Dilmen: Ofsayt kokuyor, Demirkol: Daum'a saygı duyulmalı

Dilmen: Ofsayt kokuyor, Demirkol: Daum'a saygı duyulmalı
T24 - Dün (25 Ekim 2009) akşam Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan derbi maçında, iyi oynayan ve galibiyete giden taraf Fenerbahçe'ydi.Maçla ilgili olarak Fenerbahçe'nin oyuna baskılı başlayarak ve iyi mücadele ederek sonuca gittiğine değinen Milliyet Gazetesi yazarı Rıdvan Dilmen, Fenerbahçe'nin ilk golünün de 'ofsayt koktuğunu' ifade etti.Milliyet Gazetesi'nin bir başka yazarı Mehmet Demirkol ise Daum'un taktiksel zekasını ve 'kurt'luğunu ön plana çıkararak, Fenerbahçe'nin teknik duruşuyla sonuca gittiğini ifade etti.İşte Rıdvan Dilmen ve Uğur Melek'nin dün oynana ve unutulmazlar arasında yerini alan Fenerbahçe-Galatasaray derbisiyle ilgili analizleri:Yüksek konsantrasyon / Rıdvan Dilmen / 26 Ekim 2009Fenerbahçe takımı müthiş taraftar desteğinin ve ortaya koyduğu müthiş mücadelenin karşılığında çok daha rahat bir galibiyet elde etmeliydiİnanılmaz gergin başladı Kadıköy serüveni... Daha ısınırken tansiyon yükseldi. Fenerbahçe de müthiş bir presle oyuna girdi. Daha ilk dakikada Emre, Baros’u düşürdü. Sakatlanan Baros oyunu terketti. Galatasaray takımı bir anda sindi. Baskı üzerine baskı Fenerbahçe’ye golü de getirdi.Fenerbahçe maça önde pres ile başlayınca Galatasaray’ın hem etkili hücum girişimlerini durdurmuş oldular, hem de savunmasını hataya zorladılar. 1-0’dan sonra rakibi savunmada karşıladılar, çabuk ataklarda pozisyon kovaladılar. Ancak son paslarda başarılı olamadıkları için sadece bir duran topta Lugano’nun kafa vuruşuyla yüzde yüz gol kaçırdılar. İkinci yarıda Fenerbahçe yine baskılıydı. Hücum preste kaptıkları bir top sonrası penaltı geldi. 7-8 dakika skoru 2-0’da tutabilseler Galatasaray maça erken havlu atacaktı. Ancak bir duran topla golü yediler.Tam bu sırada Teknik Direktör Rijkaard, Fenerbahçe’nin ekmeğine yağ süren bir değişikliğe gitti. Arda’yı çıkardı, Kewell’ı aldı. Arda ne kadar kötü oynasa da sahada iş yapabilecek birkaç isimden biriydi. Ardından Keita da gereksiz yere atılınca Galatasaray’ın pozisyona dönüşmeyen hücumları da durdu. Rijkaard’ın aslında ilk olarak sarı kartı olan Keita’yı çıkarması gerekiyordu. Bu ortam Fenerbahçe’nin tüm ipleri eline almasını sağladı. Açıkcası maç bitimine kadar 3-4 net pozisyonu değerlendiremediler. Son dakikada Güiza ile skoru garantiye alabildiler. Fenerbahçe takımının ve Teknik Direktör Daum’un yapamadığı en önemli şey skor 2-1 iken ve rakip 10 kişi kalmışken geride beklemekti. Şükrü Saracoğlu Stadı hakikaten Türkiye’nin en ciddi deplasmanı, özellikle de Galatasaray için. Tribünler müthiş bir konsantrasyon içinde, takımı sürekli ateşliyorlar. Fenerbahçe takımı bu desteğin ve ortaya koyduğu müthiş mücadelenin karşılığında çok daha rahat bir galibiyet elde etmeliydi. Fenerbahçe’nin attığı ilk gol ofsayt kokuyordu. Servet’in ceza alanı içinde Lugano’ya yaptığı hareket de penaltıydı.En kurt teknik adam / Mehmet Demirkol /  26 Ekim 2009Bu oyunu beğenmeme lüksümüz var, ama istediğini bu kadar iyi yapabildiği için de Daum saygıyı hakediyorGalatasaray bildik planıyla sahadaydı, üzerinde durulması gereken Fenerbahçe’nin planı. Roberto Carlos’un önündeki Vederson, Gökhan’ın önündeki Mehmet Topuz’la orta sahadan da destek alarak Galatasaray’ın kanatlarını tıkama önceliğiyle sahaya çıkmışlardı. Keita, Arda ve Sabri’yi göbeğe yönlendirmeye çalıştılar; bildik huni taktiği... Galatasaray ortaya yönelince de kapanıp, bol kademeyle, geçilmez bir duvar ördüler. Plan yüzde 100 başarılı oldu. Gol dışında çeyrek pozisyon dahi yok. Gol de duran toptan. Yani kendi evinde 9 senelik bariz üstünlükle sahaya çıkan Fenerbahçe’nin teknik direktörü tedbiri alandı, 9 senenin mağlubu ise, 9 hafta ne oynadıysa aynısıyla sahadaydı. Hangi tarafı övmek ve hangi tarafı yermek gerekir, tercihi size bırakıyorum.Fenerbahçe’nin oyununu başarılı kılan, planının işlemesini sağlayan birkaç oyuncudan bahsetmek gerekiyor. Mehmet Topuz ve Vederson dizilişte orta sahanın kanatları gibi gözükseler de fiili oyunda Arda ve Keita’nın markajcılarıydı. Yani aslında bek olanlar, onlardı. Zaten Gökhan ve Carlos’u hücum yönünde daha fazla gördük. Bu tip oyunlarda geldiği günden bu yana çok iyi oynayan, ama açık oyunda kaybolan Christian da dün ekstra oynayanların başındaydı. Ve son olarak Kazım... Fenerbahçe’ye gelmeden önce santrfor olan genç adam selefleri kadar iyi bir bitirici ya da asistçi değil, ama müthiş kavgasıyla Galatasaray savunmasının başını sürekli ağrıttı. Bu ekip, Alex ve Güiza’ya gol vuruşları yapma ve başka hiçbir şeye karışmama lüksünü tanıyanlardı.Galatasaray sadece 60 ile Keita’nın atıldığı dakika arasında oyuna ortak oldu, topa sahip oldu, rakip alana yerleşti, ama ligin en güçlü hücum ekibi, çeyrek pozisyon dahi çıkaramadı. Tek bir mazeretleri olabilir; Baros’un erkenden sakatlanması. Geniş alanı çok iyi kullanabilen Çek’in oyundan çıkmasından sonra Fenerbahçe savunmasının sürekli geride kalma zorunluluğu ortadan kalktı ve daha rahat bir psikolojiyle oynayabildiler. Sonuç olarak bu ligin, Türk hocalar dahil en kurt teknik adamı kazanma planını çok rahat uyguladı. Bu oyunu beğenmeme lüksümüz var, ama istediğini bu kadar iyi yapabildiği için de Daum saygıyı hakediyor.