Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Münih Güvenlik Konferansı'nın “Eski Krizler Yeni Ortadoğu” başlıklı oturumunda konuştu. Çavuşoğlu, “Rakka’daki Sünni Arap halkını, DAEŞ ile Şia grupları ya da DAEŞ ile YPG arasında tercih yapmaya zorlamamalıyız. Çünkü büyük bir olasılıkla DAEŞ’i tercih edeceklerdir” dedi.
Çavuşoğlu konuşmasına, oturumun sunumunu yapan ve kendisini sahneye davet ederken Türkiye‘nin komşularla sıfır sorun politikasından Irak ve Suriye’de askeri birlik bulunduran bir ülke olma noktasına geldiğini söyleyen BBC muhabiri Lyse Doucet’e yanıt vererek başladı.
"Yurtta sulh cihanda sulh ve komşularla sıfır sorun halen Türk dış politikasının temel ilkelerini oluşturuyor” diyen Çavuşoğlu Türk askerlerinin IŞİD’i bozguna uğratmak için Suriye’de bulunduğunu, Irak’taki Türk askerlerinin de IŞİD’e karşı mücadele edebilmeleri için yerel güvenlik güçlerinin eğitimine katkıda bulunduklarını kaydetti.
Suriye’de ateşkesin güçlendirilmesi gerektiğini, Rusya ve bazen de İran’ın katkısıyla çok şey başarıldığını, güven artırıcı önlemler bağlamında Astana sürecinin önem taşıdığını ifade eden Çavuşoğlu, "Ancak şimdi siyasi çözüm için asıl zemini oluşturan Cenevre görüşmelerini yeniden başlatmalıyız” dedi.
Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye’de siyasi çözümün IŞİD ve diğer terör örgütleriyle mücadelede önem taşıdığını ifade ederken “Daha iyi stratejiler ve doğru gruplarla DAEŞ’i bozguna uğratacağımıza inanıyorum” dedi.
Fırat Kalkanı Operasyonu’nun IŞİD ile mücadelede önemli bir örnek olduğuna işaret eden Türk Dışişleri Bakanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“El Bab’ı geri almak üzereyiz, El Bab’dan sonra Rakka’yı birlikte geri alabiliriz. Türk askerleri, ABD’li müttefiklerimiz, üslerimizi açtığımız koalisyon ortaklarımızla birlikte… Bazı müttefiklerimiz özel kuvvetler gönderebilir, böylelikle yerel halka topraklarını geri kazanmalarına destek oluruz. Rakka’daki Sünni Arap halkını, DAEŞ ile Şia grupları ya da DAEŞ ile YPG arasında tercih yapmaya zorlamamalıyız. Çünkü büyük bir olasılıkla DAEŞ’i tercih edeceklerdir.”
“ABD’nin daha fazla özel kuvvet göndermesi gerektiğini mi söylüyorsunuz?” sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’ın geçtiğimiz günlerde Ankara’da temaslarda bulunduğunu hatırlattı ve “Evet, ABD’ye yerel ılımlı güçlere destek olunması amacıyla sahaya özel kuvvetlere bağlı askerler göndermeleri önerisinde bulunduk” açıklamasını yaptı.
PKK’nın hem Irak, hem Irak Bölgesel Yönetimi, hem de Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturduğuna işaret eden Türk Dışişleri Bakanı, “IŞİD ile mücadele, PKK’yı ve Suriye’deki uzantısı olan PYD’yi meşrulaştırıcı faktör olmamalı” dedi. Çavuşoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“YPG DEAŞ ile Suriye’nin birliği için mi savaşıyor? Hayır. Aksine daha fazla toprak kazanmak ve kendi bağımsız devlet ya da kantonlarını yaratma hedefi için bunu yapıyorlar. Suriye’nin kuzeyinde terörist bir devlet ya da kantona tahammül göstermeyeceğiz.”
“Bir terör örgütünü bozguna uğratmak için diğer bir terör örgütüyle işbirliği yapmak çok tehlikeli ve yanlış” diye Çavuşoğlu bu hatanın ABD’nin bir önceki yönetimi tarafından yapıldığını kaydetti.
ABD’nin verdiği silahların PKK’ya geçtiğini ve Türkiye’ye karşı saldırılarda kullanıldığını anlatan Türk Dışişleri Bakanı, “DAEŞ koalisyonunda 65 ülkeyiz neden bir terör örgütüne yaslanıyoruz? 65 ülke DAEŞ’i bozguna uğratacak kadar güçlü değil ve bu nedenle diğer bir terör örgütünden mi medet umuyoruz?” dedi.
Çavuşoğlu, Irak’ta da IŞİD’e karşı mücadele edilmesi gerektiğine işaret ederken, “Ancak Irak makamları özellikle Maliki döneminde izole edilmiş halkın hassasiyetlerini de dikkate almak zorunda. Dışlanmış hisseden halkın güvenini yeniden kazanmadığımız müddetçe teröristler kendilerine alan bulmaya devam edecekler” görüşünü kaydetti.
Çavuşoğlu konuşmasında mezhebe dayalı politikalar ile ayrımcılığa karşı olduklarını ifade ederken bunun mevcut krizi derinleştireceğini vurguladı.
“Türkiye Suudi Arabistan ile İran arasında tırmanan mezhebe dayalı gerilimde nerede yer alıyor?” sorusunu yanıtlayan Çavuşoğlu, “Türkiye her türlü dini ve mezhebe dayalı ayrışmaya karşı. Cumhurbaşkanı Erdoğan İslâm İşbirliği Teşkilâtı Zirvesi'nde ‘Ne Sünni'yim ne Şii, Müslümanım’ dedi. Türkiye’nin tutumu bu yöndedir. İran’ın mezhep politikaları bölgedeki birçok ülkede istikrarı baltalıyor, İran Irak ve Suriye’yi Şii yapmak istiyor. Bu çok tehlikeli. İstikrar ve güvenlik için İran’ın bu politikalarına son vermesi yönünde teşvik etmemiz gerekiyor.”
İsrail-Filistin arasında barışın temini için iki devletli çözüme odaklanılması gerektiğine işaret eden Çavuşoğlu, “Filistin topraklarının işgali tüm bölgede barış ve güvenlik açısından büyük bir sorun teşkil ediyor. Ne yazık ki İsrail’in her yeni yerleşim birimi sürdürülebilir barış umudunu azaltıyor” dedi.
Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirme sürecine değinen Çavuşoğlu, “İlişkilerde normalleşme süreci olması iyi. Türkiye’nin bu süreçte Ortadoğu barış sürecine daha olumlu katkı sağlayabileceğini umuyorum” diye konuştu.
Bu arada Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve İsrail dışişleri bakanlarını Münih Güvenlik Konferansı’nın son gününde tek bir oturumda bir araya getirme çabaları sonuçsuz kaldı.
İlk planlamalara göre sözkonusu dört ülkenin dışişleri bakanlarının Suriye ve Ortadoğu’daki gelişmeleri bir oturumda birlikte değerlendirmeleri öngörülmüştü. Ancak planlamaya ilişkin görüşmelerden sonuç alınamayınca bakanlar art arda sahneye çıktı ayrı konuşmalar yaptı.
Bölge ülkelerinin aynı sahnede yer almayı başaramaması Ortadoğu’da barışın tesisinin çok güç olacağı yorumlarına yol açtı.