Dişişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu , yeni yönetim sisteminde yargının bağımsızlığının yanında bozulan yargının da tekrar tamir edilmesi gerekitğini vurguladı.
“Yeni başkanlık sistemine geçtik, dış politikada birden denklemler, prensipler değişmez.dış politikada yeni bir hükümet kuruldu her şey radikal değişecek diye bir şey yok” diyen Çavuşoğlu, Avrupa Birliği’yle (AB) ilişkileri güçlendireceklerini, AB’ye sırt dönmenin doğru olmadığını ifade etti.
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın haberine göre 24 Haziran’dan sonra Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçen Türkiye’de AB ve Dışişleri bakanlıkları tek çatı altında toplandı. Yeni dönemde de Dışişleri Bakanlığı görevini yürütecek olan Mevlüt Çavuşoğlu ile dış politikada izlenecek yolu, birçok ülkeyle gerilen ilişkilerde atılacak adımları ve AB sürecini konuştuk.
-Yeni dönemde Dışişleri ile AB bakanlıkları birleşti. Nasıl yüreyecek işler?
İki bakanlığın birleşmesi iyi oldu. Çünkü hem AB Bakanlığı hem Dışişleri Bakanlığı bazen aynı konuları takip ediyordu. Herhangi bir çekişme ya da sorun olmadı. Ama bazen eksiklikler olabiliyordu. Vize konusuna mesela Dışişleri Bakanlığı bakıyor, diğer başka bir teknik konuya AB Bakanlığı bakıyor. 8 ay Avrupa Bakanlığı yaptım. Müzakerecilik de yaptım. AB konularını da iyi biliyoruz. Teknik konular kolay, ama her şey o kadar da kolay değil. AB sürecimiz bu kadar basit değil. Bir de Avrupa Birliği’nin kendi içinde sıkıntıları başladı. Şu anda İtalya’yı dahi AB’den çıkaralım diyen ülkeler var. Amerika’yla şimdi sorunları var. Ama AB ile veya AB üyesi ülkelerle belki şimdi hiç yapamayacaklarımızı bir kenarda tutup daha pozitif bir atmosfer oluşuncaya kadar birlikte adım atacağımız konuları ön plana çıkarmakta fayda var. Bunlardan bir tanesi vize serbestisi. 7 olan kriter 6’ya düştü. Yakın zamanda onlarla bir araya geleceğiz. Biz en son teklifimizi verdik, onlar da çalıştılar. Bizler de üst düzey yöneticiler olarak bir araya geleceğiz AB ile. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve buna benzer terörle mücadele, göç konusundaki iş birliği, bu konularda olumlu adımlar atarsak, önümüzdeki süreçte ilişkilerimizde belki daha pozitif bir ortam oluşur. O zaman diğer konuları da tekrar masaya getirebiliriz.
-Türkiye, insan hakları ve demokrasi konusunda adım atacak mı?
Reform tabii ki bizim önceliğimiz olacak, tabii ki adımlar atılacak. OHAL’in kalkması önemli bir adımdı. Fakat her şey bizim atacağımız adımlara bağlı olur dersek fazla iyimser oluruz. Bugün ne olursa olsun Türkiye’nin AB’ye üye olmaması için çaba sarfeden ülkeler var. İsteyenlerin sayısı daha fazla ama istemeyenlerin sesi daha çok çıkıyor. Ama tabii biz ne olursa olsun reformlarımıza AB üyeliği konsunda ivme kazansak da kazanmasak da devam etmeliyiz. Belki üyelik sürecinde çok fazla adımlar atılmayabilir ama diğer konularda işbirliğimizi güçlendirebiliriz. En azından negatif bir ortamdan nötr, daha pozitif bir ortama geçebiliriz. Bu iki tarafın da yararınadır. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sadece bizim yararımıza değil. Yeni dönemde var olan sorunları çözmek için de daha fazla çaba sarf edeceğiz. Gerek komşu ülkeler gerek arabuluculuk gerekse Irak’ın yeniden imarı. Hollanda ile ilişkilerde normalleşme başladı. Almanya’yla ilişkilerimiz daha iyiye gidiyor. Fransa’yla da iyi bir diyaloğumuz var. Önümüzdeki süreçte Avrupa içinde üçlü dörtlü toplantılar hayata geçecek.
-Yeni sistemle birlikte dış politikadaki iddianız nedir?
Bu yeni sistemle Türkiye daha pratik, daha istikrarlı olacak, kararlar hızlı alınıp uygulanacak. Güçler ayrılığı daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Yeni sistemde tabii yargının bağımsız ve tarafsızlığının yanında bizim bozulan yargıyı tekrar tamir etmemiz gerekiyor. Gerek FETÖ gerek başka sebeplerden dolayı. İçeride ne kadar güçlüysenizdış politikada, masada o kadar güçlüsünüz. Yeni başkanlık sistemine geçtik, dışpolitikada birden denklemler, prensipler değişmez. Nedir bizim dış politikamızın felsefesi: Yurtta sulh cihanda sulh. Komşularla sıfır sorun. Bu da bir anlayıştır. Şimdi bizim dış politikamızın temel amacı girişimci ve insani dış politika. Girişimcilik sadece çıkarlarınızı arama değil. İnsani dış politikada dünyada en önde gelen ülkeyiz. 8 milyar dolara çıktı geçen yıl yaptığımız insani yardım, rakam olarak ABD’nin önüne geçtik. Sonuçta bizim gibi bu coğrafyadaki bir ülke son derece aktif bir dış politikanın yanında dengeli bir dış politika izlemek zorunda. Bir taraftan Rusya, bir taraftan ABD, bir taraftan NATO vs. Bize bazen ‘eksen kayması mı var’ diyorlar. Bizim bunlardan birisini tek başına seçmemiz doğru değil, tek başına AB’ye yönelmemiz de doğru değil. Ama diğer taraflarda iyiyiz diye AB’ye sırtımızı da dönmemiz doğru değil.
-Eskiye göre temel fark ne olacak?
Dış politikada yeni bir hükümet kuruldu her şey radikal değişecek diye bir şey yok. Önümüzdeki 100 günde, 6 ayda, 1 yıl içinde neler yapacağız bunların üzerinde çalışacağız. dış politika felsefeniz değişmez. Sonuçta aktif olacağımız çok alan var ama burada köklü bir değişiklik olmaz. dış politika ekonomide faizlerin değiştirilmesi, tarımda teşviklerin değiştirilmesi gibi bir alan değil. Birden bir konudan bir konuya geçeceksiniz radikal kararlar alacaksınız... Hollanda’yla ilişkilerin düzelmesi, bizim dış politikada dostluklara verdiğimiz önemin bir göstergesi. Bunlar devam edecek.
-Suriye’den Türkiye’ye sığınanların dönüşüyle ilgili bir gelişme var mı?
Yeni dönemde bir; terörle mücadelede rehavete kapılmamamız lazım. İkincisi Suriye’de çatışmasızlık bölgelerini devam ettirmemiz lazım. Üçüncüsü ise siyasi sürece ivme kazandırmamız lazım. Cenevre’nin yeniden harekete geçmesi lazım. Anayasa komisyonunun kurulması, ükenin yeniden seçime hazırlanması konusunda Türkiye olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Ama rejim ve rejimi destekleyenler ne kadar siyasi çözüm istiyor, o başka bir konu. Güvenli bölge diye adlandırdığımız bölgelere de gönüllü dönüş konusunda daha aktif çalışmamız lazım. AB ülkeleri, ABD, Japonya, Çin gibi ülkelere tekliflerimiz oldu. Türkiye’den 200 bin civarında Suriyeli Fırat Kalkanı bölgesine döndü mesela. Şartlar biraz daha iyi olsa, bu rakam 300, 400 bine çıkacak. İnsanları zorla alıp götüremezsiniz, insanlar dönmek istiyor.
-Akın İpek’in iadesi söz konusu olacak mı?
Eylüldeki mahkemede göreceğiz ama bu işi ciddiye aldıklarını söyleyebilirim.
-FETÖ meselesi ABD ile ilişkileri geriyor, bu konuda yeni gelişmeler var mı?
Şu anda yeni deliller de veriyoruz. Bir çalışma grupları oluşturduk. En son görüşmelerimizde bu konuya ciddi yaklaştıklarını, önem verdiklerini söylediler. FBI’nin FETÖ’yle ilgili Amerika içindeki faaliyetleriyle ilgili başlattığı soruşturma var. Bizim için asıl önemli olan FETÖ’nün ve örgüt üyelerinin iadesi. Bizim ısrarlı tutumumuzdan sonra konuya biraz daha ciddi yaklaştıklarını söyleyebilirim ama iyimser bir tablo çizmek için de erken.
İran yaptırımları ABD ile Türkiye ilişkilerine olumsuz yansır mı?
ABD’den bir heyet geldi. Biz bu yaptırımlara katılmayacağımızı söyledik. Biz petrol alıyoruz. Bir de uygun şartlarda alıyoruz. Nereden alacağız, seçenek ne? Siz uzaktan konuşuyorsunuz ama biz bunlara uyamayız. Türkiye olarak bu yaptırımlara uymayacağımızı izah ederken, prensip olarak ABD’nin bu yaptırımlarını da doğru bulmadığımızı söylüyoruz.
-Sisi’den sonra gerilen Türkiye Mısır ilişkilerinde bir yumuşama olacak mı?
Mısır’la ilişkileri düzeltmek isteriz. Ama hiçbir şey olmamış gibi, darbe rejimiyle bir günde hadi geç şu işi unutalım da el sıkışalım olmaz.
-Akdeniz’de Kıbrıs Rum tarafının tek taraflı doğalgaz sondaj çalışmaları var, orada nasıl bir politika izleyeceksiniz?
Bir taraftan engelleme politikası bir taraftan da bizim artık plaformumuz var, biz de sondajlara başlayacağız. Sonbaharda eğer Rum tarafı tek taraflı adımlar atarsa biz de sondajlara başlarız.
-Çözüm görmüyor musunuz?
Federal sistem için çok yoğun müzakereler sürdürdük. Herkes gördü Türkiye’nin ne kadar haklı olduğunu. Hep müzakere yap müzakere yap olmuyor. Şimdi Yunanistan’la, İngilizlerle üç garantör ülke olarak anlaştık. Rum tarafıyla henüz böyle bir temasımız olmadı. Ama şu konuda anlaştık: Önce neyi müzakere edeceğimizi ve çerçevesini belirleyelim. Yani başka bir başarısızlığı biz kaldıramayız artık . Önümüzdeki süreçte de bu temaslarımızı gayri resmi bir şekilde sürdüreceğiz. Çok acele edip de oturup da tekrar başarısız olursak bir daha müzakere olmayabilir. Bu konuda ben epeyce kafa yordum. Şimdi önceliklerimizden biri de bu konu olacak.
Öztürk Grup ve Opet Yönetim Kurulu Kurucu Başkanı Fikret Öztürk’ün Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Bodrum Golf Kulübü’nün Başkanlık turnuvası ile Regnum Golf & Country Club Bodrum’un açılış turnuvası birleştirilerek yapıldı. Turnuvada oynayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu erkekler B kategorisinde üçüncü olurken, erkekler en uzun vuruş kupasının da sahibi oldu.
2010’dan bu yana golf oynayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu , “Bir gün dedik ki golf turnuvası düzenleyelim. Fakat hiçbirimiz golf oynamasını bilmiyoruz. Öğrenmemiz lazım dedik. Milletvekilleri arasında bir turnuva yaptık, orada birinci oldum. Sonra sürekli oynamaya başladım. Ben zor sahaları seviyorum. G20 için Türkiye’ye geldiğinde Obama ile oynayacaktık. Bir maç organize etmiştik. Hatta solak olduğu için onu uygun sopa, ayakkabı bile hazırladık. Ama o gün Paris’te terör saldırısı oldu. Oynayamadık. Şimdi Trump’la anlaştık. Türkiye’ye gelirse Türkiye’de de olabilir, Amerika’da da maç yapabiliriz.