İzmir’in Bayraklı ilçesi Manavkuyu Mahallesi’nde bulunan Nedret İlhan Ketenci İlkokulu’nda derslerde çocuklara “Allah ve anne sevgisi için ölünmesi gerektiği, sevgiyi göstermenin yolunun itaat etmekten geçtiği”nin anlatıldığı ortaya çıktı. Veliler çocuklarının, "Anne ben günahkarım, çünkü küfür ediyorum. Çok günah kazanmadan ölmem lazım” dediğini aktardı. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, elilerin anlattıkları bu duruma ilişkin olarak, “Eğitimde ne yapılmamalı diyorsak, bunların hepsi bunun içinde var” dedi.
Evrensel'den Nuray Öztürk'ün haberine göre, çocukları 5. ve 6. sınıflarda okuyan veliler, durumu çocuklarının anlatmasıyla öğrendi. Aysel Güven isimli bir veli, “Bir gün bir arkadaşım aradı, çok üzgün ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Çok korkmuştu. 6. sınıfa giden oğlu okuldan eve gelince, 'Anne ben seni çok seviyorum, senin için ölürüm hatta şu an senin için balkondan atlarım' demiş. Yaşadığı şok ve kaygı bana anlatırken hâlâ üzerindeydi. Çocuğuna ‘Bu nerden çıktı? Nerden öğrendin?’ demiş. Çocuk da din öğretmeninin derste, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban ediş hikâyesini anlattığını ve ‘Allah ve anne sevgisi için ölünür’ dediğini söylemiş” diyerek yaşananları anlattı.
Yaşananlar üzerine aynı okulda okuyan kızına derslerde neler işlediğini soran Güven, kızından da şu yanıtı aldığını söyledi:
“Kızım ‘sevgiyi konuşuyoruz’ dedi. ‘Nasıl konuşuyorsunuz?’ diye sordum. O da bana ‘Siz beni seviyor musunuz? Sevgi nasıl belli edilir?’ diye sordu. Ben de ‘Öperim, severim vs.’ dedim. ‘Yok öyle değil’ dedi. ‘Nasılmış?’ diye sordum, ‘Ne dersen yapacakmışım, ayakkabılarını çıkar, yere otur dersen oturacakmışım’ dedi. Kızımı ‘Bunun sevgiyle ilgisi yok. Sevmek bir başkasının dediklerine itaat etmek değildir’ diyerek uyardım. Sonra öğretmeninin anlattıklarını anlatmasını istedim. O da anlattı. ‘Beni seviyor musunuz?’ diye sormuş din öğretmeni. Öğrenciler ‘evet’ demiş. ‘Peki sevginizi nasıl gösterirsiniz?’ diye sormuş öğretmen. Çocuklar kendilerince açıklamışlar. Öğretmen ‘hayır’ diyerek sınıftaki bir kız öğrenciyi yanına çağırmış ve ‘Şimdi ben ne dersem yapacaksın’ demiş. Kız öğrenciden ayakkabılarını çıkarmasını istemiş, ‘Karşıma geç, yere diz çök’ demiş, çökmüş çocuk. ‘İşte bu. Eğer beni seviyorsanız ne istersem yapmalısınız’ demiş” O
kulda verilen bu eğitime tepki gösteren Güven, “Düşünün sevgiyi itaat etmekle özdeşleştiriyorlar ve bunu kız çocukları üzerinden yapıyorlar. Kız çocuklarını itaat eden bireyler haline dönüştürmek istiyorlar. Bu öğretmen daha önce de bu okuldaydı ancak eğitimdeki gericileştirme politikalarından dolayı artık daha rahat yapıyor bunları. Çocuklarımız büyük tehlike altında” ifadelerini kullandı.
Aynı okulda çocuğu olan ve ismini vermek istemeyen bir başka veli de oğluyla yaptığı bir sohbeti anlattı. 5. sınıfa giden oğlunun yanına gelerek “Anne ben günahkarım, çünkü küfür ediyorum. Çok günah kazanmadan ölmem lazım” dediğini aktaran veli, “Bunun üzerine ‘Küfür etmek kötü bir davranıştır ama küfür ettik diye ölmemiz gerekmez. Hatalı davranışlarımızı düzeltmeliyiz’ dedim ve ‘Sana bunları kim anlatıyor?’ diye sordum. O da ‘Din öğretmeni anlattı’ Çocuklarımız büyük tehlike altında ve biz ne yapacağımızı bilemiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Aynı veli başka bir velinin anlattıklarını da aktarıyor: “Arkadaşım da çocuğuyla yaşadıklarını anlattı. Çocuğu derste anlatılanları annesine söylemiş. Öğretmen derste ‘İnsanlığa en faydalı hayvan hangisi biliyor musunuz?’ diye sormuş. Çocuklar da ‘At, eşek, koyun, tavuk vs.’ diye saymışlar. ‘Hayır’ demiş öğretmen, ‘Hz. Peygamber’i kurtardığı için örümcektir’ demiş. Bunu din kültürü öğretmeni anlatıyor. Hayvanları faydalı faydasız diye ayırıyor ve bunu dini referanslara dayandırarak bir kültür haline dönüştürüyor.”
Yaşananlarla ilgili Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği (ÖVDER) ile bir araya geldiklerini söyleyen veliler, bundan sonra diğer velilere de ulaşarak mücadele edeceklerini söyledi.
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, okullarda çocuklara ölümün kutsanmasını yorumladı.
“Eğitimde ne yapılmamalı diyorsak, bunların hepsi bunun içinde var” diyen Gümüş, şunları kaydetti:
“Çocuklara başka bir dış güce bağımlı olduğunu, kendisinin hiçbir anlam ifade etmediğini empoze etmenin en sonu, gerekirse ölümü de göze almasıdır. Ölüm varsa kendisi yok demektir artık. Bu çocuğu değersizleştirmektir. Bu, çocuğun aklını, yetilerini değersizleştirme, korkutma, bastırmadır. Ne yapılmaması gerekiyorsa burada yapılıyor. Korkak, dışlanmış, itaatkar, pısırık çocuklar yaratılmak isteniyor. Bu daha sonra IŞİD terörü gibi şiddete dönüyor. Kendini öldürmesi değil, daha kolayı olan karşısındakini öldürmeye dönüyor. Yarın kendisi gibi olmayanı öldürmeye dönüyor iş.”
Eğitimde çoğulculuğun olması gerektiğini ifade eden Gümüş, şöyle konuştu:
“Bu olmazsa iş bilimsel eğitimden çıkar, telkin ve terbiyeye dönüşür. Bu öğretmenler ve bu anlayışın yeniden denetlenmesi, bu tipteki kişilerin okullardan hızla uzaklaştırılması gerekir. Ve bunu uygulayanlar tedavi edilmelidir. Bunu bu şekilde yazan öğretmenden, MEB’e kadar. Bu kişiler çocuklara zarar veriyor ve öğretmen yeterliliği içinde değiller.”
Çocukların söz konusu yaş döneminde çevresini ve dünyayı sorguladığını söyleyen Gümüş, “Bu anlatımların karşısında bir anne babanın çaresizliğini düşünün. Karşısında bir din var. Bir şeyin yanlışlığını ve doğruluğunu söyleyemiyorsak bunun bir dersi olmaz. Hep söylüyoruz: kimya, biyoloji, fizik, temel sosyal bilimler önemli. Tam da bundan dolayı önemli” ifadesini kullandı.