Dış basından özetler

Dış basından özetler

İngiliz basınından özetler

İspanya Avrupa’dan bankalar için kurtarma fonu istedi

Financial Times gazetesinde bu sabah öne çıkan haberler arasında İspanya hükümetinin ülkedeki bankaların kurtarılması için yardım talebi var. Haberde bunun hükümetin şimdiye dek yaptığı an açık çağrı olduğu belirtiliyor.

Gazete, ülkenin büyük bir zorluk içinde olduğunu söyleyen İspanya Başbakanı Mariano Rajoy'un, Avrupa'nın finansal birlik ve euro tahvilleri önerisini hayata geçirmesi gerektiğini söylediğini aktarıyor.

Habere göre, Almanya İspanya hükümetinden resmi bir talep gelmediği sürece İspanya bankalarının kurtarılması fikrine karşı. Almanya İspanya'nın bir an önce Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması'ndan var olan kurallara uygun bir şekilde yardım isteyip istemeyeceğine karar vermesini istiyor.

Ancak İspanya Avrupa kurumları ve IMF tarafından uygulanacak ağır şartlardan çekindiği için sınırlı bir banka kurtarma fonu konusunda isteksiz.

Gazetede ayrıca Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy'un euro bölgesi entegrasyonu için üzerinde çalıştıkları planın uzun vadeli bir plan olduğunu ve İspanya krizini çözmeyi amaçlamadığını söylediği aktarılıyor.

Ancak bazı yetkililer İspanya bankalarına euro bölgesi kurtarma fonundan doğrudan sermaye aktarılması fikrini destekliyor.

Gazetenin başyazısında konuyla ilgili şunlar aktarılıyor:

"Avrupa liderlerinin seçmenlerini diğer ülkelere sermaye aktarımı fikri konusunda ikna etmesi zor. Keza, çevre ülkeler de federal bir Avrupa'nın ekonomik egemenliklerini kaybetmelerine neden olacağını düşünüyor."  

Ancak bankacılık sisteminin çökmesi durumunda borç krizinin daha da ağırlaşacağının belirtildiği yazıda çözümün euro bölgesinde ortak bir bankacılık sistemine gidilmesi olduğu vurgulanıyor.

Financial Times Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yıl Türkiye'de düzenlenmesi ile ilgili bir yazıya da sayfalarında yer vermiş. Roula Khalaf imzalı yazıda forumun Ankara'da düzenleniyor olmasının Türkiye'ye kendisini Orta Doğu için bir örnek olarak sunmasında iyi bir fırsat verdiği belirtiliyor.

İngiltere’den Sri Lanka’ya gönderilen Tamillere işkence iddiası

Guardian'ın baş sayfasında bu sabah, İngiltere'den Sri Lanka'ya sınırdışı edilen Tamillere yönelik işkence iddiaları var.

Geçen sene sınırdışı edilen ve işkence gören bir mağdurun açıklamalarına yer verilen haberde koalisyon hükümetinin Tamillerin Sri Lanka'ya dönmelerinin güvenli olduğu yönündeki politikasının yeniden gözden geçirmesi için baskının arttığı vurgulanıyor.

Gazete, geçen hafta yüksek mahkeme yaklaşık 40 Tamilin geri gönderilmesi kararını insan hakları örgütlerinin baskısı sonucunda son dakikada geri çevirdiği belirtmiş.

Suriye’ye müdahale çatışmayı artırır’

Guardian'da Seamus Milne imzalı bir yorum yazısında Suriye'ye dış bir askeri müdahalenin ülkede akan kanı daha da artıracağı ifade edilmiş.

Arap dünyasında Suriye'ye müdahale yönünde baskının arttığının vurgulandığı yazıda ABD'nin de buna hazır olduğu ve gerekirse BM yetkisi olmadan harekete geçebilecekleri belirtiliyor.

Yazar, İran'ın Suriye ile işbirliği nedeniyle Batı ve Körfez ülkelerinin müdahalesinin çatışmayı daha da kötüleştireceğini savunuyor.

Libya'da Nato müdahalesinin yol açtığı kaostan bahsederek Suriye'ye müdahale ya da muhalefeti silahlandırmanın çok daha kötü sonuçları olacağı ve çatışmaların Irak ve Lübnan'a yayılma riski olduğu belirtilmiş.

Yazara göre sekter ve bölgesel bir çatışmaya girilmesinin önlenmesinin tek yolu Annan planına şans verilmesi ve İran ve Rusya'nın Şam üzerindeki baskıyı artırması yoluyla uluslararası güvence altına alınmış bir anlaşmanın sağlanması.

‘Demokrasi ve monarşi bir arada olabilir’

Times gazetesi bugün de Kraliçe II. Elizabeth'in tahta çıkışının 60. yıl kutlamaları ile ilgili haberlere ağırlıklı olarak yer vermiş.

'Hepinize teşekkürler' başlığı ile verilen haberde Kraliçe'nin dört gün süren ve bugün sona eren kutlamalardan ne kadar memnun kaldığı, etkilendiği ve herkese teşekkür ettiği aktarılmış.

Gazetenin başyazısında monarşinin İngiltere için önemi tartışılıyor.

Yazıda şöyle deniyor: "Dışarda demokrasiyi içerde de kraliyeti savunabiliriz çünkü Kraliçe bize ikisinin de bir arada olabileceğini gösterdi".

Bir jenerasyon önce kraliyetin devamına karşı tepkinin hatırlatıldığı yazıda, Kraliçenin bunu değiştirmeyi başardığı ve demokrasi ile monarşinin bir arada yaşayabileceği vurgulanmış.

Daily Telegraph gazetesi de manşetine kutlamaların son gününde herkese teşekkürlerini ileten Kraliçe'yi taşımış. Buckingham Sarayı'nın balkonuna Kraliyet ailesinin altı üyesinin çıkmış olmasını monarşinin güvenli ellerde olduğunu ve devamlılığını gösteren cesur bir tavır olduğunu aktarmış gazete.

Fifa’dan ağrı kesici uyarısı

Independent gazetesinde Fifa'nın futbolculara ağrı kesici kullanımı konusunda yaptığı uyarıya yer verilmiş.

'Ağrılı oyun’ başlığı ile verilen haberde Fifa'nın baş sağlık uzmanının uluslararası oyuncuların neredeyse yarısının maç öncesinde rutin bir şekilde ağrı kesici aldığı sözleri aktarılmış.

Ağrı kesicilerin uzun süreli hasar bırakabileceğinin belirtildiği yazıda, kimilerine göre ağrıkesicinin bir tür yasal doping olduğu kimine göre ise gereksiz ilaç alımı olduğu söyleniyor.

Ancak kullanımı çok yaygınlaşan bu tür ağır ağrıkesicilerin ağrıyı perdeleyebileceği, daha fazla hasara ve mide sorunlarına neden olabileceği belirtiliyor.

Haberde farklı spor dallarından kronik ağrısı olan ve yoğun bir şekilde ağrı kesici kullanan sporcu örnekleri verilmiş.

ABD’nin El Kaide’nin 2. adamını vurdu

Times gazetesinin dünya haberleri sayfasında Pakistan'ın kuzeyinde El Kaideye karşı yapılan heron saldırılarına yer alıyor.

Saldırıda öldürüldüğü ileri sürülen El Kaide'nin ikinci ismi Ebu Yahya el Libi'nin Ladin'den sonra gelebilecek nitelikte biri olduğu ve ölümünün El Kaide'ye vurulmuş büyük bir darbe olduğu aktarılıyor.

ABD'nin heron saldırılarını artırdığı ve Pakistan'ın bunu egemenliğine karşı bir saldırı olarak gördüğünün belritildiği yazıda Libi'nin ölümü ile ABD içinde heron saldırılarının etkili bir yol olduğu fikrinin benimsendiği söylenmiş. Haber ile ilgili analiz yazısında Pakistan'ın heron saldırılarının kanunsuz ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu söylediği belirtiliyor.

Independent gazetesinin dünya haberleri sayfasında da ABD'nin El Kaide liderlerinden Libi'yi öldürmesi aktarılmış.

Haberde ABD yetkililerinin bunu heron saldırıları tarihinde en büyük başarı olduğunu düşündükleri ifade edilmiş. Pakistan'da heron saldırıları sonucu birçok sivilin de öldürüldüğünün belirtildiği yazıda Obama yönetimi döneminde bu tür saldırıların oldukça arttığı aktarılıyor.

Alman basınından özetler

Almanya’daki kalifiye eleman açığı, AB’deki borç krizi ile mücadelede gündeme gelen yeni bir reform planı ve Almanya’nın İsrail’e denizaltı satışı Alman gazetelerinde öne çıkan yorum konuları.

Alman hükümeti 2025 yılında üç milyona varacağı tahmin edilen kalifiye işgücü açığını karşılamak amacıyla yeni bir hamle yapıyor. Dün Federal Ekonomi Bakanı Philipp Rösler ve Federal Çalışma Bakanı Ursula Von der Leyen tarafından tanıtılan hamleye ilişkin, Märkische Oderzeitung gazetesi şu yorumu yapıyor:

“Kalifiye eleman hamlesi – kulağa harika geliyor. Eh, harika da olmalı zaten, zira Çalışma Bakanı, Ekonomi Bakanı ve Federal Çalışma Ajansı bir şeyler yaptıklarını göstermeye çabalıyorlar. Ama yaptıkları ne peki? İki internet sayfasını çevrimiçi yapmak. Bu sayfalarda mutlaka ilginç bilgiler bulmak mümkün, ama kalifiye eleman bulamazsınız. Siteye göre, 55 yaş üstü grubun sadece yüzde 60’ının bir işi var. Ayrıca işletmelere, 55 yaş üstü işgücünün de değerli olabileceği hatırlatılıyor. İyi, güzel de, insan, hamle yapan Federal Hükümet ve Federal Çalışma Ajansı'ndan daha somut destek, yardım ve teşvik bekliyor.”

Cottbus kentinde çıkan Lausitzer Rundschau gazetesi de Almanya'daki kalifiye eleman açığına değiniyor yorum sütununda:

“Ülkede hâlâ yeterince kalifiye olmayan çok sayıda uzun süreli işsiz var. Birçok kadın hâlâ, gerekli çocuk bakımı mümkün olmadığı için yarım gün çalışmak zorunda kalıyor ya da hiç çalışamıyor. Bunlar siyasetçilerin kolları sıvayabileceği alanlardan sadece ikisi. Ama hükümet ne yapıyor? Eğitim düzeyi düşük çalışanların daha kalifiye olmalarını sağlayan programlarda kesintiye gidiyor ve kadınları istihdam piyasasından nispeten uzaklaştıran çocuk bakım parasını icat ediyor. Yabancı kalifiye elemanları Almanya'ya çekmek için atılması gereken birçok adım da hâlâ eksik. Yapılan araştırmalar, kalifiye işgücünün Almanya'ya göç etmesinin önündeki en büyük engelin Almanca yetersizliği olduğunu gösteriyor. Ama devletin bu yönde geniş çaplı bir girişimde bulunduğu yönünde hiçbir gösterge yok.”

Avrupa Birliği'nde borç krizi ile mücadelede yeni bir plandan söz ediliyor. Henüz resmileşmese de, “Bankalar Birliği” olarak adlandırılabilecek bir uygulama gündeme gelmek üzere. AB Komisyonu'nun Ekonomik ve Mali İşlerden sorumlu üyesi Olli Rehn, bankalara, zararlarını karşılamak üzere sermaye takviyesi yapılması fikrini dile getirdi. Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi bu fikre karşı çıkıyor:

“Bankaların durumundan Euro Bölgesi ülkelerinin kendileri sorumlu. Neden bankaları istikrarlı ülkeler, komşu ülkelerdeki köhnemiş bankaların mesuliyetini üstlensin? Vatandaşlar zaten vergi mükellefi olarak yeterince yük altına girmiş durumda, bir de tasarruf sahibi olarak sırtlarına yük konmamalı. Kefillik konusundaki birliğin açık bir sınırının olması gerek.”

İsrail'in Almanya'dan gönderilen denizaltılara nükleer silah yerleştirdiği iddialarıyla ilgili tartışmalar da sürüyor. Regensburg kentinde yayımlanan Mittelbayerische Zeitung'un yorumu şöyle:

“İsrail için nükleer silah taşıyabilen denizaltılar, Alman devlet politikasının bir parçasıdır. Gerçi Alman hükümetinden bunu hiç kimse bu kadar açık bir şekilde dile getirmeyecektir. Ama Berlin'den gelen açıklamalar buna işaret ediyor. Resmî argüman, “Biz denzaltıları teslim ediyoruz. İsraillilerin bununla ne yapacağı kendi bilecekleri iş” şeklinde. Ancak Almanya silah sevkiyatı yapmadı. İleri teknoloji ürünü denizaltılar Alman tersanesinde, nükleer füze fırlatabilecek şekilde inşa edildi. Yani Alman hükümeti İsrail'in dünyanın en tehlikeli bölgelerinden birinde yüzen bir nükleer silah cephaneliği oluşturmasını onaylayarak göze almış durumda.”

Avrupa basınından özetler

Sonuçsuz kalan AB-Rusya Zirvesi, Rusya’nın Suriye politikası ve Euro Bölgesi’nin geleceği ile Euro’yu kurtarma çabaları, bugünkü Avrupa basınında dikkat çeken yorum konuları.

İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung, St. Petersburg'da düzenlenen AB-Rusya Zirvesi’nden somut bir sonuç çıkmamış olmasını şöyle eleştiriyor:

“Zirve sonuç bildirgesinde Suriye konusu, toplantıda bir araya gelen üst düzey politikacılar için sadece bir dakikaya sığdırıldı. AB Konseyi Başkanı Van Rompuy, AB ile Rusya’nın Suriye’deki durumu farklı değerlendirdiğini, ancak BM Suriye Özel Görevlisi Kofi Annan’ın hazırladığı barış planının, ülkedeki şiddeti sona erdirmek için en iyi fırsat olduğu konusunda tarafların uzlaşı içinde olduğunu vurguluyor. Ama zirveden somut bir sonuç çıkmadı. Rusya Devlet Başkanı Putin, Ortadoğu’daki duruma ilişkin tek kelime değerlendirmede bulunmadı. AB Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso ise  ‘Başarısız kalacak olsak bile çözüm yolu bulmayı deneyebiliriz; ama deneme girişiminden vazgeçmemeliyiz’ diye konuştu. Sonuçsuz kalan bir zirveyi bundan daha beceriksiz ve çaresiz bir biçimde değerlendirme çabası olamazdı herhalde.” 

Rus gazetesi Wedomosti, Rusya’nın Suriye konusundaki uzlaşmaz tavrına ilişkin kaleme aldığı yorumunda şu görüşleri savunuyor:

“Rusya, Suriye konusundaki tavrı yüzünden şimdiye kadar hiç olmadığı kadar eleştiri oklarına maruz kalıyor. Rusya için Suriye her zaman, silâh alan bir müşteri olmaktan öte anlam taşımıştır. Sovyetler Birliği döneminden bu yana Suriye, Ortadoğu’da ABD ve İsrail ile yaşanan anlaşmazlıklarda Rusya’nın sıkı bir müttefiki konumunda olmuştur. Rusya, Suriye’de çatışma içinde olan tarafları, Esad’ın sürgüne gönderilmesi ve iktidarın muhalefete değil, uzlaşmacı güçlere devredilmesi konusunda ikna edebilir, kitlesel intikam duygularını engelleyebilirse, o takdirde inanırlığını ve güvenirliğini koruyabilir. O durumda Rusya sadece otoritesini korumakla kalmaz; Suriye’de akıtılan kandan da sorumlu tutulmaz.”

Fransız Le Monde'un, AB ülkelerinin Euro’yu kurtarma çabalarına ilişkin yorumu şöyle:

“AB hükümet başkanlarının gündemindeki en önemli konulardan biri, bir bankalar ve bütçe birliği oluşturulması ve borçların da birlik ülkeleri arasında üleştirilmesi. En acil konu, bankalar birliği. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, bundan, bankaların merkezî denetimini ve bankaların kurtarılması için bir kefalet fonunun oluşturulmasını anladığını söylüyor. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile İtalya Başbakanı Mario Monti bu çizgiyi savunuyor, Almanya ise sonunda kendisinin kefil olacağı başka ülkelerin borçlarını üstlenmeye yanaşmıyor. Bütçe birliği de çetrefil bir konu. Özellikle Fransızlar ile İtalyanların, Almanya’nın rızası olmadan borçların birlik ülkeleri tarafından ortaklaşa yönetilmesi fikrini gündeme getirmeleri sorun oluyor. Bu konudaki tartışmaların önümüzdeki haftalarda daha da kolaylaşmayacağı şimdiden belli oluyor.”

Avusturya gazetesi Der Standard’ın yorumunda ise, Euro Bölgesi ve AB’nin geleceği konulu tartışmalara ilişkin şu görüşler yer alıyor:

“Şimdi Berlin ile Paris’in para birliğini kurtarmaları ve partnerlerini de bu sürece dahil etmeleri gerekiyor. Bu ise ancak adım adım, dengeli, sınırları aşan, kombine bir biçimde hem tasarruf hem yatırım yaparak mümkün olabilir. Şu sıralarda Başbakan Angela Merkel’in birlik içinde daha yoğun bir bütünleşmeye hazır olduğu görülüyor. Bu konuda eleştiride bulunanlar ise ona kulak vermek durumundalar. AB yasaları temiz temeller üzerinde inşa edilmeden ve Almanya’nın ağırlığı olmadan bu konuda yol kat edilemez.”