DHA YURT BÜLTENİ-2

1)EVDE ÇIKAN YANGINDA HAYATINI KAYBETTİ

TEKİRDAĞ\'ın Ergene ilçesinde Erdal Baloğlu(52), yalnız yaşadığı evde henüz belirlenemeyen nedenle çıkan yangında hayatını kaybetti. Yangın,  Ergene\'nin  Sağlık Mahallesi Nutuk Sokak üzerindeki Erdal Baloğlu\'nun yalnız yaşadığı tek katlı müstakil evde gece meydana geldi. Evden dumanların yükseldiği gören komşuları, itfaiyeye haber verirken alevler kısa sürede evi sardı. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri, müdahale ettiği yangını söndürdü. Daha sonra içeride arama yapan itfaiye ekipleri, oturma odasında Erdal Baloğlu\'nun cesedini buldu. Cumhuriyet savcısı ve polis ekiplerinin yaptığı incelemenin ardından Baloğlu\'nun cesedi Çorlu Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Polis ve itfaiye ekipleri Baloğlu\'nun yaşadığı evde elektriklerinin bulunmadığı ve mum kullandığını, yangının da mumdan kaynaklanmış olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Yangınla ilgili soruşturma sürüyor.

Görüntü Dökümü-------------------------Yanan evden detaylar-Cesetten görüntü-İtfaiye araçları-İtfaiye ekibinin inceleme yapması-Olay yeri inceleme ekipleri

Haber-Kamera : Mehmet YİRUN/ERGENE(Tekirdağ),(DHA)

==========================================================

2)BOĞAZINA TAKILAN OLTALAR 2 DENİZ KAPLUMBAĞASINI TELEF ETTİ

AYDIN\'ın Kuşadası ilçesinde, farklı zamanlarda kıyıya vurmuş halde bulunan caretta ceratta cinsi 2 deniz kaplumbağasının boğazına takılan oltalar yüzünden telef olduğu anlaşıldı.Kuşadası\'nın Davutlar Mahallesi\'nde vatandaşlar farklı zamanlarda kıyıya vurmuş halde caretta ceratta cinsi 2 deniz kaplumbağası buldu. Her iki olayda, Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) ile Milli Parklar yetkililerine bildirdi. Yetkililer, deniz kaplumbağalarının boğazlarındaki olta yüzünden boğulduğunu belirledi. EKODOST Başkanı Bahattin Sürücü, bir günde 2 caretta caretta\'nın boğularak öldüğüne değinerek, \"Bugün ikinci deniz kaplumbağası vakası oldu. Birisi sabah Güvercin Ada kıyılarındaydı. Bu küçüktü ağzında misina vardı. Olta yutmuş ve ölmüş. Balıkçıların bu tür durumlarda misinayı keserek kaplumbağayı denize bırakmaması gerekiyor. Olta ağzında denizde beslenemediği için ölüyorlar. Bu tür durumlarda balıkçıların yetkilileri arayarak bilgi vermeleri ve yardım istemeleri gerekiyor. Gönüllü veterinerler tarafından onu kurtarma imkanı bulabiliyoruz. İkinci olayda ise kaplumbağanın denizde boğulduğunu düşünüyoruz. Balık ağlarına takılıyor suyun üzerine çıkıp hava alamıyor bu nedenle boğularak ölüyorlar. Zamanında müdahale edildiğinde bunların bir çoğunu kurtarabiliyoruz\" dedi. Deniz kaplumbağaları, kıyıdan alınarak gömülmek üzere başka bir yere götürüldü.

Görüntü Dökümü(ÖZEL)-------------------------- Bahattin Sürücü\'nün konuşması- Kıyıya vuran caretta caretta kaplumbağasının görüntüsü - Yetkililerin çalışması

Haber- Kamera: Burhan CEYHAN / KUŞADASI (Aydın), (DHA)

========================================================

3)SANAYİ SİTESİNİN KADIN ÇAYCISI ÖN YARGILARI YIKTI

MUĞLA\'da eşinden uzun yıllar önce boşanan 50 yaşındaki Adalet Akgün, Sanayi Sitesi\'nde işlettiği çay ocağında çalışarak kendi ayakları üzerinde duruyor. 5 yıl önce sürmeyi öğrendiği bisikletiyle esnafa çay dağıtan Akgün, \"Yaptığım işten gurur duyuyorum. Erkek müşterilerimin Adalet Ablasıyım\" dedi.  Muğla Sanayi Sitesi\'nde çay ocağı işleten bir çocuk annesi Adalet Akgün, kimseye yük olmadan geçimini sürdürüyor. Dükkanında tek başına çalışan Akgün, yoğun iş temposuna aldırış etmeden müşterilerine çay, kahve ve meşrubatlarını bisikletiyle götürüyor. Yaptığı işten gurur duyduğunu belirten Akgün, \"Burada 10 yıldır çay ocağı işletiyorum. İlk başlarda yüzde 99\'u erkek olan sanayi sitesi esnafı, beni karşılarında görünce şaşkınlık yaşıyordu. Şu an hepsinin Adalet Ablasıyım. Her şey yolunda gidiyor. Bu işe başladığım zaman cebimde sadece ruhsat parası vardı. Esnaf arkadaşlarımın manevi desteğini asla unutamam. İşlerim çok güzel. Buradan kazandığım parayla kızımı özel üniversitede okuttum. Yaptığım işten gurur duyuyorum. Alın teriyle paramı kazanıyorum\" dedi.  \"45 YAŞINDA BİSİKLET SÜRMEYİ ÖĞRENDİM\"Kimseye muhtaç olmadan ayakları üzerinde durmaya çalıştığını belirten Adalet Akgün, kadınlara iş ayrımı yapmadan ön yargılardan sıyrılarak çalışmalarını önerdi. Akgün, \"Kadınlarımıza seslenmek istiyorum. İş ayrımı yapmadan hayata atılsınlar. Biraz birikim yaptıktan sonra kendilerine istedikleri işi kurabilirler. Ev ekonomisine destek olmaları daha rahat bir yaşam sürmelerini sağlayacaktır. Her şeyin başında sabır geliyor. 45 yaşında bisiklet sürmeyi öğrendim. Yoğunluktan dolayı servisimi bisiklet ile yapıyorum. O benim elim ayağım\" diye konuştu.  Sanayi Sitesi\'nde oto-tamircisi olan Veli İnanç, \"Tek başına 3 kişinin yapacağı işin üstesinden geliyor. Kendisini takdir ediyorum. Bisiklet ile servis yapmasına rağmen çayları dökmüyor\" diye konuştu.  

Görüntü Dökümü--------------------------Adalet Akgün\'ün kahve pişirmesi -Cezveden fincana kahveleri doldurması -Kahve fincanlarını tepsiye koyması -Bisikletten görüntü-Adalet Akgün\'ün tepsiyle bisiklete binmesi-Bisikletiyle servise çıkması -Bisikletten inişi ve dükkana girişi-Çay ocağında bardaklara çay dökmesi-Esnaflara çay dağıtışı-Sarnayi Sitesi esnaflarından Veli İnanç ile röp.-Adalet Akgün ile röp.-Genel ve detay görüntüler (Haber-Kamera: Cavit AKGÜN / MUĞLA, (DHA)

===========================================================

4)TÜBİTAK KABUL ETMEDİ, HARVARD\'DAN DAVET ALDILAR

MANİSA\'da özel bir okulun öğrencileri Göktuğ Altıparmak ve Seda Erol\'un melisa, okaliptüs ve karanfil yağlarının havadaki bakterileri temizleme özelliğiyle ilgili araştırması, TÜBİTAK tarafından kabul edilmemesine rağmen, ABD\'deki Harvard Üniversitesi\'nden davet aldı. Yine TÜBİTAK tarafından kabul edilmeyen bir diğer proje olan Kobalt 60 izotopunun alternatif enerji kaynağı olarak kullanılabilmesine yönelik projeyi tasarlayan Yusuf Ergül ve Bengisu Şentürk isimli öğrenciler de, Harvard Üniversitesi\'ne ve Münih\'te yapılacak olan Uluslararası Sanat ve Bilim Konferansı\'na davet edildi. Manisa\'da özel bir okulun öğrencilerinin TÜBİTAK tarafından eksik belge nedeniyle kabul görmeyen iki projesi, Harvard Üniversitesi\'nin ilgisini çekti. Harvard Üniversitesi\'nden kimya ve biyoloji alanındaki çalışmalarıyla davet alan 4 öğrenci, büyük gurur yaşadı. Biyoloji öğretmeni Nuray Avcı eşliğinde 10\'uncu sınıf öğrencisi Göktuğ Altıparmak ve 11\'inci sınıf öğrencisi Seda Erol\'un melisa, okaliptüs ve karanfil yağlarının havadaki bakteriler üzerindeki etkisini araştıran ve bu yağların bakterileri temizlemesine yönelik projesi, büyük ilgi gördü. Harvard Üniversitesi\'den davet alan projeyi anlatan Biyoloji öğretmeni Nuray Avcı, \"Projemizi ağustos ayından bu yana hazırlıyoruz. İnsanların toplu olarak yaşadığı hastaneler, toplu taşıma araçları, okullar gibi alanlarda üst solunum yolu hastalıklarının çoğaldığını tespit ettik. Bununla ilgili olarak havalandırmaların rutin temizliğinin yapılması gerekiyor. Ancak bu temizlikte kullanılan maddeler tamamen kimyasal olup, alerjiye neden olabiliyor. Biz yaptığımız çalışmada doğal ürünler olan aynı zamanda antiseptik özelliğini bildiğimiz melisa, okaliptus ve karanfil yağlarını kullandık. TÜBİTAK için başvurduğumuz bu proje için Harvard\'tan davet aldık\" dedi. HAVADAKİ BAKTERİLERİN ÜREMESİ ENGELLENİYOR11\'inci sınıf öğrencisi Seda Erol da çok mutlu olduklarını belirterek, \"Klima flitrelerinden örnekler aldık, bakterilerin kolonileşmesini gözlemledik. Ardından bitkisel yağların etkisini araştırdık ve melisa, okaliptus ve karanfil yağlarınını bakterilerin üremesini önemli derecede sınırlandırdığını, hatta azalttığını gözlemledik. Yaptığımız proje sonunda Harvard\'ta bilimsel konferans sunumu için davet aldık. Çok heyecanlıyız ve çok mutluyuz\" diye konuştu. \"CANLARI SAĞOLSUN\"10\'uncu sınıf öğrencisi Göktuğ Altıparmak ise, ucuz maliyetli bir gaz antiseptik üretmeyi hedeflediklerini belirterek, şunları söyledi:\"Normalde klima flitrelerimizi temizlemeyi amaçlamıştık ancak havadaki bakterileri ciddi miktarda azalttığımızı gözlemledik. Kanserli hastaların akciğerleri bakterilere karşı daha dirençsiz oluyor, bunlara da çok ciddi bir yarar sağlayabileceğini düşünüyorum. Projemiz TÜBİTAK\'tan kabul göremedi. Ama canları sağolsun. Sonuçta ülkemiz için çalışıyoruz. Harvard\'tan davet aldık, oraya gideceğiz.\" ALTERNATİF ENERJİ ÜZERİNDE ÇALIŞTILARHarvard Üniversitesi\'nden ve Almanya Münih\'te düzenlenecek olan Uluslararası Sanat ve Bilim Konferansı\'na \'Kobal 60 izotopunun alternatif enerji kaynağı olarak kullanılabirliliği\' üzerindeki araştırmalarıyla davet edilen 10\'uncu sınıf öğrencileri Yusuf Ergül ve Bengisu Şentürk de, büyük bir gurur yaşadıklarını söyledi. Öğrencilerle birlikte projeyi hazırlayan Kimya öğretmeni Serpil Yazıcı, \"Geçen mayıs ayında projemiz için çalışmaya başladık. Günümüzün problemlerinden en başta geleni enerji ihtiyacıdır. Biz de alternatif bir enerji sunmak istedik. Alternatif enerji kaynağı olarak elementler üzerinde araştırma yaptık. Celal Bayar Üniversitesi\'nden öğretim görevlisi Gültekin Yeğin bize destek oldu. Radyoaktif bir element olan Kobalt 60 üzerinde çalıştık. Kobalt 60\'ın yaydığı radyasyon enerjisini ısı enerjisine çevirip, oradan da elektrik enerjisi üreterek gereken alternatif enerjiyi temin etmiş olduk. Kobalt 60 az bulunan bir element. Bu elementin temin edilmesi halinde insanoğlunun ihtiyaç duyduğu enerji ihtiyacını, kritik tesislerde kullanılabilirliğini teorik hesaplamalarla kanıtlamış olduk. 20 Mayıs\'ta Harvard Üniversitesi\'nde bu çalışmanın sunumunu yapacaklar\" diye konuştu.  \"ÇOK GURURLUYUZ\"Kobalt 60 izotopunun alternatif enerji kaynağı olarak kullanılabilmesine yönelik araştırmalarını anlatan Yusuf Ergül,  \"Her geçen gün yeni bir enerji kaynağına ihtiyaç var. Kobalt 60 izotobunu alternatif bir enerji kaynağı olarak düşünebiliriz. Bunu araştırdık ve hesaplamalar yaptık. Ülkemizde Kobalt 60 üreten reaktörler kurulduğu taktirde bu enerji kaynağı kullanılabilir\" dedi. Yapılan araştırmalar sonucunda 1 kilogram Kobalt 60 izotopunun 10 yıl süre boyunca 100 hanenin enerji ihtiyacını karşılayabileceğini öngördüklerini dile getiren Bengisu Şentürk de, \"Teorik olarak da hesaplamalarımız bunu gösterdi. Kobalt 60 izotobu çok bulunamayan bir izotop olduğu için bu izotobun enerjisini kritik tesislerde kullanmayı öngördük. TÜBİTAK\'a projemizi gönderdik, ancak TÜBİTAK\'tan davet alamadık. Aynı zamanda Harvard Üniversitesi\'ne ve Münih Üniversitesi\'ne de bu projemizi göndermiştik. Harvard\'tan ve Münih\'ten davet aldığımız için çok gururluyuz, çok mutluyuz\" dedi. Okul Müdürü Gülden Avcı, çok gururlu olduklarını belirterek, öğrencileri bilimsel çalışmalara yönlendirdiklerini anlattı. Avcı, \"Onların özellikle bilimsel projelerin içinde yer almalarını önemsiyoruz. Her kimya, hem de biyoloji projelerimiz Harvard Üniversitesi\'nden davet aldı, çok mutluyuz. Bu projelerin akademik anlamda öğrencilere büyük bir katkısı var\" diye konuştu. 

Görüntü Dökümü--------------------------Öğrenciler laboratuvarda çalışırken görüntüsü-Öğrencilerin ve projelerini anlatması-Öğretmenlerin konuşması-Genel ve detay görüntüler 

(Nermin UÇTU - İlker KILIÇASLAN / MANİSA, (DHA)

========================================================

5)KADIN POLİSLERE KADIN CESARETİ 

KAMU düzenini, vatandaşların canını ve malını korumak için özverili bir şekilde çalışan emniyet mensupları, 10 Nisan Polis Haftası\'nı kutlamaya hazırlanırken trafikte görev yapan kadın polisler, özellikle denetimde kural tanımayan sürücülere göz açtırmıyor. Kadın trafik polisleri, 2018 yılının 3 ayında 25 bin aracı denetledi. Kadın polislere en büyük desteği kadın sürücüler veriyor. İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü\'nde çalışan 38 kadın personelden, 20\'si, trafik akışını düzenliyor, yol kontrolü yapıyor, sürücülerin kurallara uyması için çalışıyor. Denetleme hizmetlerinde çalışan kadın polis memurları, 2\'şer kişilik ekipler halinde, İzmir\'in trafiğini kontrol altında tutuyor. 18 yıllık polis memuru Neşe Sağcan, 6 yıldır ekiplerde görevli. Her zaman dışarda olduklarını ve sürücülerden ilginç tepkiler aldıklarını söyleyen Neşe Sağcan, bazı sürücülerin kadın trafik polisleri ile karşılaştıklarında çok şaşırdıklarını söyledi. Bunun yanı sıra çok güzel tepkiler de aldıklarını belirten Sağcan, \"Bir kadının bu şekilde çalışması, dışarda olması daha cazip geliyor. Kavşaklarda bize selam gönderip çok güzel olduğumuzu söyleyen çok fazla insan oluyor. Sıkıntı yaşadığımız zamanlar da oluyor. Agresif sürücülerimiz çok fazla. Ama bir kadın olarak bunların üstesinden gelebiliyoruz. Bir oğlum var, yaptığım işten dolayı o da çok memnun. Bir kadının aktif şekilde çalışması onu da mutlu ediyor\" dedi. \"VATANDAŞIN GÜVENLİĞİ İÇİN BURDAYIZ\"Aynı şubede görevli 18 yıllık polis memuru Aysun Baybörü de 4 yıl önce ekiplerde göreve başladı. İşini severek yaptığını vurgulayan Aysun Baybörü, özellikle kadınlardan cesaret verici sözler duyduklarını ve bunun da kendilerini mutlu ettiğini vurguladı. Baybörü, \"Trafikte olmak güzel ancak bazen kötü anlarımız da olabiliyor. Çünkü çok farklı insanlarla karşılaşabiliyoruz. Çevremizden çok güzel tepkiler alıyoruz. Özellikle kadınlardan çok fazla tebrik alıyoruz. Bizi görünce gurur duyduklarını söylüyorlar. Bu durum bizi mutlu ve motive ediyor. Bu şekilde geri dönüşler almak güzel. Dışarısı yoğun, yorucu ama güzel. Trafikteki denetimleri titizlikle yapmamızdaki tek amaç, daha güvenli bir trafik akışı sağlamak. Bazen kural ihlalinden dolayı ceza yazdığımızda tepki gösterenler oluyor ama herkes şunu bilmeli ki biz vatandaşların güvenliği için buradayız\" dedi. \"SAHA GÖREVİNİ MEMURLAR İSTEDİ\"İzmir Emniyeti Trafik Denetleme Şube Müdürü Şamil Özsagulu, kadın polis memurlarının vatandaşların güvenli şekilde seyahat etmeleri amacıyla ekip hizmetlerinde görevlendirildiklerini söyledi. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü\'nün yüzde 10\'luk bölümünü kadın peronellerin oluşturduğunu kaydeden Şamil Özsagulu, \"Kadın personel ekiplerimiz, yolcuların sağlıklı şekilde seyahat etmeleri ve kent merkezinde trafik kazalarını en aza indirmek için üstün bir çaba sarf ediyorlar. 2018 yılının 3 ayında 25 bin araç yalnızca kadın personel tarafından denetlendi. Trafik güvenliğinde, kadın personelimizin önemli bir payı olduğunu ortada\" ifadelerini kullandı. Kadın trafik memurlarının alanda çalışmasının özel bir tercih olmadığını açıklayan Özsagulu, personelin istekleri doğrultusunda bu şekilde bir çalışma sistemi kurduklarını vurguladı. YOLCULARDAN KADIN POLİSLERE DESTEKTrafik kontrol noktalarında kadın polis memurları ile karşılaşan sürücüler de şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Memurlara destek veren sürücülerden Hasip Sabunoğlu, kadın trafik polislerinin bu görevi yürütmesinin çok güzel olduğuna değindi. Taner Sarıhan isimli sürücü ise \"Trafikte  kadın memur görmek çok önemli, İzmir\'e yakışan bir durum. Kadın daha zarif, daha insancıl\" dedi. Bazı sürücüler de trafik polislerinin kadın olmasının çok daha iyi olduğunu çünkü kadınların daha kibar ve  güven verici olduklarını belirtti. 

Görüntü Dökümü--------------------------Kadın trafik polislerinin araçları denetlemesi-Sürücüler ile röp.-Kadın trafik polisleri ile röp.-İzmir Emniyeti Trafik Denetleme Şube Müdürü Şamil Özsagulu ile röp. -Genel ve detay görüntüler

Haber: Umut KARAKOYUN- Kamera: Davut CAN/ İZMİR, (DHA)

======================================================

6)HEKİMLERE, \'TIPTA KÖTÜ HABER VERME\' EĞİTİMİ

ERZURUM Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Ana Bilim Dalı Aile Hekimliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Çayır, meslektaşlarına \'Tıpta kötü haber verme\' eğitimi verdi. Kötü haber verilirken eli kolu bağlamadan, ayak ayaküstüne atmadan, kucaklayıcı poz verilmesi gerektiğini bildiren Doç. Dr. Çayır, \"Kanser kafamızda hep ölümle eşleştirilenbir hastalık oluğu için \'kanser\' kelimesini kullanmak hastaları tedirgin ediyor. \'Kanser\' yerine \'yara\' ya da \'ülser\' gibi terimler kullanılabilir. Araştırma yapılmış \'tümör\' denmesinin de hastaları rahatlattığı gözlenmiş\" dedi. Tıp Fakültesi Dekanlığı tarafından düzenlenen eğitim toplantılasında \'Tıpta kötü haber verme\' konusu ele alındı. Aile Hekimliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Çayır, Yakutiye Araştırma Hastanesi Konferans Salonu\'nda meslektaşlarıyla bir araya geldi. Doç. Dr. Yasemin Çayır, doktor adaylarının da içerisinde yer aldığı meslektaşlarına hastalara kötü haber vermenin püf noktalarını anlattı. Konuşmasına Karaman\'da kız çocuğunu kaybeden babaya kadın doktorun haber verme şeklini örnek vererek başlayan Doç. Dr. Yasemin Çayır, kötü haber vermenin zor olduğunu söyledi.

\'BEDEN DİLİ ÇOK ÖNEMLİ\'

İnsanlarda ölümsüzlük psikolojisinin olduğuna işaret eden Doç. Dr. Yasemin Çayır, ayak üstü haber verilmemesini bildirdi. Kötü haber verme hatalarının iletişimsizlikten kaynaklandığını ifade eden Doç. Dr. Çayır şunları söyledi:\"Hasta ile hekim iletişimi mesleğimizin en önemli kısmı. İletişim problemi sadece hasta hekim arasında olmuyor, bazen hekimler arasında da oluyor. İletişimi fiziksel şartlar daetkiliyor. Zaman önemli, polikliniğin son saatlerinde kötü haber vermek zorundaysanız bu da kötü olacaktır. İletişimde hekimin tek başına gayreti yeterli olmuyor. Hastamızın söylemek istediklerini de söylettirebilmeliyiz. Çünkü sözlü iletişim yüzde 7 oranında etkin, beden dili yüzde 55 etkili. Siz elinizi kolunuzu bağlarsanız, ayak ayaküstüne atarsanız, göz teması kurmazsanız, hastanızdan daha yüksek seviyede oturursanız, yakın bir temas sağlamazsanız, hastanızla yeteri kadar iletişim kuramazsanız etkin görüşme gerçekleştiremezsiniz. El öpmek karşı tarafın üstünlüğünü kabul etmektir. Ya da hep batıda şöyle öğretiliyor; hasta geldiğinde ayağa kalkın, el sıkışın. Tıp eğitimlerinde öğrencilere bunu öğretmeye çalışıyorlar. Biz bunu söylediğimizde öğrenciler şaşırıyor. Nasıl olur diye? Karşımızda hastalar var. Kötü haber verme, yetişkin-yetişkin iletişiminin en zor şekli. Karşı taraf kaygının giderilmesini isteyen bize ihtiyacı olan taraf. Zamanında hekimler bunu otorite olarak kullanmışlar. Karşı tarafın elini sıkmak biz eşitiz demektir. Ölü balık gibi sıkarsanız değer verilmediğini gösterir, çok kuvvetli tuttuğunuzda ben senden üstünüm mesajı verir. Eşit olduğunu göstermek ve göz teması çok önemli.\"\'GÜLÜMSEYİN, KUCAKLAYIN\'İletişimin ilk kuralının dinlemek olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Çayır, asıl problemle ilgili ipucu yakalanana kadar hastanın sözünün kesilmemesi gerektiğini ifade etti. Beden dilinin çok önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çayır, \"Gülümseme bedava. Hastalara gülümsememiz gerekiyor. Politikacılar hep böyle poz veriyor. \'Sizi kucaklıyorum, sizi dinliyorum. Bana ulaşabilirsiniz\' mesajı veriyor. Bu hastalar içinde geçerli. Hastalarımızı dinlerken sağ kulağımızı hastaya yönlendirmek \'Kulağım sende seni dinliyorum kıymet veriyorum\' mesajı vermektir. Eğer kültür müsaade ediyorsa dokunmak, dinlediğimizi ve yakınlığımızıgöstermek için önemli\" diye konuştu. \'AYAKÜSTÜ HABER VERİLMESİN\'Kaygıları giderilmeyen bir hasta görüşmeden memnun ayrılmazsa alternatif tedavilere yöneleceğini anlatan Doç. Dr. Çayır, hastalara \'evet\' ya da \'hayır\' yanıtı alınacak sorular yöneltilmemesi gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Çayır konuşmasını şöyle sürdürdü:\"Örselenmiş, tacize uğramış hastalar var. Bir de kötü haber vermek zorunda kaldığımız hastalar. Hepimiz için zor bir sorumluluk. Hep tartışılır kötü haber nerede nasıl verilsin? Bu görüşmeyi daha az stresli, hasta açısından da daha konforlu hale getirebiliriz. Akciğer kanseri teşhisi almış hastalar üzerinde bir araştırma yapılmış \'Bu haber bize özel verilsin, orta yerde ayaküstü verilmesin\' demişler. Başka bir grup kanser hastalarında ise en çok haber verenin tutumunun önemli olduğu saptanmış. \'Size soru sorabilmeliyim\' En çok istedikleri şey bu. Aileler diyor ki; doktor bize mesajı açık ve net versin lafı dolandırmasın bilmek istiyorum net bilgiyi versin.  Kötü haber sadece ölüm haberi mi ya da kanser mi? Kanser kafamızda hep ölümle eşleştirilen hastalık oluğu için kanser kelimesini kullanmak tedirgin ediyor. Kanser yerine \'yara, ülser var\' gibi terimler kullanılabilir. Araştırma yapılmış \'kanser\' yerine \'tümör\' denmesinin de hastaları rahatlattığı gözlenmiş. Hekimlerin çoğu kötü haber verme modellerinden habersizler. Hasta ve hasta yakını çerçevesinden bakalım. Onlar için en kötü hatıra. Volkan Konak\'ın \'Cerrahpaşa\' türküsü vardı. Burada ne demek istiyor? Kötü bir haber almış, \'Önünden bile geçmem artık\' diyor. Yani kötü haber alan herkes için o gün, o yer, haberi veren çok kötü. Çok kötü bir hatıra. İnsanların unutamadığı kötü bir hatıra. Tepkiler çok değişken herkes belli safhalardan geçip kabullenme aşamasına geçiyor. İnkâr safhasında kalanlar oluyor hekimden, samimiyet yakınlık isteniyor. Haber verme şekli o hastanın planlarını olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecektir. Hekim destek olsun istiyorlar,empati istiyorlar. Kadınlar ve genç hastalar daha fazla bilgilendirilmek istiyorlar. Karar sürecinde etkin olmak istiyorlar, yaşlılar ve erkekler isedaha pasif rol istiyorlar.\"

Görüntü Dökümü(ÖZEL)--------------------------Yasemin Çayır\'ın konuşması-Kötü haber verme ile ilgili çıkan haber-Dinleyiciler

( Haber-Kamera: Hümeyra PARDELİ/ ERZURUM, (DHA) (468 mb)

========================================================