Kerem Altıparmak: Devletin ve polisin yaptığı hukuka aykırı

Kerem Altıparmak: Devletin ve polisin yaptığı hukuka aykırı

Işıl Öz

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, “Birçok insan, polisin kullandığı şiddetin yasal dayanağının olup olmamasını umursamazken, dün katıldığım bir toplantıda bir katılımcı, “hukuk ve adalet farklı şeyler, bu yapılanlar hukuka uygunsa da adalete aykırı” dedi. Oysa yapılanların tamamı hukuka da aykırı ve sorumluları hesap vermeli.” diye konuştu.

 

Polisin dayanağı 12 Eylül kalıntısı yasa!

 

Altıparmak,  “Polis 4 gündür çok barışçıl başlayan olaylara korkunç bir şiddet uyguluyor. Dayanağı 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası. 12 Eylül kalıntısı bu yasa her iktidarın çok işine yaradığı için ne olursa olsun değişmiyor.” dedi  ve otoriter yasanın 22. maddesinin de parklarda toplantı ve gösteri yapılamayacağını söylediğinin altını çizdi.  Ancak bu yasanın benzer hükümlerine dayanarak hukuka aykırı olduğu tespit edilen ve polis gücüyle dağıtılan toplantılar hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihadı yıllardır açıkmış:

“Yerel makamların gerekli önleyici tedbirleri alabilmelerini sağlamak amacıyla, demokratik sürecin aktörleri olarak dernekler ve diğer gösteri organize eden oluşumlar, yürürlükteki mevzuatlara riayet ederek bu süreci yürüten kurallara saygı göstermelidirler . Ancak, kanunsuz bir durumun, toplantı yapma özgürlüğü ihlalini haklı çıkarmadığına ve bu nitelikteki düzenlemelerin, AİHM’de korunduğu şekliyle toplantı yapma özgürlüğüne yönelik gizli bir engel temsil etmemesi gerektiğine işaret eder"

Peki, toplantı ve gösteri yürüyüşü bazı koşulların oluşması halinde yasaklanabilir mi?

Yasaklanabilir. Bu yasakların amacı bellidir: Kamu düzeninin bozulmasını engellemek, başkalarının hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına engel olmak. Parkta oturan insanlara sabahın 5’inde yapılan müdahalenin amacının bu olmadığı, tam tersine AİHM kararında belirtildiği gibi toplantı yapma özgürlüğüne yönelik gizli bir engel olduğu açık. O nedenle parkta oturan insanlara değil gaz, tazyikli su ve diğer maddi güç araçlarının kullanılması, müdahale edilmesi bile meşru değil. Dahası, bu müdahaledeki asıl sorumluluk tamamen barışçıl bir toplantıya, sonuçları öngörülebilecek haldeyken bu şekilde emir veren kolluk amirlerinin. Her biri hakkında gecikmeksizin işlem yapılması gerekli. Bunun için de günü kurtarmaya yönelik, inceleme başlattık tarzında açıklamalar tatmin edici olamaz. Bu açık hukuksuzluk karşısında ilgili amirler derhal açığa alınmalı.

Polisin toplumsal olaylarda kullandığı gazın, nasıl kullanılacağını gösteren hiçbir  mevzuat var mı?

Yok. Bir BBC muhabirinin bunca yıllık meslek hayatında bu kadar gaz kullanıldığına tanık olmadığını söylediği sosyal medyada dolaşıyor. Türkiye'de gazın ne kadar pervasız kullanıldığı çok zamandır konuşuluyor. Ancak son olaylar bu konuda hiç bir sınır tanınmadığını gösteriyor. Hukuken sınır dendiğinde, sınırın ne olduğunu gösterecek bir rehberimiz olması gerekir. Gaz kullanımının tek yasal dayanağı maddi güç olarak “göz yaşartıcı gazların” kullanılabileceğini söyleyen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16. maddesidir. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin saptadığı ve AİHM’in de Ali Güneş/Türkiye davasında teyit ettiği gibi gaz kullanımı insan sağlığını tehlikeye soktuğu için çok açık bir düzenlemeye tabi tutulmalıdır. Aksi takdirde, kullanımı kötü muamele niteliği taşır.

Bu düzenlemede hangi detayların altı çizilmeli?

Asgari olarak şöyle özetlenebilir:

1. Hangi koşullarda gaz kullanılabilir? Tüm ayrıntıları ile bu düzenlenmelidir ve gaz kullanımı mutlaka ve mutlaka istisnai bir yetki olmalıdır.

2. Kim karar alabilir? Hangi kolluk amirinin, ne şekilde karar alacağı açıkça yazılı olmalıdır.

3. Gaz kullanabilecek personel ve ayrıntılı eğitimi düzenlenmeli ve alt yapısı oluşturulmalıdır.

4. Gazın kullanılabileceği istisnai durumlar için de kullanım yoğunluğu belirlenmelidir.

5. Gaz kullanılması durumunda ne şekilde kullanılabilir? Can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürmeksizin kullanım koşulları mutlaka belirlenmelidir.  Örneğin bu açıdan atış açısına ilişkin mutlak yasaklar koyulmalıdır. Çok sayıda insan doğrudan gaz kapsüllerinin hedefi olduğu için yaralanmış, organ kaybına uğramıştır.

6. Hangi durumlarda gaz kullanımının mutlak yasak olduğu belirtilmelidir. Örneğin, hastane, okul gibi yerler, havalandırma imkanı olmayan mekanlarda gaz kullanımına izin verilemez.

7. Doğacak zararlardan kimin, ne şekilde sorumlu olacağı mutlaka açık edilmelidir. Hali hazırda Türkiye'de bahsini ettiğimiz bu düzenlemelerin hiçbiri yer almadığı için polis bir koşul ve şart altında gaz kullanamaz, kullanırsa da bunun hukuka uygun bir davranış olduğunu ileri süremez. Silsileli olarak tüm yetkililerin bu konuda da cezai ve idari sorumluluğu vardır. Buna düzenlemeyi yapmamasına rağmen gazı kullanmaya devam eden ve onaylayan hükümet mensupları da dahildir.

Polisin saldırısından zarar görenlerin yasal hakları ve yapabilecekleri nelerdir?

Kolluğun eylemlerinden zarar görenler suç duyurusunda bulunabilirler. Bahsettiğimiz gibi burada hem kolluk amirlerinin hem de kolluk memurlarının suç işlemiş olma ihtimali var. Bu durumda savcılık muhtemelen idareden izin isteyecektir. İzin verilmemesi halinde bu karara Danıştay veya Bölge İdare Mahkemesi’nde itiraz edebilir, itirazın reddedilmesi halinde daha sonra sırasıyla Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ye başvurabilirler. 

Ayrıca maddi ve manevi zarar nedeniyle idari yargıda tam yargı davası açılabilir. Ancak bunun için önce idareye başvurup zararın tazmin edilmesini istemek gerekiyor. İdare bu talebi reddederse tam yargı davası açılabilir.