Hrant Dink davasını başından bu yana yakından takip eden ailenin avukatı Fethiye Çetin, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Dink cinayeti kişiseldir" açıklamasına ilişkin, "Başbakan kendi kadrolarını koruyor. Sadece cemaatçi grup mu sorumlu bu cinayetten? AK Parti koruması altındaki kurumlar, isimler var ortada. Muammer Güler AK Parti milletvekili. Celalettin Cerrah, Reşat Altay var. Engin Dinç şu anda İstihbarat Daire Başkanı" dedi.
Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, "Erdoğan, suikasttan hemen sonra Dink ailesini arayarak 'Ben de hedefim. Bu cinayeti işleyenler beni de öldürmek istiyorlar’ demişti" ifadesini kullandı.
Utku Çakırözer'in "Cinayetten sorumlu AKP’lileri koruyor" başlığıyla Cumhuriyet gazetesindeki köşesine taşıdığı (31 Temmuz 2014) konuya ilişikin yazısı şöyle:
Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyarbakır mitingi dönüşünde beraberindeki gazetecilere Hrant Dink suikastına ilişkin çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un cemaat tartışmalarıyla ilgili “Hrant Dink davası çözülürse bu yapı deşifre edilir” şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan şunları söyledi:
“Olayı Dink davasına indirgemek küçültmek olur. Hrant Dink davası bence kişiselleştirilmiş davadır. Dink’in yazılarını, onun düşünce dünyasınıkabullenmemek gibi bir nedenle yapılmıştır...”
Aile ve avukatlar tepkili
Erdoğan ve AKP, yıllardır Hrant Dink davasını Türkiye’de derin devletle hesaplaşmanın önemli kilometre taşlarından biri olarak topluma sunmuşlardı. Erdoğan’ın bir AKP grubunda yaptığı, “Sarı Gelin’in Ankara’nın dehlizlerindekaybolmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması hâlâ belleklerde. Aynı Erdoğan’ın, şimdi birdenbire “Dink cinayeti kişiseldir. Yazılarını kabullenmemekle ilgilidir” şeklindeki çıkışının ardında ne yatıyor? Bu sözleri nasıl yorumlamak lazım? Dün, Dink’in ailesi ve avukatlarıyla konuştuk. Aile üyeleri Erdoğan’ın sözlerine çok tepkili. Ancak şu aşamada bir açıklama yapmak niyetinde değiller.
Dink davasını başından bu yana yakından takip eden ailenin avukatı Fethiye Çetin ise Erdoğan’ın sözleriyle ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
“Başbakan’a sormak lazım. Kendisi çıkıp bu suikast ile ilgili ‘Sarı Gelin’in Ankara dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz’ demişti. Suikasttan hemen sonra Dink ailesini arayarak ‘Ben de hedefim. Bu cinayeti işleyenler beni de öldürmek istiyorlar’ demişti. Şimdi soralım o zaman: Kendisini de öldürmek isteyenler ‘kişisel husumet besleyen’ üç genç miydi? Ankara’nın dehlizleri derken neyi kastetmişti? O dehlizlerde ne vardı?”
“Hrant Dink davası, başından beri kavga eden taraflarca siyasi malzeme olarak kullanıldı. Karşıdaki düşmanı yıpratmak için. Anlaşılıyor ki Erdoğan, şimdilik Dink cinayetini siyasi malzeme olarak kullanmaktan vazgeçti. Şimdilik diyorum çünkü pragmatizm böyle bir şey. Nasıl ki şu anda 180 derece ters dönerek böyle bir şey yaptı. Yarın da ihtiyaç duyarsa benzer bir şekilde yeniden argüman olarak kullanabilir.”
Başbakan neden şimdi bu noktaya geldi diye düşününce aklıma üç izah şekli geliyor:
Birincisi hasımlarını artık bir biçimde dize getirdi. İçeri aldı, tutukladı. O yüzden de artık Hrant Dink konusunu siyasi malzeme olarak kullanmak taraftarı değil. Ergenekon soruşturmasını başlatabilmek için Dink cinayeti bir araç olarakkullanılmıştı. Ama artık ihtiyaç kalmamış demek ki.
İkinci olarak eğer bu cinayetin sorumluluğunu sadece bir gruba yüklerseniz, o grup da çıkıp diğerlerinin sorumluluklarını dile getirebilir. Bu yüzden Başbakan bir noktada artık durmak gerektiğini düşündü. Çünkü kavgada bir noktadadurulmazsa, kendisine de dönebilir. Başbakan aynı zamanda kendi kadrolarını koruyor. Sadece cemaatçi grup mu sorumlu bu cinayetten? AK Parti koruması altındaki kurumlar, isimler var ortada. Muammer Güler AK Parti milletvekili. Celalettin Cerrah, Reşat Altay var. Engin Dinç şu anda İstihbarat Daire Başkanı.
Artık devletle uzlaştı
Son olarak ve belki de en önemlisi, Erdoğan ve hükümeti artık devletle uzlaştı. Bu yüzden de bir devlet cinayeti olan Dink cinayetinin dallanıp budaklanmasından yana değil. Çünkü bu, müttefiklerini rahatsız edecek. Onları rahatsız etmemek için de tavrını değiştirmiş olabilir. Mümkün olduğunca kişisel bir husumet gibigöstermek istiyor. Zaten dava başından beri, ‘Birkaç genç bir araya geldi ve yaptı’noktasında tutulmaya çalışılıyordu.
Bu sözleri yargıya müdahale
İşin bir başka ilginç yanı da şu: Cumhurbaşkanlığı’na aday olan bir başbakan,yargılama sürerken ‘Bu dava böyledir’ diye açıklama yaparak ceza yasasında sayılı bir suçu işlemiş bulunuyor. Tamamen bir suç bu söyledikleri. Yargıyı etkilemeye çalışarak TCK’de açıkça yazılı bir suç işliyor.”