İngiltere basınında bugün öne çıkan haberler arasında euro krizinin çözümü için Avrupa Birliği’nde ortak finans sistemin geçilmesi önerisi ve Kraliçe 2. Elizabeth’in tahta çıkışının 60. yıl kutlamaları var.
Guardian Euro bölgesi krizini baş sayfasına taşımış.
'Almanya euro krizine son vermek için federal Avrupa planını tartıyor' başlığı ile verilen haberde, İspanya ve Yunanistan'da krizin derinleşmesinin ardından euro'yu kurtarmak için Avrupa içinde daha fazla ekonomik ve politik birlik çağrıları yapıldığı vurgulanıyor.
Gazete, Fransa'nın ve Avrupa Komisyonu'nun Avrupa'da ortak bir finans sistemine gidilmesi önerisini desteklediğini ve Almanya'nın öneriyi kabul etmesi için baskıyı artıracaklarını aktarıyor. Habere göre, ortak finans sistemi önerisi, ülkelerin kamu borcu ve finansal yükümlülüklerinin ortaklaştırılması karşılığında, bütçeleri ve mali politikaları üzerindeki yetkilerini merkezi bir euro bölgesi kurumuna devretmesini gerektirecek.
İspanya bankalarının içinde bulunduğu kriz ve Yunanistan'ın seçim öncesi istikrarsızlığının piyasaları endişelendirdiğinin belirtildiği haberde, bu önerinin euro'nun kurtarılması için tek çıkış olduğu belirtiliyor. Haberde ayrıca, Almanya'nın euro'yu kurtarma konusunda daha fazla adım atması için içerden ve dışardan baskıların arttığı ifade ediliyor. Gazete ortak finans sistemi ve euro tahvilleri önerilerinin bu ayın sonunda yapılacak zirvede gündemde olacağını aktarıyor.
Guardian'ın euro bölgesi krizine ayırdığı iç sayfalarında Ian Traynor imzalı başka bir yazıda, Euro'yu kurtarmak için 'Birleşik Avrupa devletleri' yaratmanın tek çözüm olacağı belirtiliyor. Yazıda, Avrupa'nın önünde iki seçimin olduğu söyleniyor, ya Euro'nun ölümü ya da yeni bir Avrupa federasyonunun doğuşu. Haberde Almanya Başbakanı Angela Merkel'in soğuk yaklaştığı önerinin Avrupa Konseyi, Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası tarafından destek gördüğü belirtiliyor. Yazıda "öneri her ne kadar kısa sürede çözüm getirmese de piyasalara euro'nun kurtarılacağı umudunu aşılayabilir" deniyor. Financial Times gazetesi manşetine Portekiz hükümetinin bankalara aktaracağı kurtarma paketini taşımış. Haberde Kıbrıs, İspanya gibi euro bölgesi ülkelerindeki bankaların AB tarafından kurtarılmayı beklemesinin bölgede ortak finans sistemine gidilmesi çağrılarını güçlendirdiğini söyleniyor.
Gazetenin Euro bölgesi krizine ayırdığı sayfasında 'Almanya AB finansal birliğine direniyor' başlığı ile verilen haberde Alman bankalarının öneriye soğuk yaklaştıkları belirtiliyor. Gazete, bankalarının tavrının Almanya hükümetinin de tavrını yansıttığını söylüyor.
Alman bankalarının ve bankacılık sektörü komitesinin öneriye karşı çıktıklarının aktarıldığı haberde Merkel'in ortak finansal birlik önerisini bertaraf etmediği ancak diğer ülkelerin borçlarının ortaklaştırılması önerisine karşı çıkacağı belirtiliyor.
Gazete ayrıca Güney Kıbrıs'ta bankaların içinde bulunduğu krize değinerek, Kıbrıs'ın krizde sıradaki diğer ülke olduğuna dikkat çekiyor. Birçok Yunan vatandaşının paralarını Kıbrıs bankalarına yatırdığı belirtilen haberde Yunanistan'ın euro'dan çıkmasının ekonomisi bankacılık sistemine bağlı Kıbrıs için bir felaket olacağı vurgulanıyor.
Financial Times başyazısında AB'nin Balkanlardaki aday ülkeler ile üyelik müzakereleri sürecinde organize suç ve yolsuzlukla ilgili ve AB standartlarına uymaları için önlemlerin artırılması konusunda uyarıyor.
Independent gazetesi dünya haberleri sayfasında, İspanya ve Almanya arasında, doğrudan İspanya bankalarının kurtarılması önerileri ile ilgili görüşmelere yer vermiş. Habere göre AB’nin ekonomiden sorumlu yetkilisi Oli Rehn, Avrupa İstikrar Mekanizmasından doğrudan bankalara yardım yapılabileceğini ancak bunun için kurum ile ilgili yapılan anlaşmanın değişmesi gerektiğini belirtiyor. Haberde ayrıca Almanya'nın İspanya'ya acil kurtarma yardımını kabul etmesi için baskı yaptığı aktarılıyor.
Gazetede ayrıca George Soros'un İtalya'da katıldığı bir İktisat Festivali'nde yaptığı açıklamaya yer verilmiş. Almanya'nın euro'yu kurtarmak için üç ayı kaldığını belirten Soros "Avrupa hükümetleri euro krizinin nedenini anlayamadı. Bunu mali bir sorun sandılar oysa ki asıl sorun bankacılık ve rekabet sorunu" dedi.
Gazete başyazısında Soros'un açıklamasının yerinde olmayan ve sorumsuzca bir açıklama olduğunu ve Avrupa liderlerinin bir spekülatörün uyarısına ihtiyacı olmadığı belirtilmiş. Gazete, Soros'un açıklamasının piyasaları etkileyeceğini ve son haftalardaki İrlanda'da referandum sonucu, Almanya'nın esneyen politikası gibi olumlu değişimlerin gözden kaçmasına neden olacağını ifade ediyor. Gazetenin yazarı Dominic Lawson, euro bölgesinin ortak finans sistemine geçme önerisinin üye ülkelerde siyasi tepki ile karşılaşacağını söylüyor.
Daily Telegraph ve Times gazeteleri, bu sabah da, dün ve bugün devam eden Kraliçe II. Elizabeth'in tahta çıkışının 60 yıl kutlamalarından izlenimlere ve fotoğraflara geniş yer ayırmış.
Daily Telegraph'ta 'Kraliçe: Gösteri devam etmeli' başlığı ile verilen haberde Edinburg Dükü'nün bir enfeksiyon nedeniyle rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmasına rağmen Kraliçe'nin 10,000 kişinin katıldığı jübile konserlerini aksatmadığı aktarılıyor.
Her iki gazetede de Elmas Jübile konserine katılan Kraliyet ailesinin fotoğraflarına ve Elton John, Robbie Williams, Kylie Minogue'un da katıldığı konserlerden ve sokak partilerinden izlenimlere yer verilmiş. Bugün St Pauls Katedralinde şükran programına katılacak Kraliçe'nin kraliyet düğününden sonra ilk defa Londra'nın merkezinden geçeceği belirtiliyor.
Daily Telegraph’ın başyazısında Kraliçe'nin bugün devam edecek programa da Dük olmadan katılmak zorunda kalmasına değinilmiş ve Kraliçe'nin tahtta kaldığı süre boyunca İngiliz müziğinin nasıl değiştiğine yer verilmiş.
Independent gazetesi İngiltere'de hükümetin cezaevlerinde işgücü oranını artırma planlarını manşete ve başyazısına taşımış.
‘Cezaevlerinde ucuz işgücü binlerce işe mal olabilir’ başlığıyla verilen haberde, hükümetin cezaevlerinde çalıştırılan mahkumların sayısının iki katına çıkarılması planlarına karşı açılan soruşturmadan bahsediliyor.
Haberde, Adalet Bakanı Ken Clarke'ın 20,000 mahkumun çalıştırılması planlarının sendikaları harekete geçirdiği ve sendikaların hükümetin planının işgücü piyasasını olumsuz etkileyeceğini söyledikleri aktarılıyor.
Mahkumlara asgari ücretin çok altında ödeme yapıldığının belirtildiği haberde sendikaların bu durumda şirketlerin cezaevleri ile çalışmayı tercih edecekleri endişesine yer verilmiş. Bu durumun cezaevlerinde mahkumların eğitim ve gelişimi yerine ucuz işgücüne odaklanılacağı belirtiliyor.
Gazetede, cezaevleri ile çalışmayı seçen şirketlerden biri Speedy Hire’ın 2010 yılında 800 işçi çıkararak cezaevleri ile yaptıkları sözleşmeleri artırdığından bahsediliyor.
Suriye krizi, İsrail'in Alman denizaltılarına nükleer silah yerleştirdiği iddiası ve Dax'ın çöküşü Alman basınında öne çıkan konular.
Neue Osnabrücker Zeitung pazartesi günü Rusya'nın St. Petersburg kentinde yapılan AB-Rusya zirvesinin sonucunu ele alıyor ve Rusya'nın Suriye ile ilgili olarak Avrupalı yetkililerin çağrılarına kulak tıkamasını şöyle değerlendiriyor:
"St. Petersburg'daki AB-Rusya zirvesi, yaşlı kıta ile dev yüzölçümlü Rusya arasındaki ilişkilerin siyasî düzlemde nüfuz ve iktidar için verilen çekişmeden ibaret olduğunu gösteriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye konusunda Avrupalı konuklarını haşince geri çevirdi. AB'nin ona biçmeye çalıştığı barış ağası rolü bile Kremlin'in şefini ilgilendirmiyor. Moskova bunun yerine, Ortadoğu'daki jeostratejik konumunu korumak için Suriyeli despot Esad'a bel bağlamayı sürdürüyor. Ayrıca Putin'in asıl derdi başka: Süregelen Euro krizi nedeniyle para birimi Ruble'nin değeri yüzde altı oranında düşmüş durumda."
Würzburg'da yayımlanan Main-Post gazetesinin yorumu ise şöyle:
"Rusya ve Çin, eski usul, işine geldiği gibi hareket etmeye dayalı bir dış politika izliyor. Mevcut zalim insan hakları ihlalleri karşısında Batı'nın bu davranışı artık kabul etmeyeceğini bu iki ülkeye açıkça göstermesi gerek. Suriye'de halkın korunmasına yönelik etkili önlemler alınmasını engelleyenlere karşı açık sözlerle konuşulması siyasetten beklenecek en asgarî şeydir."
Alman haber dergisi Spiegel'in, İsrail'in askeri yardım anlaşması çerçevesinde Almanya'dan aldığı denizaltılara nükleer silah yerleştirdiği iddiası ile ilgili tartışmalar sürüyor. Berliner Zeitung'un yorumu şöyle:
“İsrail, birkaç atom bombasıyla yok edilebilecek kadar küçük bir ülke. Etkili bir caydırıcılığı sadece denizaltılar mümkün kılabilir. Çünkü saldırıya karşılık verme yetisini sağlar. Bu, İran gibi kendisine düşmanca yaklaşan bir ülkenin günün birinde atom bombasına sahip olması durumunda İsrail'in en önemli güvencesidir. Almanya gönderdiği denizaltılarla İsrail'e yeni saldırı silahları temin etmiş olmadı. İsrail'de bunlardan zaten yeterince var. Denizaltılar çaresizlik durumunda kendini müdafaa için kullanılabilecek son araç. Ve buna yardımcı olmak Almanya için tarihten gelen bir vazifedir.”
Almanya'nın en önemli borsa endeksi Dax'ın pazartesi günü psikolojik sınır olan 6 bin puanın altına düşmesi, ekonomik gidişatla ilgili soru işaretleri uyandırdı. Süddeutsche Zeitung'un yorumu şöyle:
“Yirmi beş yıldır Mayıs ayında Dax endeksinde kaydedilen en kötü çöküş, normalde borsa ile uğraşmayanları da ilgilendiriyor. Bu çöküş, borç krizinin şimdiye kadar krize karşı dayanıklı Alman ekonomi mucizesini de yakaladığını gösteriyor. Hem de sanılandan daha hızlı bir şekilde. Dört bir yandaki diğer Euro Bölgesi ülkeleri kriz karşısında diz çökerken Almanya'nın uzun bir süre konjonktür rekorları kaydedeceğine inanmak bir hayaldi. Dax'taki çöküş bu hayalden uyandırdı, ekonomik geleceğe yönelik şüpheleri artırdı. Bu kara Mayıs, tüm belirsizlikleri azaltmak konusunda siyasetçilere yönelik bir uyarıdır.”
Suriye anlaşmazlığı, Mübarek’in ömür boyu hapse mahkum edilmesi ve İngiliz Kraliçesi'nin tahta çıkışının 60'ıncı yıldönümü Avrupa basınından seçtiğimiz yorum konularını oluşturuyor.
Dernieres Nouvelles d'Alsace adlı bölgesel Fransız gazetesi, Suriye anlaşmazlığında büyük güçlerin rolünü irdelediği yorumunda şu görüşleri yer veriyor:
“Suriye, reel politikaların kanlı bir biçimde deneme tahtası yapıldığı bir ülke. Suriye hem doğal gaz temininde, hem de ticaret gemilerinin sevkiyat rotalarının güvenliği açısından Batılı ülkeleri huzursuz eden kriz bölgelerinden sadece birini oluşturuyor. Ancak bu 'düzensizlik', dünyanın fabrikatörü konumunda olan Çin’i de rahatsız ediyor. Kremlin’in izlediği reel politika, eli kana bulanmış bile olsa Şam rejiminin desteklenmesi. Arka planda tabii başka düşünceler de var: Eğer NATO, Avrupa’daki füze kalkanı projesinde dayatmamış olsaydı, Rusya o takdirde Suriye konusunda daha esnek davranabilirdi. Pekin açısından ise Suriye anlaşmazlığına yoğunlaşan Amerikalılar ve Avrupalılar, ekonomi ve para politikalarında Çin'e yönelttikleri suçlamaları geri plana atmış görünüyorlar.”
Hollanda gazetesi de Volskrant, Mısır’da devrik Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in ömür boyu hapse mahkûm edilmesini yorum sütunlarına almış. Yorum, özetle şöyle:
“Mısır’da Enver Sedat’ın öldürülmesinden sonra iktidara gelen Hüsnü Mübarek, onun politikalarını devam ettirdi. İsrail ile soğuk barış dönemini muhafaza ederek, ABD’nin desteğini garantiledi. İçeriye, özellikle Müslüman Kardeşler örgütüne karşı baskılar ise devam etti. Mübarek’i istikrarın anahtarı olarak gören Batılı hükümetlerin, diplomatların, hatta turistlerin onunla bir sorunu olmadı. Şimdi Mübarek’in ömür boyu hapse mahkûm edilmesi, işbirlikçilerine ise dokunulmaması çok sayıda Mısırlıyı öfkelendirdi. Kaderin kötü bir cilvesi olarak bir ülkede diktatörlerin ardından nadiren aydınlanmış liderler iktidara gelebiliyor; çoğu kez diktatörleri sadece yeni diktatörler izliyor.”
İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung, Hüsnü Mübarek’in ömür boyu hapse mahkum edilmesinin doğurabileceği sonuçları şu satırlarla yorumluyor:
“Mısır’da başkanlık seçimlerinin ikinci turuna kadar geçecek iki haftalık sürede hangi adayın Mübarek’in mahkumiyetinden daha fazla yarar sağlayacağı belli olacak. Askerlerin desteklediği aday Ahmed Şefik, bu kararın bir dönüm noktası ve yeni bir düzenin başlangıcı olduğunu söylüyor. Ancak altı polis memurunun serbest bırakılmasından rahatsız oluyor, çünkü bu durum, eski rejimin ‘devrim’e ve özgür seçime rağmen yıkılmadığı şüphesini güçlendiriyor. Muhammed Mursi, bu durumu seçim kampanyasında kullanacaktır. Müslüman Kardeşler üyesi olarak yıllarını Mübarek’in zindanlarında geçirmiş Mursi’nin öz yaşam öyküsü ona avantaj sağlayacaktır. En azından inandırıcılık açısından Mursi, bir zamanlar Mübarek’in gözdesi olan Şefik’e büyük bir üstünlük sağlayacaktır.”
İspanyol sağ liberal El Mundo gazetesinden seçtiğimiz yorum ise İngiltere Kraliçesi İkinci Elisabeth’in tahta çıkışının 60'ıncı yıldönümüne odaklı. Gazete şu görüşleri savunuyor:
“Tarihçiler İngiltere Kraliçesi İkinci Elisabeth’in ‘Büyük Elisabeth’ olarak tarihe geçeceği konusunda hemfikirler. Kraliçe bu unvanı tahttaki 60'ıncı yılında gerçekten hak etti. İngilizlerin yüzde 80’i Kraliçe’den memnun. Bu da görevlerini hep vakarlı bir biçimde yerine getiren Kraliçe açısından parlak bir bilanço. İngiliz Monarşisi bir dizi aile içi skandalla sarsılmış olsa bile Kraliçe’nin imajı sürekli sağlam kaldı. İkinci Elisabeth, İngiliz halkının onur duyduğu birlik ve bütünlüğün en iyi sembolü olarak algılanıyor.”