Sedat Ergin (Hürriyet, 24 Şubat 2012)
Devlet Denetleme Kurulu’nun hafta başında açıklanan Hrant Dink cinayetiyle ilgili raporu kamuoyunda bütün dikkatlerin bu cinayet sonrasında işleyen yargı süreci ve idari soruşturmalara çevrilmesine yol açtı. Bugünkü yazımızda bu davanın seyriyle ilgili olarak Türkiye’yi önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol haritasının beklediğini incelemeye çalışalım.
Yargı süreci en azından başlangıç aşamasında iki ayrı zeminde yürüyecek gibi gözüküyor. Bunlardan birincisi, cinayetin faillerinin yargılandığı ve kararın geçen ay açıklandığı ana davanın yürüdüğü kulvar. İstanbul 14’üncü Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, bu davada Yasin Hayal’i ömür boyu hapis cezasına çarptırmış, ancak örgütsel yapıya ilişkin delile rastlanmadığına hükmetmişti. Dink ailesi, bu kararla ilgili ayrıntılı temyiz başvurusunu önümüzdeki günlerde yapacak. Ayrıca, ana davanın iddianamesini hazırlayan Özel Yetkili Savcılık da “cinayetin örgütlü suç olduğu” gerekçesiyle mahkeme kararını temyiz etmeye hazırlanıyor.
Yargıtay’ın bu temyiz başvuruları karşısında alacağı karar dosyanın bundan sonraki seyrinde belirleyici bir rol oynayacak. Yargıtay mahkemenin kararına katılırsa dava ilginç bir seyir kazanacaktır. Bu takdirde avukatların “karar düzeltme” talebinde bulunma yolları açık.
Bir diğer olasılık, Yargıtay’ın mahkeme kararını bozması ve bunun sonucu yargılamanın yeniden yapılmasıdır. Burada Yargıtay’ın ne kadar süratli bir şekilde hareket edebileceği kritik önem taşıyor.
Yargıda bir de ana davayla ilgili ama bu aşamada ondan bağımsız yürüyen ve cinayetle ilgili en kritik soru işaretlerine, bu çerçevede bazı kamu görevlilerinin kusur ve ihmalleriyle ilgili şüphelere odaklanan ikinci bir süreç var.
Bu kulvarda, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2010 yılında Dink cinayetinden dolayı Türkiye’yi mahkum eden kararından sonra bu cinayette sorumluluğu olduğu öne sürülen kamu görevlileri hakkında yaptığı suç duyurusu üzerinden başlatılan soruşturma var.
AİHM’deki davayı kazanan avukat Fethiye Çetin, 17 Ocak 2011 tarihli bu suç duyurusunun ardından geçen hafta 14 Şubat tarihinde Özel Yetkili Savcılığa ikinci bir suç duyurusunda bulunarak, ilk talebini daha detaylı bir şekilde gerekçelendirdi. Çetin’in suç duyurusunun en önemli dayanaklarından biri, AİHM’nin ihlal kararına yol açan kamu görevlilerinin sorumlulukları çerçevesinde Türkiye’nin yeni bir soruşturma açma yükümlülüğünün bulunmasıdır. Nitekim İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen, geçenlerde yazarımız Taha Akyol’a yaptığı açıklamada “Kamu görevlileri hakkında adli soruşturma yapıyoruz. AİHM kararı da bunu gerektiriyor” diyerek, bu olguyu teyit etmiştir.
Görüleceği gibi, iki farklı zeminde yürüyen yargısal süreçler söz konusu. Özel Yetkili Savcılık, ana davadaki Yargıtay sürecini beklemeden de kamu görevlileri ile ilgili soruşturmasını derinleştirebilir. Ancak mahkeme kararının Yargıtay’dan dönmesi halinde, ana davayla Özel Yetkili Savcılığın başlatmış olduğu ikinci kulvardaki soruşturmanın da bir noktada birleştirilmesi gündeme gelebilir. Bu yönde bir gelişme DDK raporundaki öneri ve beklentilerle de uyumlu olacaktır.
Burada altını çizmemiz gereken bir nokta, cinayette ihmali olduğu ileri sürülen kamu görevlileriyle ilgili soruşturmanın önümüzdeki günlerde kamuoyunda büyük bir ilgi ve hassasiyetle izlenecek olmasıdır. Bunun nedeni, avukat Çetin’in suç duyurusu listesinde yer alan isimler arasında bugünkü Ak Parti Mardin Milletvekili Muammer Güler, Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı Ramazan Akyürek ve Jandarma Albay Ali Öz gibi şahsiyetlerin ve bir MİT yetkilisinin de isminin yer almasıdır.
Geçenlerde Avrupa Konseyi’nin web sitesinde dolaşırken Dışişleri Bakanlığı’nın, 23 Eylül 2011 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sunduğu AİHM’nin Dink kararının uygulanmasıyla ilgili “Eylem Planı”na rastladım. Bu planda “29 şüpheli aleyhinde 2011/192 No’lu soruşturmanın sürmekte olduğunu” bildirilmiş. Dışişleri, bu durumu Dink kararıyla ilgili alınan “müstakil tedbirler” faslında göstermiş.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanları’na bildirdiği 2011/192 evrak numarası, avukat Fethiye Çetin’in 17 Ocak 2011 tarihli suçu duyurusu üzerine Beşiktaş Adliyesi’nde açılan soruşturmaya verilen numaradır.