DİSK: Edirne'de sığınmacıların donarak ölmesinde savaşı çıkaranlardan, sınırı kapatanına kadar herkes suçludur

Görsel temsilidir

Gıda-İş Genel Başkanı ve aynı zamanda DİSK Mülteciler Dairesi Başkanlığı görevini yürüten Seyit Aslan, 12 mültecinin Edirne sınırında donarak ölmesi nedeniyle Yunanistan ve Türkiye hükümetlerinin karşılıklı olarak birbirlerini suçladığını belirterek, "Savaşı çıkaranlardan, sınırı kapatanına kadar herkes suçludur. Karşılıklı suçlamalar yapılarak sorumluluktan kaçılamaz" dedi.

Bir kez daha mülteci politikalarının sorgulanması gerektiğini vurgulayan Aslan, AB-Türkiye arasındaki geri kabul anlaşmasının bir an önce iptal edilmesi çağrısında bulundu. Sınırlardan geçişlerin serbest bırakılmasının ve mültecilerin can güvenliklerinin acilen sağlanması gerektiğini ifade eden Aslan, şu açıklamayı yaptı:

"Van’da mültecilerin donmuş bedenleri karlar eriyince ortaya çıkmıştı. Bu kez Edirne sınırında 12 mültecinin donarak hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Sadece sınırlardan geçerken değil, uğradıkları ırkçı, milliyetçi, şoven saldırılarda da hayatlarını kaybediyor mülteciler. Yakılarak, bıçaklanarak, ya da kurşunlanarak öldürülüyorlar. Türkiye’nin ’’en alttakileri’’ mülteciler. Ancak bu ve benzer trajediler, üzücü vahim olaylar silsilesi olarak gazete sayfalarında, haberlerde geçip gidiyor. Sıradan olaylar haline geliyor, kanıksanıyor. Zaten estirilen milliyetçi ve ırkçı dalga mültecilerin yaşamını zorlaştırırken, üstüne ölümler yaşanıyor. Bir kez daha mülteci politikalarını sorgulamamız, yaşanan ölümlerden sorumluların hesap vermesini sağlayacak mücadelenin içine girmek kaçınılmaz olmuştur. Bu trajedide sorumluların bir tarafında mültecilerin yurtsuz kalmasına sebep olan savaşları çıkaran emperyalistler, diğer tarafında bu emperyalistlerle mültecileri sınırda tutmak üzere Euro pazarlığına girişen AKP hükümeti vardır. AB ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması bir utanç anlaşmasıdır. Türkiye’nin AB ülkelerinin mülteci ambarı olarak görülmesi ve bunun kabul edilmesi utanç vericidir.

“Emperyalist tekeller emek gücünü sömürmek üzere yürüdüğü yolda dil, din, ırk, toprak ayrımında bulunmuyor”

Emperyalist tekeller emek gücünü sömürmek üzere yürüdüğü yolda dil, din, ırk, toprak ayrımında bulunmuyor. Çin’de, Hindistan’da, Bangladeş’te, Afrika ülkelerinde, Türkiye’de artı değer sömürüsünü yüzde yüzlerden binlere çıkaran tekeller servetlerini katlarken yoksulluk ve iş cinayetleri milyonlarca emekçinin yaşam hakkını elinden alıyor. Eğitim, sağlık, barınma gibi temel haklar tartışılmaz oluyor. Savaş bataklığına çevrilen ülkelerin emekçileri savaşlardan kurtulabiliyorsa göç yollarında yaşamlarını yitiriyor. Ölmeyenler ise ucuz iş gücü olarak sömürü çarkının en altında eziliyor. Bu tekeller ve temsilcileriyse bu süreçte bu sömürü düzeninin sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için işçileri, sınıf kardeşlerini birbirlerine düşman hale getirmeye uğraşıyor.

Yunanistan ve Türkiye’ye: Karşılıklı suçlamalar yapılarak sorumluluktan kaçılamaz

Edirne’de donarak yaşamını yitiren 12 mülteci ölmeden sınırı geçebilseydi, yaşamını sürdürebilmek için en güvencesiz, en ağır işlerde en ucuza çalışacaktı. Yine Türkiye’deki milyonlarca işçinin hayatta kalabilmesinin koşulu da birçok temel hakkından feragat ederek en ağır koşullarda çalışmak zorunda kalmasıdır. Tablo bu iken Yunanistan ve Türkiye hükümetlerinin karşılıklı birbirlerini suçlamaları bir anlam ifade etmiyor. Savaşı çıkaranlardan, sınırı kapatanına kadar herkes suçludur. Karşılıklı suçlamalar yapılarak sorumluluktan kaçılamaz. Bu trajediden çıkarılacak sonuç budur. Yerli ve mülteci tüm işçilere güvenceli iş, insanca yaşam mücadelesinde birleşme çağrısı yapıyor, bu trajedilerin son bulmasını umut ediyoruz. AB-Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması bir an önce iptal edilmeli, sınırlardan geçişler serbest bırakılmalıdır. Mültecilerin can ve mal güvenlikleri acilen sağlanmalıdır. "