Dilipak: ABD, Türkiye’de bir 'Veliahd Prens' arıyor; her şey Erdoğan sonrasına yönelik

Dilipak: ABD, Türkiye’de bir 'Veliahd Prens' arıyor; her şey Erdoğan sonrasına yönelik

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Türkiye, bölge ve dünyanın kritik bir eşikte olduğunu söyledi "Birileri Türkiye’ye karşı siyasi, askeri, iktisadi ve diplomatik kuşatma hareketini başlatmış gözüküyor" diyen Dilipak, "Şunu görelim, ABD, Türkiye’de Suudi örneğinde olduğu gibi bir 'Veliahd Prens' arıyor. Erdoğan’la masaya oturduklarına bakmayın, her şey Erdoğan sonrasına yönelik" ifadesini kullandı.

"Erdoğan’la da yol almak onlar için zor göründüğünden Erdoğan sonrası için planlar yapılıyor" diyen Dilipak'ın "Kuşatma!" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Şu günlerde Rusya ile bir kriz yaşanması benim için sürpriz olmaz. Türkiye, bölge ve dünya kritik bir eşikte. Suriye konusuna dikkat. Tek başına “Dahlan projesi” yürümüyor. Birileri Türkiye’ye karşı siyasi, askeri, iktisadi ve diplomatik kuşatma hareketini başlatmış gözüküyor.

Keşmir sorunu durduk yerde çıkmadı. Netanyahu’nun Hindistan ve “Bollywoodaşkı” da durduk yerde ortaya çıkmadı. Doğu Türkistan konusunun daha çok gündem olması da boşuna değil. İçeriden ve dışarıdan birileri iş üzerinde.. Suriye konusu önemli. “Fırat’ın doğusu” diye oturduğunuz masada sadece Suriye, Irak, İsrail yok, bütün Arap yarımadası var. Mısır var, İran var! “Mescid-i Aksa” var! 

Bu işin bir de geçmişi var, taaa RCD’den CENTO’dan başlayan. Sonra “Çekiç Güç” var. BOP var! BOP varsa FETÖ de var demektir. İngiltere, Fransa, Almanya ve tabi Rusya var demektir.

Bu kadar kapsamlı bir gündemde S-400, F-35 çok detayda kalan konular.

Şunu görelim, ABD, Türkiye’de Suudi örneğinde olduğu gibi bir “Veliahd Prens” arıyor. Erdoğan’la masaya oturduklarına bakmayın, her şey Erdoğan sonrasına yönelik.

Çin’in ipek yolundan başka, bir de Malezya ve Endonezya’dan başlayıp Hindistan üzerinden, Türkiye’den Mısır’a, oradan Nijerya’ya uzanan bir de baharat yolu var. D-8 ülkeleri arasındaki kıpırdanma boşuna değil. Çin, ASEAN’ı adeta satın alıyor.

Mahatir durup dururken Türkiye’ye gelmedi!. Malezya’da Müslüman nüfus % 80, ama Malezya ekonomisinin % 80’i Çinlilerin elinde. Hong Kong’da kriz durduk yerde çıkmadı. Sahi Hong Kong sokaklarında niye İngiliz bayrağı değil de Amerikan bayrağı dalgalanıyor göstericilerin ellerinde?

Yarın Türkiye, Malezya ve Pakistan savunma sanayii alanında ortak yatırımlara gider ve ortak projelere imza atarlarsa bu sürpriz olmamalı. Bu 3 ülke rakip değil birbirini tamamlayan ülkeler. 3’ü birden diğer ülkelerde ortak yatırımlar da yapabilirler.. Bu üçlü Malay, Hind ve Türki İslam topluluğunu da temsil ediyor bir bakıma. Kimse bu trioyu görmezden gelemez. Ne ABD, ne AB ülkeleri, ne Rusya, ne Çin ve ne de Hindistan! Çin ve Rusya’nın sınır boyunda ciddi bir Türki nüfus var. Hindistan geçmişte Türki bir devlet idi ve Hind Müslümanlarının sayısı en büyük sosyolojik topluluk. İçinde, doğusunda batısında Müslüman bir kuşak var.

Türkiye’yi isteyenler aslında bu gücü istiyorlar ve bu hazinenin anahtarının tarihi olarak, jeopolitik ve jeostratejik olarak Türkiye’de olduğunu görüyor ve biliyorlar. Onun için de hem bu gücü zaafa uğratmak istemezler, bunun imkânsızlığının da farkındalar, hem de bu gücü karşılarına almak istemiyorlar, aksine kazanmak istiyorlar.

Bir ara Türkiye’nin yerine Suudileri oturtmak istediler. Umman’ı BAE’ye bağlayıp, Yemen’i de kontrollerine alarak bütün Arap yarımadasını kontrollerine alacaklardı. Mısır’ı da bu sisteme eklemleyip, İsrail’le anlaşarak, Mekke, Medine ve Kudüs’ü de kontrollerine alarak İslam dünyasını kontrol edeceklerdi. Yeni BOP böyle bir şeydi. Tabi, diğer körfez ülkeleri,  Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak da sisteme entegre edilecekti. Türkiye ve İran bu plana göre tecride ve izolasyona tabi tutulacaktı.

Çin durup dururken Fav’ı kiralamadı. Yarın BAE’ye bir drone saldırısı bile BAE’nin boşalmasına sebep olabilir. Bölgede, evdeki hesaplar çarşıya uymuyor. Bu da özellikle Dubai için bir felaket olur.

Evdeki hesaplar bölgeye uymuyor. Türkiye olmadan olmuyor. Onun için şimdi yeniden Türkiye ile ilgili hesaplar yeniden masada. Erdoğan’la da yol almak onlar için zor göründüğünden Erdoğan sonrası için planlar yapılıyor.

Evet! Allah bizi bazen korku, bazen açlık ve bazen mal ve gücümüzden eksilterek ve bazen da artırarak imtihan edecek. Bu imtihan sürecinde eğer “Sefih, zalim ve akılsız” kişiler ve topluluklara karşı çıkmaz ve onlarla beraber olacak olursak, korkarım o zaman “ateş bize de dokunur”.

Dünyayı zor günler bekliyor. Bölgemizi de.. Türkiye ise kendi iç sorunları dışında, global ve bölgesel sorunlardan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. Aslında, başından beri Erdoğan’ı hiç istemiyorlardı. Onun için “şiir okudu” diye önünü kesmeye çalıştılar. Tezkereden sonra “Gül risk almıyor” diye Erdoğan’ın önünü açtılar. BOP süreci başladı. “One minute” ve “Mavi Marmara” olayı ile süreç tıkanınca, Erdoğan’ın Rusya’ya yakınlaşması sonucu ipler kopma noktasına geldi.

Bugün hâlâ o gün oluşan açık kapatılmaya çalışılıyor. Henüz bir çözüm bulunabilmiş de değil. “Dahlan Projesi”, “Arap NATO”su, Kudüs ile ilgili “Yüzyılın Projesi” hiçbiri gerçekleşmedi. Şimdi yeni bir çözüm, yeni bir çıkış yolu aranıyor.

Göreceksiniz “Fırat’ın doğusu”nda “anlaştık” diyecekler ama anlaşamayacaklar. Nasıl anlaşıyorsunuz. Sorun sadece Kürtler değil ki. Kürtler PKK, Barzani, Talabani aşiretlerinden ibaret de değil. Türkmenleri ne yapacaksınız, Şiileri, Sünni Arapları, Musul’u, bölgedeki gayrimüslim halkı ne yapacaksınız. Uygulamada sorunlar yaşanacak. Taraflar birbirlerini test ediyor. Zaman kazanmaya çalışıyorlar. Bir de bu işler “dostlar alışverişte görsün” kabilinden işler. Dün Ege idi, bir ara Kıbrıs ısıtılır gibi oldu, sonra Doğu Akdeniz gündem oldu. Gündem bitmez. Şimdi Suriye’yi bıraktık, “Fırat’ın doğusu” ile ilgileniyoruz. DAEŞ’i filan da unuttuk bu arada!

Bütün bu konuları ABD ile konuşarak, uzlaşarak çözebilecek miyiz? İngiltere, Fransa bu işin neresinde, Rusya ve İran neresinde? ABD’nin gölgesinde bir de İsrail var!

Zor işler..  Bakarsınız bu arada PKK silah bırakabilir. PKK’yı da örgütleyen o PYD’yi de. Patron o. PYD’yi de SDG’nin içine saklıyor. Görünen o ki, “Çekiç Güç” günlerine geri döndük. “1 koyup 3 alacağız” diye hesap peşinde olanlar var. ABD’nin içimizdeki uzantılarına karşı Eşref Bitlis’ler(!?) kendilerine dikkat etsinler.

Kıbrıs AB’nin gündeminde. Maraş konusu sıcak. Doğu Fırat desen ayrı bir konu. Doğu Fırat konusunda “bölge dışı bir devlet”le masaya oturuyoruz. Bunun beraberinde getirdiği başka sorunlar var. Geçmiş taahhütlerimiz var. Bu yeni durumdan kaynaklanan sorunlar var. Doğu Akdeniz bir yandan Kıbrıs’la, öte yandan Gazze ile ilgili. İç politika gündemi, dış politikadaki gelişmeler, hepsi üst üste geldi.

Bakalım, bundan sonra ne olacak. ABD ile 6 ay bir güz gidip bir arpa boyu yolu alamamak da var. Pentagon’la uzlaşırsınız, Kongre karşı çıkar. Kongre destek verir Beyaz Saray karşı çıkar. Tek bir Amerika da yok. Herkesin bir planı var. Allah’ın ise bir hükmü var. Galib gelecek olan O’nun hükmüdür. Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler. Selam ve dua ile.