"Devlet, Cizre'de evi yerle bir olan kişilere 'Senin evin var, kira yardımı yapamayız' diyor"

 "Devlet, Cizre'de evi yerle bir olan kişilere 'Senin evin var, kira yardımı yapamayız' diyor"

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Cizre’de, Sur’da ve Silopi’de sokağa çıkma yasağında evleri yıkılan vatandaşların devletten kira yardımı alamadığını söyledi. Öztürk, “ Evi yıkılan vatandaş kira yardımı almak isteyince ‘senin evin var. Sana kira yardımı yapamayız’ dendi. Terörle mücadelede başarılı olmanın yolu halkı yanınıza çekmenizdir. Henüz bu sağlanmış değil“ dedi.

“Onları ne anlayan, ne dinleyen var” diyen Öztürk, “İpek yolu üzerindeki Cizre ilçesinde yüzlerce ev yıkılmışken, kullanılamaz hele getirilmişken, evine dönmek isteyenler için acaba devlet yetkilileri bir çadırkent, konteynır evler kuramaz mıydı?” diye sordu. 

Öztürk’ün Sözcü’de “O mücadele, böyle kazanılmaz” başlığıyla bugün (09.03.2016) yayımlanan yazısı şöyle: 

Önce Silopi’de, sonra Cizre’de silahlar sustu. Hendekler patlayıcılardan temizlendikten sonra kapatıldı. Barikatlar ve aralarına yerleştirilen el yapımı bombalar şimdi yok. Ama bu günlere gelebilmek için aylar geçti. Yaşanan bunca olumsuzluk, insanların evlerine hapsedilmesi sonucu bu ilçelerde hayatı durdurdu. Öğrenciler okuluna gidemez, insanlar çalışamaz oldu. Tüm bunların yanı sıra kimisinin işyeri, kimisinin evleri yıkıldı, kullanılamaz hale geldi.

Gün geldi, Cizre’nin Cudi, Nur, Sur, Yasef mahallesinden göçenler, “silahlar sustu” diye evlerine dönmek istedi. Önce alınmadılar, “evlerde patlayıcı aramaları bitmedi” diye. Sonunda insanlar geldiklerinde bir de ne görsünler, artık evleri yok. Ya tamamen çökmüş, ya da artık kullanılmaz hale getirilmiş.

 Bunlar örgütün eseri

 O ilçeleri bölücü terör örgütü ele geçirmek istemese çatışma niçin çıksın? İşte “çözüm süreci” adı verilen dönemde, örgütün ilçelere yerleşmesine, yığınak yapmasına seyirci kalanlar, bugün ilçelerin bu hale getirilmesinin de sorumlularıdır. Örgüt bir deneme yaptı, kent içinde çatışma eğitimini geliştirdi, şimdi bunları yaymayı planlıyor.

Bugün en kritik ilçe Nusaybin’dir. Suriye sınırında bulunan bu ilçemizin, Suriye’nin Kamışlı ilçesindeki eve uzaklığı 300 metre. Nusaybin’de son üç ayda 488 işyeri kapatıldı, açık olanlar ise yeni mal getirmiyor, mevcut malların satışını yaptıktan sonra faaliyetlerine son vermeyi planlıyor.

Yer altından giriş-çıkışlar olmasa bile sınırın tam anlamıyla korunduğu da iddia edilemez. Ayrıca Suriye’den Türkiye’ye gelip Nusaybin’de barınanların sayısı da az değil. Açıkçası karışık bir ilçe. Burada Abdulkadirpaşa, Fırat, Dicle ve Yenimahalle’de teröristler aylardır “çatışma hazırlığı” yapıyor. Önceden 30 metrede bir hendek bulunurken, şimdi 5 metrede bir hendek kazılmış. Daha önce 4 mahallede teröristler etkili olmayı planlamış, sonra baktılar ki ne gelen var, ne de giden, onlar da boş durmayıp diğer mahallelere de hendekler kazıp patlayıcı yerleştirmişler.

 Bu ilçelerde de durum kötü

 Nusaybin gibi Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde de durum kritik. Yani olaylar başlarsa öyle birkaç günde bitecek gibi değil. Ayrıca terör örgütünün Irak’ın kuzeyinde bulunan kamplarından teröristler yavaş yavaş Türkiye’ye giriyor. Bunların bir bölümü dağlarda kalmaya devam edecek, bir bölümü ise ilçeleri kontrol altına almak için çaba gösterecek.

Bölücü örgütün hedefi, gerekli gücü topladıktan sonra birden çok ilçede kalkışma girişiminde bulunmak. Böylece güvenlik güçlerinin gücü bölünecek, mücadele daha da uzayacak, halkı umutsuzluğa düşürecek, devletin yanında yer almasını önleyecekler. Bu oyuna dikkat!

Güneydoğu’da çatışmalar devam ediyor ama açıkçası yöre halkından, askerden, mücadelenin içinde yer alan Özel Harekat timlerinden ve onların ailelerinden başka kimsenin de pek umurunda değil. Hükümetin gündeminde farklı şeyler var. Eğer farklı şeyler olmasaydı, ilçelerine gelen ve evsiz kalan yöre insanına barınacak yer gösterirdi.

Evet, bazı ilçeler teröristlerden temizlendi ama bunun kalıcı olması gerekiyor. Yani teröristlerin ilçeleri doldurmasına “çözüm süreci”nde olduğu gibi fırsat verilmemesi gerekiyor. Yani teröristlerin önce ilçelere girmesine, yerleşmelerine seyirci kalacaksınız, sonra “zamanı geldi” deyip harekete geçeceksiniz. Terörle mücadele böyle olmaz. O yörede yaşayanlar bilmeli ki, devlet bir daha buralara teröristlerin girmesine fırsat vermeyecek. Ancak bugün böyle bir güven tam anlamıyla sağlanmış değil. O yüzden aşiretlerin çoğu ortada durmayı tercih ediyor. 

“Senin evin var” dediler

 Başbakan, Cizre, Sur ve Silopi’de evleri zarar görenlere kira yardımı yapılacağını söylemişti. Cizre’deki çatışmalarda evi yerle bir olan yurttaşımız başka ilçeye gidip orada kiralık ev tutmak istedi. Kira yardımı alabilmek için kaymakamlığa başvurdu. Kendisine, “Sana kira yardımı yapamayız. Çünkü senin evin var” denildi.

Yani evi yıkılmış insana “Senin evin var, kira yardımı yapamayız” deniliyor. Zaten o insan evi yıkıldığı için devletten yardım istiyor. Ama onları ne anlayan, ne dinleyen var. İpek yolu üzerindeki Cizre ilçesinde yüzlerce ev yıkılmışken, kullanılamaz hele getirilmişken, evine dönmek isteyenler için acaba devlet yetkilileri bir çadırkent, konteynır evler kuramaz mıydı? Elektriksiz, susuz bırakılan insanlar devleti yalnız terörle mücadelede değil dar günlerinde, zor günlerinde de yanlarında görmek istiyor.

 

Terörle mücadelede başarılı olmanın yolu halkı yanınıza çekmenizdir. Henüz bu sağlanmış değil…