"Dış politikada birden fazla iskemleye birden oturmaya çalışan AKP Türkiye'sinin işi giderek zorlaşıyor"

"Dış politikada birden fazla iskemleye birden oturmaya çalışan AKP Türkiye'sinin işi giderek zorlaşıyor"

Cumhuriyet yazarı Ergin Yıldızoğlu, dış politikada neler yaşandığına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede, "Almanya ve Çin'in kendi çıkarları doğrultusunda giderek daha etkin adımlar atıyorlar" dedi. Yıldızoğlu, "Ortadoğu’da ABD’nin ve müttefiklerinin, bu arada, dış politikada birden fazla iskemleye birden oturmaya çalışan AKP Türkiye’sinin işi giderek zorlaşıyor" dedi.

"Karmaşıklaşıyor ve sertleşiyor" başlığıyla bir yazı kaleme alan Yıldızoğlu  dış politikada neler yaşandığını değerlendirdiği yazısının devamında şunları kaydetti:

Geçen hafta, Trump yönetimi Çin’den gelen mallara yönelik vergileri yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkardığını açıkladı. Çin yetkilileri, ABD’nin ticaret savaşlarını tırmandırma eğilimine teslim olmayacaklarını ve tamamen hazır olduklarını açıkladılar. Bu açıklamaları izleyen iki gelişme Çin’in “hazırlıklarının” ekonomik alanla sınırlı kalmayacağını düşündürüyor. 

Geçen hafta Çin Başbakanı, ABD’nin, nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çıktıktan sonra ambargo koymaya hazırlandığı İran’ı ziyaret ediyordu.  Çin başbakanı Tahran’da, “İran’la yapılmış olan çok taraflı nükleer anlaşmayısavunmaya kararlı” olduklarını açıkladı. Bloomberg’in aktardığına göre, İran’ın petrol ihracatında birinci sırayı alan Çin, ABD’nin yaptırımlarına karşın, petrol ithal etmeyi durdurmamaya kararlıymış. Çin, ABD’nin korumacılık ve İran politikasına karşı çıkarken yalnız değil. Avrupa’da Almanya ve Avrupa Birliği yönetiminin yanı sıra, Rusya da benzer bir tutum sergiliyor.  Bir süredir Suriye rejimiyle askeri alanda ilişkilerini geliştirmekte olan Çin’in geçen hafta yaptığı ikinci açıklama ABD ve Ortadoğu çevrelerinde adeta şok yarattı. Çin’in Suriye büyükelçisi, Al Watan gazetesine verdiği demeçte, “Çin’in askeri güçleri, İdlib’de ve Suriye’nin başka bölgelerinde, Suriye ordusunun yanında terörizme karşı, doğrudan savaşmaya hazırdır” demiş.  Suriye güçlerinin, yaklaşık 40.000 cihatçı savaşçının son bir hesaplaşma için toplandığı İdlib’i almak amacıyla başlatması beklenen saldırısının çok kanlı bir çatışmaya yol açması bekleniyor. Çin’in kendi askeri güçlerini böyle bir savaşa doğrudan sokmak istemesi, hem denizaşırı topraklarda savaş deneyimini, hem Uygur bölgesinden gelmiş cihatçıları burada yok etmeyi, hem de bölgede ABD’nin etkisine karşı yeni bir mevzi yaratmayı amaçlıyor.

Bu sırada Almanya 

Geçen haftanın bir diğer ilginç konusu da Almanya idi. Almanya’nın uluslararası alanda gittikçe artan ekonomik ve siyası etkisinin yanı sıra, içeride siyasi ortamda yaşanan kimi gelişmeler kaygı verici dinamiklere işaret ediyordu. Almanya’nın, birleşmeden sonra ekonomik gücü esas olarak AB bünyesi içinde kendini göstermeden artmaya devam etti. Almanya, AB fonlarına en büyük katkıyı yapıyor, dolayısıyla çevre ülkelerin ekonomi politikaları üzerindeki etkisi giderek artıyordu. Bu ekonomik gücün siyasi sonuçları Yunanistan, İtalya finansal krizlerinde ortaya çıktı. Artık, AB içinde Almanya hegemonyası konuşuluyordu. Trump’ın AB’ye yönelik özellikle Almanya’yı hedef alan korumacı politikaları, Almanya’yı uluslararası alanda yeni hamleler yapmaya yöneltti. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas geçen ayın sonunda Japonya ziyareti sırasında, serbest ticareti ve düzeni koruyacak bir uluslararası ittifaklar ağı kurmak istediklerini açıkladı. Spiegel’in aktardığına göre, Almanya Güney Kore’yi, Güney Afrika’yı, Avustralya’yı, Arjantin’i, Meksika ve Kanada’yı birer stratejik ortak olarak bu ağa dahil etmeyi, (kısacası ABD’yi ekonomik olarak kuşatmayı-E.Y.) amaçlıyormuş.  Tam bu konular konuşulurken, Almanya’nın en çok satan gazetelerinden, Welt am Sonntag, geçen hafta “Bombaya (atom-E.Y) ihtiyacımız var mı?”manşetiyle ve soruya olumlu cevap veren kapsamlı bir analizle çıktı ve Financial Times’ın yorumuna göre, “askeri gücümüz yetersiz”, “ABD’ye güvenemeyiz”, “zorunlu askerlik geri gelsin” savlarının yanına bir de nükleer silah tartışması eklenmiş. Almanya’daki gelişmelere ilişkin bu resmi, Financial Times’ın 27 Temmuz’da yayımladığı, kapsamlı araştırmaya dayanarak tamamlayabiliriz: FT, Almanya’da AfD’nin (Almanya için Alternatif isimli faşist parti, oyların yüzde 12.6’sını alıyor), sol ve liberal eğilimli sanatçıları hedef alan bir kampanya başlattığına, Nazi dönemi tarihini önemsizleştirmeyi amaçlayan, Alman kimliğinin tehlikede olduğunu vurgulayan bir propaganda hattı izlemeye başladığına işaret ederek, “kültür savaşları” kavramını kullanıyordu.  Buradan devam edeceğim.