunları için ceplerinde sadece yeşil kart var. Pahalı ilaç söz konusu olduğunda hiçbir işe yaramayan bu kart zaten bütün yoksulların cebinde. Koruculuk bugün kötü, yarın daha da kötü olacak. Elbiseler yırtılmış, yamalı geziyorlar. Üstündeki silahla 30 kilometre uzaktaki görevlere gidiyor. Yol paraları cepten harcanıyor. Ayda altı kez göreve çıksa, gitti 60 lira. 60 da yese 120. Çay, ıvır zıvır hepsi 200’ü bulur. Ne maaş alıyor da, ayda 200 TL dış görev için harcasın? Devlet koruculardan vazgeçmiş çoktan. Şimdi hakkımızı arayacağız diyorlar. Hepsi hikâyedir. Bunlar hak arayamaz. PKK ile anlaşma olunca koruculuk biter ama yıllardır birikmiş kin biter mi? Devlet korucuları kendi içinde kaybetmeli. Kamu içinde ama farklı yerlerde çeşitli işler vermeli.”
‘Artık umudumuz da yok’
Kortaş Köyü Korucubaşı Adem Çakmak: Geçici köy korucularının asıl işi kendi köyünü korumaktı. Bize görevimiz böyle tarif edildi. Ama peyderpey yeni görevler verildi. Seve seve gittik bunlara da. Zaten bizler gitmeseydik, asker çok kaybederdi. Buraların dağlarını, taşlarını, çalısını biz biliyoruz. Operasyonlarda her zaman askerlerin önünde yürüdük.
Ziyaret Köyü’nde bir arkadaşımız vefat etti. Bir seneyi geçti, hâlâ ailesine maaş bağlanmadı. Hizmet süresine göre aylık ancak 250 ile 360 TL arasında para alır. Emekli olduğumuzda ya tazminat ödeniyor ya da maaşa bağlanıyoruz. Ama bağlanan maaş zaten tazminatın tutarını geçemez. Ya tazminatı çekip sıfıra indireceksin. Ya da aylık 200 – 300 TL aylık alacaksın. Devlet yanlısıydık yine de öyleyiz ama şu ana kadar devlet bizi kandırdı. Sürekli şartlarımızı iyileştireceklerini söylüyorlar. Kandırmaya hâlâ da devam ediyorlar.
Eskiden operasyona ya da dış göreve çıktığımızda askeri araç gelir bizi alırdı. Artık görev yerlerine kendi imkânlarımızla gidiyoruz. Baraka inşa ediyoruz, duvar örüyoruz, ağır işçi gibi sürekli çalışıyoruz. Ama bütün masraflar devlet tarafından üzerimize yıkıldığı için aylık elimize 300 TL ya kalıyor, ya kalmıyor. Yasalara göre bir işçi sigortasız çalıştırılırsa işyeri sahibi cezalandırılır. Biz burada 25 yıldır sigortasız çalıştırılıyoruz. Neden İçişleri Bakanlığı sigortasız işçi çalıştırmaktan ceza görmüyor? Her gün kurşunun ağzındayız ama güvencemiz yok. Suçumuz devlet yanlısı olmak mı? Göreve çıkmayı kabul etmezsek hem maaşımız kesiliyor hem de silahlarımız alınıyor. Bu sene elbise de verilmedi. Yırtık pırtık geziyor arkadaşlar.
Bordromuzu bile göstermiyorlar. 700 TL geçiyor elimize. Bize silah verirken, anne babamızı hastaneye götürebileceğimizi söylemişlerdi. Ama böyle olmadı. Eğer devlet seçime kadar bizlere bir iyileştirme yapmazsa, bütün korucular Diyarbakır Valiliği önünde gösteri yapacak, sandık başına da gitmeyecek. Güneydoğu’nun güzel olmasını istiyoruz. PKK da bitsin, koruculuk da. Ama haklarımızı vermemelerini anlamıyoruz. AİHM’ye başvuracağız. Devlet artık koruculuğu kaldırıyor, bizden vazgeçmişler. İsyandayız ama bu sene değilse de gelecek sene bize tekmeyi vuracaklarını biliyorum.
‘Haklarımızı istiyoruz’
Dalbudak mezrası Korucubaşı Hacı Ulaş: Sosyal güvencemiz yok. Diyelim yarın rahmet edersem, hanımım benim maaşımı alamayacak. 25 sene PKK ile çatıştık, bu da teşekkürü. 25 senedir bizi hep hükümet kandırdı, asker de kullandı. Astsubay ya da uzmanın hakları neyse aynısını istiyoruz. Çünkü onlardan daha fazla görev çıkıyor bize. Kamu görevi yapıyoruz. Karakolların, yolların güvenliğini alıyoruz. Operasyonlara askerlerle birlikte çıkıp, dağları geziyoruz. Aynı asker gibiyiz. Ama çok mağdur durumdayız. Moral yok. Sosyal haklarımız verilmediği için sürekli karamsarız. 2007’de Güneydoğu’daki bütün illerden korucuların temsilcileri olarak toplanıp Ankara’ya gittik. Orada başbakanla görüştük. “Bütün haklarınızı vereceğiz” dediler. Sonra çok sınırlı, yarım yamalak bir yasa çıktı. Keşke bu yasa da çıkmasaydı. Eskiden bir iyileşme olur belki diye umudumuz vardı hiç değilse. Yarım yamalak haklar verilince umudumuz da elden gitti. Sözde emeklilik haklarımız tanındı ama maaşlar çerez parası bile değil. Batman, Bitlis’teki ve diğer illerdeki korucularla sürekli görüşüyoruz. Hepsinin sorunları aynı. Şimdi toplanıp hep birlikte Ankara’ya gidiyoruz. Bu durum kesin devletin başına patlayacak.
Korucular Ankara’da
Siirt’ten yola çıkan 15 kişilik korucu heyeti bugün Genelkurmay’da korucuların sorunlarıyla ilgili taleplerini iletecek. Bu görüşmenin ardından Siirtli korucu heyeti Ankara’da kalarak, 17 ilden gelecek olan diğer korucu temsilcilerini bekleyecek. Şırnak, Diyarbakır, Batman, Muş, Van, Hakkâri ve Güneydoğu’nun diğer illerinden gelip Ankara’da buluşacak olan sayıları yüzü aşkın korucu temsilcisi, 10 Ocak Pazartesi günü Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı’ndan randevu aldı. Görüşmelerde sosyal güvence talepleri dile getirilecek.Türkiye’de şu anda 60 bini aşkın kadrolu korucu var. Devlete yıllık maliyetleri yaklaşık 250 milyon TL.