Dink ailesinin Hrant Dink cinayeti nedeniyle açtığı tazminat davasında İçişleri Bakanlığı'nın temyiz ettiği, Hrant Dink'in öldürülmesindeki "kusuru" nedeniyle mahkum edildiği 100 bin liralık tazminat kararı Danıştay'da da onaylandı.
CNN Türk’te yer alan habere göre, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de uğradığı silahlı saldırıda öldürülmesine ilişkin yargı süreci, cinayetin 9. yılında devam ediyor. Sanıkların yargılandıkları davaların yanı sıra olayda "kusuru" bulunan kamu görevlileri hakkında yürütülen soruşturmalar da sürüyor. Cinayetle ilgili adliyelerden Yargıtay'a, İdare Mahkemesinden Danıştay'a, Anayasa Mahkemesi'nden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) kadar yargının her alanında Dink cinayetine ilişkin davalar bulunuyor.
Kardeşleri Yervant ve Hasrof Dink, Hrant Dink'in öldürülmesinde İçişleri Bakanlığının "hizmet kusuru" bulunduğu gerekçesiyle 400 bin liralık manevi tazminatın kendilerine yasal faiziyle ödenmesi istemiyle dava açmıştı.
Davaya bakan İstanbul 10. İdare Mahkemesi, AİHM'in, Hrant Dink'in hayatını korumadığı gerekçesiyle Türkiye'yi mahkum eden kararının ardından, 27 Ekim 2010'da İçişleri Bakanlığının toplam 100 bin lira manevi tazminatı yasal faiziyle davacılara ödemesine karar vermişti.
İdare Mahkemesinin kararında, "İstanbul Emniyeti'ne, Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldürme planları hazırladığı, bu kişinin bu eylemi yapacak özelliklerde olduğu 17 Şubat 2006 tarihli yazıyla resmi olarak bildirildiği, Dink'in hayatının açık ve yakın bir tehlike içinde olduğu, kendisinin talebinin beklenmeden koruma tedbirinin alınması gerektiği halde gereğinin yapılmadığı, dolayısıyla idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılmıştır" ifadesi yer almıştı.
Dairenin kararında, hizmet kusuru nedeniyle idareden alınan tazminatın sorumlulara rücu etmesine yönelik tartışmalara son nokta konuldu. Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrasında, "memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine dava açılabileceği" şeklinde emredici bir kurala yer verildiğine işaret edilen kararda, şu tespitler yapıldı:
"Anayasa'nın bu maddesindeki, 'kendilerine rücu edilmek kaydıyla' ibaresinin, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idareye karşı açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etmeyi amaçladığı açıktır. Bu hüküm karşısında, yargı mercileri tarafından hükmedilen tazminatı ödeyecek idarenin, davacıların yakınının yaşamını yitirmesinde sorumluluğu saptanan kişi veya kişilere yasal yollar çerçevesinde rücu etmesi Anayasa hükmü gereğidir."
Dink ailesinin yaptığı başvuruda AİHM, "Hrant Dink'in yaşamı üzerinde açık ve yakın bir tehlikenin mevcudiyeti konusunda güvenlik güçlerinin, ilgiliye karşı olası bir saldırının yüksek olduğunu bildikleri ya da bilebilecek durumda oldukları fakat öngörülen tehlikenin vücuda gelmesini engellemek için başvurulması gereken önlemleri almadıkları" sonucuna varmıştı.
Maddi yönden Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar veren AİHM, başvurucular Rahil Dink, Delal Dink, Arat Dink ve Sera Dink'e birlikte 100 bin, başvurucu Hasrof Dink'e 5 bin Avro ödenmesine hükmetmişti.