T24 - BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partili belediyelerin yaptırdığı parklara Kürtçe verilen isimlerin kaymakamlıklar tarafından yasaklandığını, bu nedenle tabelalarının boş durduğunu söyledi.
Demirtaş, "Bir dili ortadan kaldırmaya çalışmak, bir halkı ortadan kaldırmayla eş değerdir. Katliamcılık, kültürel soykırımdır" dedi.
Diyarbakır merkez Yenişehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve ’Merwani’ (10 ve 11’inci yüzyılda Diyarbakır’daki Kürt veya Arap hanedanı) adı verilen parkın açılışı BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in de aralarında bulunduğu partili belediye başkanlarının katıldığı törenle açıldı.
Canan Altıntaş ve Serdar Sunar'ın Radikal gazetesinde yer alan haberine göre; Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ’Halka hizmet Rabb’e hizmettir’ diyerek çalıştıklarını söyledi. Baydemir, bu uğurda bütün zorluk, zahmetlere rağmen politikalarının ve halkın huzurunda yüzlerinin ak, alınlarının ak olduğunu söyledi.
Baydemir, şöyle dedi: "Günü geldiğinde ebette ki bayrağı yine halkımıza devredeceğiz. Elbette ki halkımızın hizmetinde de olmaya devam edeceğiz. Her ne kadar anayasa da yoksa da fantezi kurmak bir haktır. Bırakalım herkes kendisine fanteziler kursun. Bazı fanteziler gerçekleşir, bazıları imkansızdır. Bence yeni anayasa çalışmasında da böyle bir öneride bulanabiliriz. Fantezi kurma hakkı, olur veya olmaz, hatta olur, olmaz fantezi kurma hakkı diye de zikredebiliriz. Dünyanın hiçbir kentinde hiçbir coğrafyasında bu zulüm olsaydı bir siyaset bu şekilde ayakta kalamazdı. 6 bin çalışanının zindana konulduğu, 160’ı aşkın yerel yöneticisinin, seçilmişinin cezaevine konulduğu bir ortamda, Diyarbakır yerel değerlerini koruyarak bir Avrupa şehri olma yolunda hızla ilerliyor. Diyarbakır’da elde edilen yeşil alan oranı 1 fert başına 18,4 metrekaredir. Bunun dünya ortalaması 2 metrekaredir. İşte Diyarbakır, işte BDP, işte ekoloji, işte hizmet."
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, parti olarak olağanüstü bir siyaset ve mücadeleyi halkın 7’den 70’e tüm fertleri ile birlikte yürüttüklerini söyledi. Halkın sorunlarını çözebilmek için büyük gayret gösterdiklerini belirten Demirtaş, Diyarbakır’ın dünyada örnek alınması gereken bir kent haline geldiğini söyledi. Demirtaş, şöyle dedi: "Buradaki eksiklik şudur; belediyelerimizin, yerel yönetimlerimizin yetkisi yoktur. Bu nedenle siyaset olarak, demokratik özerklik gibi bir yönetim projesini oraya koyarken işte bütün bu sorunları yerelde çözebilmenin formülünü üretiyorlar. Belediyelerimiz park yapıyor.
Özelikle Kayapınar bölgesinde mutlaka şahit olmuşsunuzdur. Parklarımızın tabelası boş duruyor; isim kısmı boştur. Neden? Kürtçe isim verildiği için kaymakamlıklar tarafından yasaklanmıştır. Şimdi ’Merwani Parkı’nı bu haliyle kabul edecek mi, etmeyecek mi? Göreceğiz. İçinde ’W’ var. Kürtçe bir isim dolayısıyla Kürtçe, isim verilmiş olması devleti ne kadar mutlu, ne kadar rahatsız edecek hep birlikte göreceğiz. Bugün bir halk kendi dilinde parkına dahi isim veremez konumuna getirilmek isteniyor. Bir başka hükümet yetkilisi de çıkıp bu dil medeniyet dili değil diyebiliyor.
Bütün diller elbette ki güzeldir korunması gerekir ama gerçekten bu ülkenin resmi dili ilgili onbinlerce okul açacaksın, yüz binlerce öğretmen görevlendireceksin halkın ödediği vergilerle sadece tek bir dilin gelişmesi için hazineden bütçe ayıracaksın, kreşlerden, üniversiteye kadar sadece resmi dil kullanacaksın bütün bunlar elbette ki güzeldir, anlamlıdır. Yetmeyecek bir de cemaatin verdiği talimatla olimpiyatlar yapacaksın. Gidip olimpiyatlarda gözyaşı döküm ağlayacaksın heyecandan coşkudan ama binlerce yıllık Kürt kültürü yaşamasın, asimile olsun diye, bu topraklarda olmasın diye bir parka bir isim verilemesine bile tahammül göstermeyeceksin. Seninki mi medeniyettir? Bizimki mi medeniyettir? Senin gösterdiğin tavır bir medeni tavır mıdır?"
BDP Genel Başkanı Demirtaş, "Siz önce kendi medeni durumunuza, medeni anlayışınıza bir bakın" diyerek şunları söyledi:
"Bir dili ortadan kaldırmaya çalışmak, bir halkı ortadan kaldırmayla eş değerdir. Katliamcılık, kültürel soykırımdır. Bunu yapan anlayış kendini medeni bir anlayış olarak tanımlayamaz. Bütün dillere karşı herkesin özellikle de devletin eşit yaklaşması gerekir. Sen Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkari’de halktan vergi alıyor musun, almıyor musun ? Vergi alırken bunlar Kürt’tür bunlardan az vergi alalım diyor musun? Yok. Kürtler’den de, Laz’dan da, Çerkez’den de herkesten eşit vergi topluyor musun? Topluyorsun, O vergiyi hizmete döndürürken neden eşit davranmıyorsun? Kürt halkı vergisini devlete verirken, kendi dilinde hizmet almak istiyorsa bunun neresi yanlış olabilir. Bu nedenle demokratik özerklik projesi, özelikle yetkinin yerele devredilmesi açısından çok önemlidir. Kürt halkının vazgeçebileceği, elinin tersiyle itebileceği bir proje değil. Belediye hizmet yapacak, kendi kültürüyle, oy verenin kültürüyle ilgili tek bir cümle kullanılmayacak. Resmi yazışmada kullanamayacak, parka, caddeye ismini veremeyecek, kreş, okul açamayacak. Peki bu belediye sadece kanalizasyon, kaldırım yapmakla görevli bir organizasyon mudur?"
Yerel yönetimin demokrasinin merkezi olduğunu söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu: "Halk demokrasisinin ilk elden oluşturulduğu merkezdir. Ama hükümette böyle bir anlayış yok. Hükümet kendi belediyeleri aracılığıyla halkı teslim almaya, teslim almazsa yerel yönetimler aracılığıyla cezalandırmaya yemin etmiş bir politika izliyor.Bütün belediyelerimiz, Hazine veya İçişleri Bakanlığı’nın müfettişi, savcıların, yargı baskısı altındadır.
Dört koldan baskı oluşturarak belediyeleri çalışamaz, işlemez hale getirmek, teslim alacaklarını sanıyor. İşte o fanteziyi kuranlar buna dayanarak, ’Diyarbakır Belediyesi’ni artık teröristlerden kurtarma zamanı gelmiştir’ diyecek duruma gelecek kadar pervasızlaşabiliyorlar. Elindeki yargı yetkisiyle ’onları tutuklarız, içeri atarız, İçişleri bakanımız görevden alır, hakimler tutuklar, yıllarca cezaevlerinde kalırlar hizmet üretemezler.’ Hazine’den ’Bunların kredilerini onaylayamayarak ekonomik olarak zora sokarız. Van gibi depremde mağdur olmuş belediyenin üzerine bile müfettiş göndererek veya ayda yüzde 40 kaynaklı kesinti keserek hizmetten yoksun bırakırız.’ Halkta BDP’li belediyelerin hizmet yapamayacağını görür böylece BDP’den ve BDP’li belediyelerden soğurlar kendilerine belediyeleri teslim edebileceklerini düşünüyorlar. Bu kadar yakın geçmiş ve tarih bilgisinden yoksun, bu kadar cahil bir yaklaşım işte böyle politikalar çıkarıyor ortaya."
'Hakkımızı her yerde kullanarak direneceğiz'
Demirtaş, KCK operasyonları kapsamında tutuklanan belediye başkanlarının cezaevlerinden hizmet vermeye devam ettiğini söyledi. Demirtaş, şöyle dedi:
"Cezaevinin içme suyu, yol sorununu çözüyorlar. Hiçbir yerde belediye hizmetlerini aksatmıyorlar Böylesine bir inanç var arkadaşlarımızda dolayısıyla bizden BDP’li belediyelerden BDP’li belediye geri almak isteyen herhangi biri parti demokratik olarak eşit koşullarda bizlerle yarışır. Halkın desteğini alırlarsa elbette ki baş göz üstüne, halkın tercihidir saygı duyarız. Ama bilsinler ki zalimce bir anlayışla diz çöktürerek, teslim almaya çalışarak, korkutarak yıldırarak BDP’li belediyeleri BDP’li olmaktan çıkarıp AKP’li yapacaklarını düşünüyorlarsa en azından bin yıl daha beklemeleri lazım.
Bin yıl sonra dünya değişir, kendileri değişir, eğer o güne kadar da var olurlarsa bu topraklarda belki bizim alternatifimiz olabilirler. Ama bu zulüm anlayışıyla bizden, bu halktan görebilecekleri tek şey her alanda direniştir. Hizmet, miting, siyaset, yürüyüş yaparak direneceğiz. Ve demokratik serhıldan (başkaldırı) hakkımızı her yerde kullanarak bütün bu zulüm ve faşizme karşı direneceğiz. Bu parkta direnişin bir örneğidir. Hizmet üretmesinler, halkına karşı mahcup olsunlar diye bu uğraşanlara karşı ortaya konulmuş bir direniştir."