Dilipak'tan Yeni Şafak yazarına 'Kutlu Doğum Haftası' tepkisi

Dilipak'tan Yeni Şafak yazarına 'Kutlu Doğum Haftası' tepkisi

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Yeni Şafak yazarı Salih Tuna'nın "FETÖ, icat ettiği 'kutlu doğum haftası'yla kitleleri efsunlayıp, Kelime-i Tevhid'den 'Muhammedün Resulullah'ı çıkartmıştı" ifadesine tepki gösterdi. Dilipak, "Arkadaşlar, dini konuları tartışma konusu yapmaktan vazgeçsek. Kendi görüşümüzü tartışsak. Birileri din gayreti ile bir konuyu gündeme getirirken, bir başkası onu bir başka yöne çekmek isteyebilir" diye yazdı. 

Abdurrahman Dilipak'ın "Yeni sentetik bir din daha mı geliyor?" başlığıyla yayımlanan (4 Mayıs 2017) yazısı şöyle:

Eskiden “Evlenmeyin bekarlar / Naylon kızlar çıkacak” diye bir hafif müzik türü bir şeyler vardı. O artık çıktı. Ama ondan önce “naylon, sentetik dinler, hocalar” icad oldu.

1990’lara gelirken, TSE damgalı bir din geliyor demiştim, ama çoğu kimse inanmamıştı. Hatta okullarda okutulan din dersi ile ilgili “Bu Din Benim Dinim Değildir” diye bir kitap da yazmıştım. 

Şimdi yeni din, genç “mucize çocuklar” üzerinden pazarlanacak.. Her yolu deniyorlar. Subliminal yoldan da geliyorlar, NLP üzerinden de, “Yaşam koçları” size stressiz, başarılı, sağlıklı ve mutlu bir gelecek vaad ediyor.. İpnoz teknikleri de uyguluyorlar, başka yöntemler de.

Birileri bir şekilde sizi “Dönüştürmek” istiyor..

Yeni din biraz teknolojik gerçekler üzerine kurgulanmış. Bilim ve teknoloji üzerinden açıyorlar kapıyı, sonra teoloji. Bilim, teknoloji, uzay üzerinden yeni bir din algısı. Atomlar, bilgisayar vesaire.. Ardından sıra esoterizme geliyor. Kıyamet, Mehdi, Mesih.. Yeni dine geçmeden, tarih, gelenek ve geçmişle tüm bağlarınızı kopartmanız gerekiyor. Nirvana’ya ulaşmak için arınma adına her şeyi bırakmanız gerekiyor. Din, devlet, aile, toplum, ideoloji ve siyaset olarak bütün bağlardan kurtulmanız gerekiyor önce..

Bu süreçte ailenizden kopabilir, ortaklarınızdan ayrılabilirsiniz.. Önce agnostik olacak, bir çocuk gibi, içine düştüğünüz labirentten, size yol gösteren rehberleriniz eşliğinde çıkacaksınız. Oysa onlar sizi daha önceden planladıkları “esir pazarı”na götürecekler.. Her şeyden bağınızı kopardıktan sonra size yeni bir din hediye edecekler. Rasyonal, pragmatik, determinist, şekiller, biçimler, renkler ve desenlerle örülü, görsel açıdan zenginleşmiş yeni bir dünyaya göç edeceksiniz.. 

Yeni din ritüeller, seremoniler, ikonlarla örülü.. Her sorunun bir cevabı var. Akıl oyunları ile dolu bir labirentte kurgulanmış bir “tekamül yolculuğu”na çıkacaksınız.

Yine ayetler okuyacaklar, yine hadislerden söz edecekler. Metinler aynı olsa da algınız değiştirilecek. Bu işi planlayanların gayesi bu..

Tanıdık yüzlerce çıkacaklar önünüze, genç, yakışıklı, sağlıklı ve mutlu görünen, kendinden emin yüzlerle.. Seküler kutsallar, kurgulanmış mucizeler.. Her şey düşünülmüş. Facebook ve benzeri sosyal media ağları üzerinden herkesin kapısını çalacaklar. Her dilden konuşacaklar..

Kuşkusuz bu onların planı.. “Yapacak, edecekler” derken, “bu böyle olacak, yapacak bir şey yok” demek istemiyorum.. Sadece “dikkatli olalım” diyorum..

Daha önce de yazdığım gibi, bizi atomize etmek istiyorlar. Sonra bizi bize karşı kışkırtarak, bizi bize kırdırmak istiyorlar. Bu bildik bir soğuk savaş taktiği. Sonra da insanların neye inanacağını şaşırmasını bekliyorlar. Yani nötralizasyon sonrası, son nokta Agnostizm! Anlayacağınız insanların neye inanacaklarını şaşırtmak istiyorlar.

Eğer dini bir gelenekten söz ediyorsak, bu Tevhid’e aykırı olmamalı., Tefrikaya sebeb olmamalı ve ihlasla yapılmalı, yani başka bir yöne saptırılmamalı.

Bu arada şu Kutlu Doğum Haftası ile ilgili tartışmalara da değinmek istiyorum. Din üzerindeki tartışmalar her zaman beni rahatsız eder.. Hele Allah, Resul ve Kitap üzerine tartışanlardan ve o sözlerden şikayetçiyim..

Bakın, bizim için din olan 2 kutsal gecemiz var. İsra ve Kadir. Diğer geceler “güzel bir gelenek”tir. Regaip, Berat, Veladet.. Şimdi bunlara yenileri eklendi, Hicret ve Mekke’nin fethi, Hicret. Mekke’nin fethi yılbaşı gecesi kutlanıyor. Bu doğru değil, Mekke’nin fethi yılbaşının karşılığı değil. Dini, tarihi günlerin hicri takvime göre yapılması gerek. Mesela İstanbul’un fethini 29 Mayıs’a kilitlemek de böyle bir şey. 31 Mart vakası da öyle..

Bizim geleneğimize göre, yeni gün, gün batımı ile başlar. Mesela sabah namazı günün ortasında kılınır. Günün ilk namazı akşam, sonraki yatsı namazıdır. Sabah namazı orta namazıdır. Günün son namazı ikindi namazıdır.. Gün batıda 24.00’de değişir..

Şu takvim devriminin başımıza açtığı işe bakar mısınız? Takvim devrimi ile aslında yeni bir sistem getirilmedi, İslami olan yasaklandı. Yoksa Osmanlı’da Miladi de vardı, Rumi de, Hicri de.

Veladet kandili “dini” değil, bizi dine yaklaştıran bir gelenek’tir.. Benim çocukluğumda o gece mevlid okunur ve sakalı şerif ziyaret edilirdi.. Son zamanlarda bugün Miladi bir tarihe endekslendi. Tartışılan bu..

Hemen belirtelim ki, “Ay ve güneş Allah’ın iki şearidir”. Bizde günlük ibadetler Güneş’e göre, yıllık ibadetler Ay’a göre yapılır. Bu konuda özellikle İsra ve Kadir için takvim Kameri takvim olacaktır..

İddia sahipleri “Kutlu Doğum” kelimesi ile Hz. Muhammed (SAV) gösterilirken, arkasından FETÖ çıkmasından endişe ediyorlar. Asıl soruları şu: Neden nisan ayı? Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek içer ya. Gülen 27 Nisan 1941’de doğmuş. Hz. İsa Hristiyan inancına göre 3 Nisan 33 de çarmıha gerilmiş!

Önce Salih Tuna iddiayı ortaya attı, ardından Ömer Turan bombayı patlattı! Onun iddiasına göre de Kutlu Doğum Haftası aslında Fetullah Gülen’in doğum gününü kutlama etkinliğiydi. Dediğine göre Gülen’in doğum gününü çaktırmadan tüm topluma kutlatmak için böyle bir şey icat edildi. Kutlu Doğum dedikleri aslında Peygamberimizin değil Gülen’in doğumu.

“Kutlu Doğum Haftası yoktur” iddiasına başkaları da katıldı. 

Arkadaşlar, dini konuları tartışma konusu yapmaktan vazgeçsek. Kendi görüşümüzü tartışsak. Birileri din gayreti ile bir konuyu gündeme getirirken, bir başkası onu bir başka yöne çekmek isteyebilir. Bu her zaman mümkün..

Dini konuları tartışmadan da konuşabiliriz. Birbirimizi dinlemeye, anlamaya, birbirimize sabretmeye çalışalım. Aynı şeyleri düşünüyorsak birlikte hareket eder, değilse birbirimizi anlayışla karşılar, sabrederiz. Biz birbirimizin İlahı ve Rabbi değiliz ki!

Hem zaten bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün yok mu? Bize doğru gibi gelen şeylerde yanılmış olamaz mıyız?.. Nas’sa mı iman ediyorsunuz, o nas’a ilişkin bilgi, yorum ve kanaatinize mi? Selâm ve dua ile.