Hiçbir seçimde seçmenin kafası, özellikle de adaylar konusunda kafası bu kadar karışık değildi.
Partilerin çoğunda, aday gösterilen kişiler ne kadar çok görünürse o parti o kadar az oy alır.
Bu seçimde partiler arası polemiklerden çok parti içi polemikler ağırlıkta. Bu anlamda seçim sonuçları herkes için birçok sürprize gebe. Böyle giderse seçmen sandığa gitmeyebilir ya da iptal oylarda patlama yaşanabilir. Hani seçmenin birini bırakıp ötekine gidecek hali de yok. AK Partili seçmen partisini bırakıp nereye gidecek? CHP’li seçmen partisini bırakıp nereye gidecek? Hemen hemen hiç birinin alternatifi yok.
Şimdilik seçimlerde ağırlık iki ittifakta. “Cumhur İttifakı” AK Parti MHP arasında. Öteki CHP, HDP ve İyi Parti. CHP kendi içinde bölünmüş durumda. Bu seçim bir bakıma Kılıçdaroğlu için bir olmak ya da olmamak seçimi. Mutlaka kazanmak istiyor. Onun için adaylarını geleneksel tabanından değil, popülist isimlerden seçmeye çalışıyor ama bu da geleneksel tabanda ciddi bir rahatsızlığa sebeb oluyor. Gitti İyi Parti ile ittifak kurdu. İyi Parti kim? FETÖ’cü damgası yemiş, MHP’den gelenlerin ağırlıkta olduğu bir parti. CHP daha düne kadar “Ergenekon davasının sanıklarının avukatlığı”nı yapmıyor mu idi. CHP’nin ulusalcı kanadının başına bu işi açan FETÖ’cüler değil mi idi. Sonuç “dün dündür, bugün bugün”.
Ve tabii CHP’nin sırtındaki bir diğer kambur HDP! CHP-HDP seçim ittifakı eksi mi verecek, artı mı göreceğiz. Aynı durum İyi Parti için de geçerli. İyi Partililer CHP’ye verir ama CHP İyi Partinin adayına oy verir mi göreceğiz. İyi Parti AK Partinin karşısındaki her parti ile ittifak kurar.
Aslında CHP, HDP ve İyi Parti için birinci hedef AK Partinin kaybetmesi. AK Parti kazanmasın da kim kazanırsa kazansın. AK Parti güç birliği peşinde, CHP ve koalisyon ortaklarının önceliği “Öfke birliği”. Merkez’de durmanın, 1. Parti, kitle partisi olmanın avantajları da var, kendine has zaafları, zararları da var. Başınıza çok fazla cin toplarsınız. Bunları toplamak zor değildir ama dağıtmak zordur. Başınıza toplananları çoğu kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez anlayışına sahip, kaşığı belinde dolaşan tiplerdir. Bunlar güç nerede ise oradadırlar. Her kılığa girebilirler. Kıraldan fazla kıralcıdırlar. 40 kapıdan icazet almışlardır. Tarikat, aşiret, vakıf, dernek, kanaat önderi, hemşehricilik ayakları, her yolu denerler. “Cilalı adam devri” ya, cilası tamdır. Makyaj ve maskeleri gerçekten daha gerçek bir görüntü verir. İyi koku alırlar, dengeleri bilirler ve ona göre hareket ederler. Hedefe doğru ilerlerken, her yolu denerler, her kapıyı çalarlar. Sonuçta bu “kötü adamlar” iyi adamları, kovar, kaçırır.. Tehdit eder, tuzak kurar, şantaj yapar, iftira eder.
Şimdi başımıza bir de trol belası çıktı. Her partide var bunlar. Holiganizmin sanal alemde iş tutan bir başka biçimi sanki bu adamlar. Gezide bunların ilk icraatlarını gördük. Şimdi her partinin böyle bir trol ordusu var. Bunlar aşağılık adamlardır. Bunları kullananlar da onlardan daha da aşağılık, şizofren, megolaman, egosantirik tiplerdir genellikle. Bunların elinde siyaset çamur deryasına dönüyor. Bunların götürüsü getirisinden fazladır aslında. Siyaseti bir başka zemine kaydırıyorlar. Siyasiler üzerinde durdukları zemine zarar veriyorlar. Bazı Sosyal Media danışmanları mesaj vermek ve saldırılara cevap vermekten çok bu işi yapıyorlar. Rakiplerine zarar vermek, yıpratmak için o işi yapıyorlar sanki.
Zaten yazılı basın ya da radyosu, televizyonu ile media çöküyor. Tamamı internete kaydı. Gazete tirajları yerlerde sürünüyor. Resmi tirajlar gerçeği yansıtmıyor. Gerçek tirajlar ise bayiden satılan gazeteler değil, kamunun aldığı ve kurumların aldığı gazetelerden oluşuyor büyük ölçüde. Hemen hepsi de “Sahibinin sesi”. Parayı veren düdüğü çalıyor.
Siyaset artık toplumun pek ilgisini çekmiyor. Hele gençler hiç oralı değil. Salonlardaki, meydanlardaki kabalıklar, teşkilatın harekete geçirebildiği grublardan oluşuyor. İşler gönüllü katılımdan çok “profesyonel şirketler” tarafından görülüyor.
Bu seçimde bütün partiler kendi çalıp kendi oynayacak gibi sanki. Keskin sirke küpüne zarar verdi. Partiler ve liderler o kadar sert polemiklere girdiler ki, halk siyasetten uzaklaştı. Birinin ak dediğine öteki kara diyor. İnsanlar neye inanacaklarını şaşırdılar. Siyasetin dili çok keskin. Politikacılar toplumsal barış ve diyalog konusunda çok kötü örnekler veriyorlar. Bunun topluma yansıması çok daha vahim oluyor. Hani derler ya, “İmam ne yaparsa, cemaat ne yapmaz ki!” Bu aşırı gerilim havası herkesin kulaklarını siyasete kapatmasına ya da öfke patlamasına sebeb oluyor. Sonunda insanlar politikacılardan uzaklaşıyor, bunları dinlemek bile istemiyor. Hani Resulullaha hatırlatılmadı mı ayette, “Onlara sert davranırsan senden uzaklaşırlar” diye. Hz. Musa’ya onun için “Güzel söz ve hikmetle hakkı açıklaması” emredilmişti. “Gavli leyyin” diye bir ölçü vardı.
Bırakın seçmenin siyasetten uzaklaşmasını, bazı öyle tipler var ki, din, tarih, ahlak, hakikat diye bir meseleleri yok. Onları da kendi hallerine bırakıp onlardan uzaklaşmak gerek. Çünkü onları muhatap almak bile, onlara iltifattır. Bu müfsit insanlardan uzaklaşmak gerek.
Önümüzdeki günlerde AK Partiye yönelik sansasyonal saldırılara hazır olun. Her yolu deneyecekler. Ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar. Yolsuzluk, ekonomi, tarikat, özel hayat, polemik konusu yapılacak ne varsa kullanacaklar.
Bir de şuna dikkat edelim: Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Batılın tasviri saf zihinleri idlal eder. Günahın aleniyeti, günahkarların itibar görmesi, toplumsal zihinlerde suça meşruiyet kazandırır. Yanlışların tekil örnek üzerinden tekrar tekrar anlatılması, sözün etkisini azaltır. En günahkarı diğer günahkarların önüne atarsanız, onu günah keçisine dönüştürürler ve kendi vicdanlarında kendilerini aklarlar. Seçime şunun şurasında yaklaşık 60 gün kaldı. Sonra tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak. Bana göre tek sorun adayların liyakatı ile ilgili değil. Tabii gözünde mertek taşıyan adayların başkasının gözünde çöp araması ya da erdemsiz bir adayın seçmene erdemden söz edip akıl vermesi anlaşılır ve kabul edilebilir bir durum da değil. Aday olacak kişinin kriteri bizde belli. Evinizin anahtarını kendilerine emanet etmekte sakınca görmedikleriniz”. Böyle biri yoksa, o zaman önce bu derdinize yanın. Aynı partiden iki aday birbirine bile güvenmiyorsa, hatta birbirinin gözünü oymak için fırsat kolluyorsa, o zaman kime ne anlatabilirsiniz ki! Aslında sorun, toplumun neye layık olduğu ile ilgilidir. Zira biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Neyin ne olduğunu 31 Mart’ta göreceğiz. Selâm ve dua ile.