-Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 2012 yılını AA'ya değerlendirdi: (3) -"Biz, bu müzakerelerin bir an önce başlamasını arzu ediyoruz" -"Eğer bir halk kendi iradesini belirleme kudretini açık bir şekilde göstermişse bunun önünde durmak mümkün değil. Burada Sayın Esad'ın, çevresinin bir an önce makul olanı yapması, halkıyla olan savaştan kaçınarak çok net bir seçim takvimiyle halkının önünü açması lazım" (fotoğraflı-görüntülü) ANKARA (A.A) - 04.01.2012 - Gülsen Solaker - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin İran nükleer müzakerelerinin bir an önce başlamasını arzu ettiğini söyleyerek, Suriye konusunda da "Eğer bir halk kendi iradesini belirleme kudretini açık bir şekilde göstermişse bunun önünde durmak mümkün değil. Burada Sayın Esad'ın, çevresinin bir an önce makul olanı yapması, halkıyla olan savaştan kaçınarak çok net bir seçim takvimiyle halkının önünü açması lazım" dedi. Bakan Davutoğlu, 2012 yılını AA'ya değerlendirdi. Davutoğlu ile gerçekleştirilen röportajın soru ve yanıtları şöyle: SORU: Nükleer müzakerelerin yeniden başlaması konusuna İran tarafı da sıcak bakıyor mu? YANIT: Sayın Salihi ile bu konuyu konuştuk. Prensipte İran da buna olumlu bakıyor. Kendi aralarında bir uzlaşmaya vardıklarında Türkiye her zaman elinden geleni yapar. Yer de önemli değil burada. Biz, bu müzakerelerin bir an önce başlamasını arzu ediyoruz. SORU: Bu müzakerelerin başlaması ve Türkiye'nin yapıcı rol alması İran'ın Irak ve Suriye yaklaşımlarında bir etki yapar mı? YANIT: Zaten geçen sene ocak ayında son görüşmeyi Türkiye'de yapılmıştı. Çok çaba sarf ettik ama mesafe alamadık. Bu bizden kaynaklanan bir şey değil, iki tarafın da pozisyonları çok keskin. SORU: Türkiye'nin nükleer müzakerelerdeki çabası İran'ın diğer konulardaki yaklaşımlarını olumlu etkiler mi? YANIT: Nükleer müzakerelerdeki seyir ne olursa olsun diğer konulardaki istişarelerimiz sürer. Bunlar birbirine bağımlı, irtibatlı, 'birinde şöyle olursa böyle olur' diyeceğimiz konular değil. Önemli olan karşılıklı güven. Şu anda Türkiye ile İran arasında bu karşılıklı güven vardır. Tabii ki fertler tek tek farklı görüşler ifade edebilir. Türkiye'de de var. İran'da da dinamik bir kamuoyu vardır. Önemli olan muhatap olarak görüşmeleri yürüttüğümüz yetkililerin görüşleridir. Ama kamuoyu bağlamında da her iki ülkede de olumlu bir atmosfer vardır. Bunu kimse zehirleyemez. SORU: Arap Birliği'nin Suriye'ye gözlemci heyet gönderme girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? YANIT: Baştan itibaren Arap girişimini biz destekledik. Aslında ilk gözlemci tecrübesi de bizim tecrübemizdi. Benim Şam ziyaretim sonrasında büyükelçimiz Hama'ya giderek incelemelerde bulunmuştu. Biz bunun Suriye'deki durumu normalleştirme bağlamında etki yapacağını düşündük, hala da öyle düşünüyoruz. Arap Ligi'nin bu kararını destekledik ancak, bu kararlara bakıldığında bu sadece gözlemci barındırmak değil, yani gözlemcilerin oraya gitmesi, Arap Ligi'nin kararlarının uygulandığı anlamına gelmez. Gözlemcilerin gitmesi bu kararların uygulanıp uygulanmadığını test etmek anlamına gelir. O kararların içinde ordu birliklerinin şehirlerden çekilmesi vardır. Bu dönemde tutuklananların salıverilmesi vardır. Serbest görüş tanınması imkanı vardır. Bütün bunlar maalesef sağlanmış değil. Arap Ligi Genel Sekreteri El Arabi de görüşmemizde haklı kaygılarını ifade etti. Gözlemciler alanda iken keskin nişancıların hala halka ateş ediyor olması, protokolün yerine getirildiği anlamına gelmez, aksine bu protokolün ihlal edildiği anlamına gelir. Onun için Arap Ligi misyonunun objektif bir şekilde görevini yapabilmesi önemlidir. Şu ana kadar gidip görme olarak belli bir imkan sağlanmış olsa da protokolün bütün Suriye sathında uygulandığı anlamına gelecek bir sonuç yok maalesef. SORU: 2012'de Suriye için en iyi ve en kötü senaryo neler olacak? YANIT: 2012 yılında Suriye'de önemli değişimler bekliyoruz. Çünkü eğer bir halk kendi iradesini belirleme kudretini açık bir şekilde göstermişse bunun önünde durmak mümkün değil. Burada Sayın Esad'ın, çevresinin bir an önce makul olanı yapması, halkıyla olan savaştan kaçınarak çok net bir seçim takvimiyle halkının önünü açması lazım. Şu ana kadar Esad, bu taleplere direndi. Bizim Suriye için gördüğümüz en olması gereken, doğru senaryoda bu sürecin Suriye halkının talepleri doğrultusunda nihayete ermesi. Maalesef en olumsuz senaryo da bu baskıların sürmesi ve sonucunda ülke içindeki çatışma ve gerilimlerin artması. Bu ikinci senaryodan kimse karlı çıkmaz. Bunun kazananı olmaz. Halkıyla savaşan bir yönetimin kazanma ihtimali yoktur. Onun için biz, uluslararası toplumdan, bölgedeki temel aktörlerden, Suriye konusundaki bu dönüşümün barışçıl bir şekilde tamamlanması için daha fazla katkı vermesini bekliyoruz. Türkiye olarak da bu katkıyı vermeye devam edeceğiz. (Bitti) (EKİP-MVA)