Hrant Dink'i mahkûm etmeyen hâkimin HSYK yolu nasıl kapatıldı?

Hrant Dink'i mahkûm etmeyen hâkimin HSYK yolu nasıl kapatıldı?

Eski Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in “Türklüğü aşağılama” iddiasıyla yargılandığı Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında imzası olan Yargıtay üyelerinden çarpıcı açıklamalar geldi. Dink’in suçsuz olduğu yönünde oy kullananan Yargıtay üyesi Salih Zeki İskender, o tarihlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliğine aday olduğunu belirterek, “Esen hava farklıydı, bugünkü gibi değildi. Sohbet havası içerisinde birçok kez Dink’e mahkûmiyet yönünde oy kullanmazsam seçimlerde ters etki yapacağı söylendi. Böyle bir şeyi ne vicdanıma, ne de meslek ahlakıma sığdırmadım ve oyumu o şekilde verdim. Kurulda çok aşırı bir milliyetçilik havası vardı” dedi.

İskender, Ombudsman seçilen Nihat Ömeroğlu hakkında ise, “Adının Hrant olduğunu bilmiyordum, Fırat yazıyordu’ şeklinde açıklamalarını hayretle okuyorum. Dosyada ne yazdığını, ne olduğunu biliyorduk” dedi.

Dink’in suçlu olduğu yönündeki karara katılan Ersan Ülker ise, “Sonrasında çok tartıştık. Belki iş yoğunluğundan aceleye getirdik” dedi. Hrant Dink’in, eski Türk Ceza Kanunu’nun159. maddesinde düzenlenen ‘Türklüğü aşağılama’ suçundan açılan davasında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi 6 ay hapis cezası vermiş ve cezayı ertelemişti. Karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce onanmıştı.

Funda Tosun’un Agos’taki haberine göre; dönemin Yargıtay savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, onama kararına itiraz etmiş ve Dink’in beraat etmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının bozulması istemiyle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na başvurmuştu. Genel Kurul, Eminağaoğlu, 9. Ceza Dairesi kararına yaptığı itirazı 6’ya karşı 18 oyla reddetmiş ve böylece Dink’in hedef haline getirilme sürecinde çok önemli bir rol oynamıştı.

Agos, Dink’in suçlu olduğu yönünde oy kullanan Nihat Ömeroğlu’nun TBMM’de AKP oylarıyla Kamu Başdenetçisi, Muhittin Mıhçak’ın ise Denetçi olarak seçilmesinin ardından yeniden gündeme gelen bu kararın altında imzası olan Yargıtay üyelerinden kararı yeniden değerlendirmelerini istedi.

İşte, Yargıtay üyelerinin sorularımıza verdiği yanıtları:

 

‘Hrant Dink suçsuz’ diyenler

 

Salih Zeki İskender (Yargıtay üyesi olarak kaldı):

Yazıların bütününü dikkatle okumuştum ve düşünce özgürlüğü sınırları içinde değerlendirmiştim. O dönemde HSYK’ya adaydım, hatta tartışmaları çok net hatırlıyorum. Esen hava farklıydı, bugünkü gibi değildi. Sohbet havası içerisinde birçok kez Dink’e mahkûmiyet yönünde oy kullanmazsam seçimlerde ters etki yapacağı söylendi. Ben böyle bir şeyi ne vicdanıma ne de meslek ahlakıma sığdırmadım ve oyumu o şekilde verdim. Bugün ombudsman seçilen Ömeroğlu’nun “Adının Hrant olduğunu bilmiyordum, Fırat yazıyordu” şeklinde açıklamalarını da hayretle okuyorum. Dosyada ne yazdığını, ne olduğunu biliyorduk. Kurulda çok aşırı bir milliyetçilik havası vardı. Hrant keşke bugün yaşasaydı, çünkü bence o Ermenistan ile Türkiye arasında bir köprü işlevi görüyordu.

 

Muvaffak Tatar:

Altı kişi suç olmadığına dair bir tespitte bulunmuştuk ancak oy çokluğu aksi yöndeydi. Ben suç unsuru olmadığını düşünmüştüm. Çok önemli bir davaydı. Çünkü konu çok gündemdeydi. Herkes neyin ne olduğunu ve ne anlama geldiğini biliyordu. Ömeroğlu’nun ombudsman olmasını Dink kararına bağlamak doğru değil ancak bu atama kamu vicdanlarını tatmin etmeyecek.

 

Osman Şirin:

Yoldayım, cenazem olduğu için konuşamayacağım. Sonra da müsait olmam.

 

Muhlis Karataş:

Görüş belirtmek istemiyorum.

 

Hamdi Yaver Aktan:

Müsait değilim, sonra konuşalım. (Sonra aradığımızda) Müzakeredeyim hanımefendi, görüşemem, lütfen.

 

Zeki Aslan:

Ulaşılamadı.

 

‘Hrant Dink suçlu’ diyenler

 

Ali Suat Ertosun (Dink aleyhinde oy kullandıktan sonra HSYK üyesi seçildi):

Binlerce davadan biriydi, ben 8 yazının hepsini okudum. Hatta köşesinin adı bile aklımda. Şapringce (Doğrusu ‘Şapparingce’ – Agos). Ben bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Ama geçenlerde bir yazıda okudum, bir anlamı da yokmuş Şapringce’nin. Biz o dönemde, 301. Maddeye göre yazının suç unsuru oluşturduğuna karar verdik. Özel bir kasıtla bu kararı vermedik. Bilirkişi raporu hâkimi bağlamaz. Bu tür davalarda hâkimin kendi görgüsü yeterlidir. Hâkim kendi bilgisiyle karar verebilirdi aslında. Ayrıca şunu da söyleyeyim, hukuk matematik değildir, zamana göre değişir. O malum cümle, hani “Türk’ten boşalacak zehirli kan”… Sonra diasporayla bağlantılar kurulması… Biz o 8 yazıyı hassasiyetle okuduk ve o karara vardık. Bugün aynı kararı verir miydim bilemem. Ben kendim de Balkan göçmeniyim. Biz de bu tür olaylar çok acılar yaşadık. Yani Dink’in öldürülmesinden insan olarak çok üzüldüm tabii.

 

Ersan Ülker (Karar sırasında 11. Ceza Dairesi Başkanı iken daha sonra Yargıtay Başsavcılığı seçimlerinde en çok oyu aldı. Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, Ülker’in yerine daha az oy alan Abdurrahman Yalçınkaya’yı seçti):

Neymiş ombudsman tartışmaları anlamadım. O anki yorum şeyimiz o şekildeydi. Farklı oy kullananlar da oldu. Benim oyum demek ki öyle tezahür etti ki öyle oy kullandım. Ama yönetim başkandadır, tam olarak şey olmamış olabilir. Sonrasında çok talihsiz şeyler yaşandı, üzülmedim değil. Her dosyanın gerektiği gibi incelenip tartışıldığını sanmıyorum. Bilirkişi raporlar dosyadadır. Ama biz sadece dosyanın özetine bakarız. Öyle yapmakla yetinildi. O anda öyledir. O zaman yeterince vakıf olduğum kanaatiyle verdim ama bilmiyorum. İş yoğunluğumuz çok fazla, çoğu zaman iş bitsin diye bakıyoruz. Sonrasında çok tartıştık. Üzüldüm. Belki aceleye getirdik diye düşündüm iş yoğunluğundan. İmzaladığımız karar mutlak doğrudur diye bir şey yok. Keşke bu dosyayı daha iyi inceleseydik dediğimiz oldu.

 

Hasan Gerçeker (Karardan sonra Yargıtay Başkanı seçildi):

Aradan çok zaman geçti. O zaman öyleydi pozitif hukuk öyle gerektiriyordu. Yıllar geçtikten sonra bu konular karıştırmanın âlemi yok. Sıradan bir davaydı bizim için. Eğer çok rahatsızlarsa 159. madde kaldırılabilinirdi. Ama o dönem AİHM çok özümsenmemişti. Bilirkişi raporu hâkimi bağlamaz, bunu kabul etmiyoruz. Karar doğru da olabilir, yanlış da olabilir, bu tartışılabilir.

 

Muhittin Mıhçak (Kamu denetçisi seçildi):

Toplantıdayım. Birden telefonum çaldı. Çok konsantre bir şekilde toplantıdayım. Telefonum çaldı ve birden irkildim Sonra sizinle bu görüşme gerçekleşti. Yanlış anlaşılmaktan korkuyorum, konsantreyim bu yüzden değerlendirme yapmak istemiyorum. ( Daha sonra kendisine ulaşamadık)

 

Ö Raci İmamoğlu:

Aradan çok zaman geçti. Emekli, oldum. Şehir dışındayım. İstirahattayım. Yaş itibarı ile de rahatsızım. Konuşma durumda değilim.

 

Şükrü Türktemel:

2009 yılında emekli oldum. Basından okuduğum kadarıyla bir şeyler hatırlıyorum ama hatırlamıyorum.

 

Hasan Erbil (Karardan sonra Yargıtay Başsavcılığı seçiminde en çok oyu aldı ve Cumhurbaşkanı Gül tarafından Başsavcılığa seçildi):

Toplantıdayım konuşamayacağım.

 

Yılmaz Çamlıbel:

Görevdeyim, bu konuda bir değerlendirme yapamam.

 

Mehmet Ekmekçi:

Ancak yüz yüze olursak konuşabilirim. Telefonda konuşamam.

 

Tuğran Demirtaş:

Ne gazetesi? (Agos) Haa, müsait değilim.

 

Nasuhi Kurtoğlu:

Müsait değilim kusura bakmayın.

 

Refik Dizdaroğlu:

Ben o zaman bir şey söyleyemeyeceğim, kusura bakmayın.

 

Ekrem Ertuğrul ( Karardan sonra Yargıtay 9. Dairesi Başkanı seçildi):

(Telefonu kalemi yanıtladı) “Görüşmek istemiyor, kendisine iletildi. Görüşmek istemediğinin yazılmasını da istemiyor.”

 

Metin Kaya (Konuyu aktardık değerlendirmesini istedik)

Onun bir alakası yok. (Neyin neyle alakası olmadığını sorduk) Peki oldu, teşekkür ederim.

 

Erkan Öztürk:

Dosya hakkında konuşmak istemediğini belirtti.

 

Şule Başoğlu:

Dosya hakkında konuşmak istemediğini belirtti

 

Emine Saba Ertuğrul:

Görüş bildirmeyeceğini iletti.