Dilipak: Basın İlan Kurumu yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorum

Dilipak: Basın İlan Kurumu yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorum

Habertürk Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’nın “Pek çok gazetenin aldığı kâğıt, tirajının gerektirdiğinin 10’da biri kadar” sözlerini bugünkü (7 Haziran 2015) köşesine taşıyan Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, “Gazete tirajları üzerinden devlet de aldatılıyor, ayrıca millet de.. Açıkça ve alenen dolandırılıyoruz.. Bu işin içinde sahte evraktan tüketicinin aldatılmasına, sahte evrak düzenlemekten sahte mali işleme, kayıtdışı mali işleme kadar bir sürü suç var.. Haksız bir şekilde, hakettiklerinin çok üstünde  resmi ilan alıyorlar.. Bu işin çetesi var, mafyası var, şebekesi var” dedi.

Dilipak, yazısında “Basın İlan Kurumu yöneticileri hakkında da suç duyurusunda bulunuyorum.. Bu işi bilmemeleri mümkün değil.. Basın İlan’ın da yeniden yapılandırılması gerek.. Resmi ilanlar internet üzerinden yapılabilir, isteyen abone olur, geriye dönük arama yapabilirsiniz.. UYAP gibi, isteyen ilgilendiği konulardaki mesajları sms olarak da alabilir. Tamam kamu spotlarını ve devletin ilanlarını bu merkez dağıtsın, bir denetim mekanizması oluştursun” ifadelerine yer verdi.

Dilipak’ın Yeni Akit gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan, “Suç duyurusunda bulunuyorum” başlıklı yazısı şöyle:

Geçen gün Fatih Altaylı da açıkladı. İthal ettiği ya da satın aldığı kağıt, açıkladığı tirajının onda biri kadar olan gazete var.. Gazete tirajları gibi  Tv ratingleri de sahte..

Gazete tirajları üzerinden devlet de aldatılıyor, ayrıca millet de.. Açıkça ve alenen dolandırılıyoruz.. Bu işin içinde sahte evraktan tüketicinin aldatılmasına, sahte evrak düzenlemekten sahte mali işleme, kayıtdışı mali işleme kadar bir sürü suç var..

Haksız bir şekilde, hakettiklerinin çok üstünde  resmi ilan alıyorlar.. Bu işin çetesi var, mafyası var, şebekesi var..

Basın İlan Kurumu yöneticileri hakkında da suç duyurusunda bulunuyorum.. Bu işi bilmemeleri mümkün değil.. Basın İlan’ın da yeniden yapılandırılması gerek.. Resmi ilanlar internet üzerinden yapılabilir, isteyen abone olur, geriye dönük arama yapabilirsiniz.. UYAP gibi, isteyen ilgilendiği konulardaki mesajları sms olarak da alabilir. Tamam kamu spotlarını ve devletin ilanlarını bu merkez dağıtsın, bir denetim mekanizması oluştursun..

Resmi ilan dediğiniz işlemin bugün artık kamu yararı açısından bir kıymeti harbiyesi yok.. Basına destek olacaksanız bunu başka türlü, daha denetlenebilir ve daha şeffaf bir şekilde yapabilirsiniz.. Bu rezalet daha fazla devam etmemeli.. Gerekiyorsa yasa değişmeli..

Yargı bu konuda bir soruşturma başlatmalı bana kalırsa..

Tiraj sahteciliğini anlamak zor değil.. Kağıtı izlerseniz, üçkağıtı yakalamak mümkün.. Bu iş petrol kaçakçılında bir yöntem olan Solvent işi gibi.. Yakalamak isterseniz yakalarsınız..

MASAK ne iş yapar ya da emniyet istihbarat neden bu konunun üzerine gitmez..

Yeni Türkiye eski Türkiye’nin kavram ve kurumları ile yoluna devam edemez.. Eski Türkiye’nin alışkanlıklarından kurtulmak gerek.. Eski köye yeni adetler getirmek gerek..

Yine geçtiğimiz günlerde Ethem Sancak Media ve iktidar ilişkileri ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu bir Tv kanalında.. Medianın vesayetçi rejimlerin koçbaşı olduğunu söyledi, Bab-ı ali’nin hükümet kurup hükümet devirdiğini söyledi. Medianın iktidar ve sermaye ilişkilerinin tepeden tırnağa yenilenmesi, daha şeffaf, denetlenebilir ve hesap verilebilir bir hale getirilmesi lazım..

Media derin devletin, iktidarın, Mafianın, istihbarat örgütlerinin, terör örgütlerinin; herkesin Truva atına dönüşebilen bir nesne.. Onun için şeffaflık, denetlenebilirlik, hesap verebilirlik çok önemli. Bu hem media patronunun, hem çalışanının ve hem de devletin aynı şekilde de toplumun yapması gerekiyor..

Zaman, resmi kayıtlara göre “1 Numara” olsa da, bu işin içinde “bir numara” olduğunu herkes biliyor.. Sonuçta “Number one” her zaman olduğu gibi, RTL, Rizzoli, CNN, Murdoch’u ile Amiral gemisi Hürriyet! “Topyekûn savaş” manşetini atan o değil mi!

Daha  biz hangi gazetenin kaç adet bastığını bilmiyoruz.. Nasıl vergilendireceksiniz, onu bile bilemez hale gelebiliriz..

Media zarar ederse de kârlıdır. Birilerine reklam faturası keser para aklarsınız, ya da vergi denkleştirirsiniz.. Media konkav ve konveks aynalarla dolu bazan bir illüzyon kutusudur, bazan sirk çadırına döner.. Ramazan’da Kur’an dağıtır, kuruluş yıldönümünde şampanya patlatır.. Binbir surattır.. İçimizden bazıları camiden kiliseye, kiliseden havraya, oradan meyhaneye zor yetişir.. Gelen ağam, giden paşamdır. Ele verir talkını, kendi yutar salkımı bu arada..

Ethem Sancak’a göre, maliyetinin altına satılıp kâr edilen tek mal gazetedir.. Buna maliyecilerin bir cevap vermesi gerek..

Gazete tirajları 4,5 milyon gibi gözüküyor, toplamda. Daha önce de yazdım. Bunun 1,5 milyonu hayali, naylon.. 1,5 milyonu kamu ve kurumsal alım. 70 küsur milyon nüfus sadece 1,5 milyon gazete alıyor.. Bu 1,5 milyonun yarım milyona yakını spor gazetesi. Ama zaten normalda her gazetenin, ilan çıktıktan sonra dörtte biri spor sayfası. Dolayısı ile bu 1,5 milyonun yarısı spor gazetesi ya da sayfası.. Biz diyelim, geriye kaldı 1 milyon.. Mevcut tiraj hesabı üzerinden bunun  5’de biri Cemaat medyasına ait, beşte biri Doğan Media, beşte biri iktidara yakın, beşte biri ortada.. Beşte biri de liberal-sol. Yani 200.000’er pay sahibi 5 grub.

Resmi tiraj şablonunda 870.000 küsur tirajı ile Zaman açık ara önde.. Taraf, Meydan, Bugün’le 1 milyon gibi bir tiraj sahip cemaat. 700.000 gibi bir tiraja sahip Hürriyet ve Posta.. 300.000’lerde bir de Sözcü var.. Sabah da 300.000’lik grubta.. 100.000’lik grubta 12 gazete var.. Gerisi 100.000’in altında.. Tabii bu da resmi rakamlara göre.. 100.000’in altında 27 gazete var.. Tabii bunların 11 tanesi 10.000 ve altı..

Seçim bitti. Yaz tatili başlıyor. Gazete tirajları daha da düşer. Zaten internet okurlarının giderek artması ile rutin bir tiraj kaybı da buna eklenince, basılı media açısından durum hiç de içaçıcı değil.. Çoğu “sahibinin sesi” parayı veren düdüğü çalıyor.. Ulusal basın böyle de, yerel basın daha da kötü.. İstanbuldakiler böyle yaparsa taşradakiler ne yapmaz ki..

Bana kalırsa savcılık Ethem Sancak’ın da, Fatih Altaylı’nın da tanık olarak ifadesine başvurmalı..

Sahi Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Vakfı gibi kuruluşlar neden bu olayın üzerine gitmezler.. Ve bu iş herkesin bildiği bir sır olarak kalır.. Neden, mesela Gazetecilik fakülteleri bu konuda bir çalışma yapmazlar.. Meslek odaları bu işin üzerine gitmezler. Hani derler ya “laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde.”

Bugün seçim var, farklı bir konu yazmam gerekiyordu. Ben de kendi hali pür melalimizi arz edeyim istedim. Selâm ve dua ile..