Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bir gün rektörlerimizle yaptığımız toplantıda dedim ki: ‘Sayın hocalarım, biz bu uzman doktorlarımıza doçentlik, profesörlük bu imkânı veremez miyiz?’ Dediler ki: ‘Veririz’. Şu anda zaten pratik olarak bunlar devlet hastanelerinde bunu yapıyorlar. Önünü açalım, bizim doktorlarımız doçent, profesör olma imkânını yakalasın” dedi.
Hürriyet’ten Sefa Özkaya’nın haberine göre, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi’nin 2014-2015 akademik yılı açılış törenine katılan Erdoğan, yaptığı 44 dakikalık konuşmada özetle şunları söyledi:
Bugünün, yani 3 Kasım tarihinin benim nezdimde çok farklı bir anlamı var. 12 yıl önce o zaman genel başkanı olduğum siyasi parti, ilk seçimlerine girmiş ve milletimizden aldığı yetkiyle tek başına iktidar görevini üstlenmişti. Önce genel başkan ardından hem genel başkan hem de başbakan olarak 12 yıl boyunca başkanlığını yaptığım hükümetler için 4 öncelik belirlemiştik: Eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bu alanlarda kararlı adımlar attık.
Bezmiâlem Valide Sultan, rüyasında kendisine 200 kişinin kıyamete kadar dua ettiğini görür. Rüyayı yorumlatır. Kendisine bir hastane kurması tavsiye edilir. Hemen 200 yataklı olarak Vakıf Bezmiâlem Hastanesi kurdurur. Şöyle bir talimat verir: Bir tek soğan, bir tek altına dahi satılsa hastanın iaşesinden kesilmeyecek, tedavi devam edecek. Bezmiâlem Valide Sultan Hastanesi’nde kesinlikle hastadan para alınmaması gerekir. Çünkü bu Bezmiâlem Valide Sultan’ın vakıf olarak tavsiyesi. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne de önemli görev düşüyor. Herhangi bir mali noktada, para almamak için bu vakıfnameye uygun hareket etmemiz gerekiyor. 171 yıl önce görülen bir rüyanın bugün ulaştığı seviyeyi sizler en yakından görüyorsunuz. Bunu halletmemiz gerekir.
Üniversitelerimiz bir yarışın içerisinde olmalı. Bu kardeşinizin en önemli derdi şuydu: Tıpta bizim açığımız var mı? Var. Özellikle hoca açığımız var mı? Var. O zaman gelin Türkiye’de olmayan bir şeyi yapalım. Nedir? Sağlık bilimleri üniversitelerini kuralım. Bizden önce böyle bir şey var mıydı? Yoktu. İşte hamdolsun sağlık bilimleri üniversitesinin adımlarını attık. Dedik ki Bezmialem Üniversitesi bizim ilk sağlık bilimleri alanındaki üniversitemiz olsun. Şimdi yeni yeni neler başladı? Sağlık bilimleri üniversiteleri kurulmaya başlandı. Özel olarak başlandı, bunu devlette de yaygınlaştırmaya başladık. Bu noktada kariyer yapma noktasında da öyle bir zihniyet var ki, ön tıkıyor. Bir gün rektörlerimizle yaptığımız toplantıda dedim ki: ‘Şöyle bir adım atalım. Devlet hastanelerinde doktorlar var, uzman doktorlar var, vs vs’. Dedim ki: ‘Sayın hocalarım, yani biz bu doktorlarımıza, bunlar uzman doktorlar aynı zamanda, bunlara doçentlik, profesörlük bu imkânı veremez miyiz?’ Dediler ki: ‘Veririz’. Şu anda zaten pratik olarak bunlar devlet hastanelerinde bunu yapıyorlar. Önünü açalım, bizim doktorlarımız doçent, profesör olma imkânını yakalasın. Bu, onların rekabeti daha da güçlendireceğinin, çok daha fazla öğrenciler yetiştireceğinin işareti olacaktır.
Eğitim araştırma hastanelerinde bu süreç başladı. Neyle? Önce afiliye sistemiyle bu başlamış oldu. Şimdi bu gelişecek. Bu böylece artacak, artması lazım. Zira zaten doktora, doktor için gerçekleşmiş bir vakadır. Öyleyse bunun önünün açık olması lazım. Bu tıpta önemli bir adım, bunu başarmamız gerekir. Ve Anadolu’nun, Trakya’nın her bir şehrine inşallah kazandırılmış üniversitelerle tıpta yaygın bir şekilde kariyer yapma imkânı da böylece doğacaktır. Şu anda içinde bulunduğumuz bu kurum gibi kısa sürede çok büyük başarı gösteren inşallah büyük sıçrama kaydeden üniversitelerimiz var. Eğitimle birlikte öncelik verdiğimiz bir diğer alan olan sağlıkta bu adımı atmak durumundayız.
Bugün Anadolu’nun en ücra köşesinde çok modern hastaneler var. Hakkâri’ye, Yüksekova’ya gidin o terör estirilen yer var ya, orada bile, 150 yataklı modern bir hastane inşa ettik. Açılışını bizzat ben yaptım. O açılışa Yüksekova halkını göndermediler, ölümle tehdit ettiler, gitmeyeceksiniz dediler. Bunlar hain ya, ihanet çetesi.
Dünyada, ABD, Japonya, AB ülkelerinde bizim maruz kaldığımız tehditlere maruz kalan bir başka ülke yok. İçeride ve dışarıda terör örgütleri var. ‘Paralel Yapı’ misali değişik ihanet şebekeleri var. Bir üst akıl bunların hepsini yönetiyor. Gezi olaylarını hayatını kaybeden bir çocuğu, hakkında senaryolar yazarak, reklam malzemesi yaparak aylarca istismar konusu yaptılar. Yalan söylüyorlar. Ekmek almaya gitti diyorlar, yalan. Ne ekmek alması. Çocukcağızı terörün içine ittiler. Sapanlarla, maskelerle resmi var, bunların hepsi tespit edildi. Bunun için kıyametleri koparanlar Diyarbakır’da, alçakça, vahşice 3 kattan aşağı atılan Yasin ile ilgili, onu arabayla çiğnedikleri halde, bunu asla gündeme getirmediler. Yasin Börü ve arkadaşlarını görmezden geldiler. Çünkü Yasin Börü inancını yaşayan bir delikanlıydı. Bu vahşet anlayışını anlama mümkün değil. Bu tavırlar son derece kasıtlı, son derece bilinçli, Türkiye’ye yönelik algı operasyonlarının parçası olarak ortaya konan tavırlardır.
Bir asır sonra tüm dünyaya buradan hatırlatmak isterim: Biz Sevr Antlaşması’nı yırtıp atmış, manda ve himayeyi elinin tersiyle itmiş, bağımsız, hür bir ülkeyiz, Türkiye’yiz. İçeride ya da dışarıda Türkiye’ye bunun dışında farklı gözle bakanlar varsa, bakış açılarını değiştirsinler. Bir satranç oyuncusunun ustalığıyla, tarihten, ecdattan ve medeniyetimizden aldığımız tecrübeyle politikalarımızı biz kendimiz belirleriz. Asparagasla, algı operasyonlarıyla Türkiye’ye istikamet çizmeye çalışanların hevesleri kursaklarında kalır ve kalacak.