“Kenan Evren’in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum, insanlara dışkı yedirmek işkence değil” diyen Prof. Dr. Celal Şengör’ün, üyesi olduğu ABD Bilimler Ulusal Akademisi’nden (UBA-National Academy of Sciences) çıkarılması için bir kampanya başlatıldı.
Başta Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu – Kuzey Amerika Temsilciliği (GİT-NA) olmak üzere çeşitli akademik ağlar üzerinden bir araya gelen birçok akademisyen ve araştırmacı, şu metni imzaladı.
Kampanyaya destek veren California Üniversitesi, Davis Kampüsü, Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Baki Tezcan, Boston’da yaşayan İnsan Hakları ve Göçmenlik Avukatı Gaye Özpınar ve Harvard Üniversitesi’nden Dr. Emrah Altındiş, MIT’den Gökçe Başbuğ, Şengör'ün açıklamalarını ve ardından başlatılan kampanyayı T24'e değerlendirdi:
Doç. Dr. Baki Tezcan: “Profesör Şengör’ün söyledikleri arasında en vahim olanı, dışkı yedirmenin işkence olmadığı değil aslında. O sözleri ciddiye alacak bir kişinin çıkacağını zannetmiyorum okur-yazar insanlar arasında. Asıl üzücü olan, Profesör Şengör gibi bilim insanlığını dünya çapında kanıtlamış bir Türkiyelinin, Türkiyelileri topyekün cahil ilan etmesi ve demokrasi yerine darbeyi desteklemesi, açıkça faşizan bir söylemi gururla sahiplenebilmesi. Zannederim dünyada bu kadar önemli bilimsel payeler alıp da kendi milletini bu kadar aşağılayan başka birini daha bulmak imkansız olsa gerek.
Bir de bir Osmanlı tarihçisi olarak söylediklerine baktığımda, bir bilim adamının belli ki hakkında hiçbir şey bilmediği şeyler üzerinde saçma sapan beyanlarda bulunması beni çok üzdü. Kendisine jeolojiye yoğunlaşmasını, eğer Türkiye’nin tarihi ve toplumsal yapısı hakkında birşeyler öğrenmek isterse bu konuda biraz daha bilimsel yayınları takip etmesini öneririm. Okumalarına Edward Said’in Oryantalizm adlı eserinden başlamasını salık veririm zira Türkiye’ye bir sömürgeci kafasıyla bakıyor Profesör Şengör.”
Gaye Özpınar: “İşkencenin tarihin farklı dönemlerinde sürekli uygulandığı bir ülkede Celal Şengör gibi insanlık suçlarını ‘suç değilmiş’ gibi gösterenlere karşı söylem oluşturmak zorundayız. Elbette nefret suçu teşkil etmediği sürece bir birey ifade özgürlüğü çerçevesinde istediklerini söyleyebilir. Fakat onun görüşüne katılmayanların da aynı şekilde düşüncelerini, rahatsızlıklarını ifade etme hakkı vardır. Her türlü işkence ve insanlık suçuna karşı etkili karşı söylemler oluşturmak zorundayız. İşkenceyi sadece devletin işlediği bir suç olarak göremeyiz, zira devlet bu suçları işlerken milyonlarca insan sessiz kalır, ve bunun meşrulaşmasına göz yumar. ABD Bilimler Ulusal Akademisi’ne seçilmek için sadece bilime ciddi katkılar sunmak yetmiyor, örnek bir lider olmak ve toplum için fark yaratmış bir insan olmak gerekiyor. Celal Şengör’ün insanlık suçlarını indirgeyerek bir örnek bilim insanı olamayacağını savunuyoruz.”
Dr. Emrah Altındiş: “Nazi rejiminin başarısı için canla başla çalışan bilim insanları vardı, alanlarında son derece başarılı fizikçiler atom bombası yapabilmek için uğraşırken, tıp hekimleri ve biyologlar üstün ırk yaratmak için insanlar üzerinde deneyler yapıyorlardı. Şengör’ün 12 Eylül rejimin savunan sözleri bana bu bilim insanlarını hatırlattı. Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinden 600’ün üzerinde akademisyen ve araştırmacının çağrısı ile Şengör’ün UBA üyeliğinin yeniden değerlendirilmesi talebi ile kampanyamızı başlatıyoruz. Şengör’ün sözleri Türkiye’de farklı dönemlerde işkence görmüş onbinlerce insanın travmasını yeniden yaşamasına sebep oldu. Devletin işlediği suçlarda adaletin yerini bulmadığı, suçluların cezalandırılmadığı ve hatta korunduğu bir ülkede bu sözler çok tehlikeli, hele ki AKP’nin toplum üzerindeki baskıyı her an daha da arttırdığı bugünlerde. Amacımız bu kampanya ile hem işkence uygulamasını, hem de işkence savunucularını dünya kamuoyunda ve bilim dünyasında bir kez daha mahkum etmek. Zira Şengör gibi toplum tarafından saygı duyulan şahısların bu tür açıklamaları işkence kültürünü yeniden üretiyor, ve işkencenin toplum nezdinde normalleştirilmesine katkı sunuyor.”
Gökçe Başbuğ: “Üniversiteler ve akademisyenler toplumun refah seviyesinin yükseltilmesine ve özgür düşünen bireylerin yetiştirilmesine katkıda bulunmak için vardır. Örneğin, Amerika Ulusal Bilimler Akademisi misyonunu toplum refahının geliştirilmesi için bilimsel tavsiyelerde bulunmak olarak tanımlar. Bu misyon ve akademinin sahip olduğu diğer değerler darbeleri ve işkenceyi savunmakla taban tabana zıttır. Darbeler dünyanın hiçbir yerinde toplumların sağlığı lehine gelişmelere yol açmamıştır. Aksine kan, zulüm, ölüm, ve travmalara sebep olmuştur. Bu nedenle darbeleri ve işkenceyi savunan, darbecilere güzelleme yapan, darbeci ve işkenceci zihniyete sahip insanların bilimsel camialardaki varlığı bu camiaların aslı varlık sebebiyle çelişmektedir.
Celal Şengör, röportajında Türkiye’de üniversitenin olmadığını ifade etmiştir. Aslında işkenceyi normalleştiren açıklamaları rahatça yapabilmesinin nedeni de bu yöndeki algısıdır. Çünkü kendi de çok iyi bilir ki, onun üniversite olarak gördüğü yerlerde -röportajdan anladığımız üzere ona göre bunlar Harvard, California Üniversitesi gibi yerlerdir- bu tip şeyleri söylemesinin mümkünatı yoktur. Akademik ünvanlar insanlara saçmalama hakkını değil sorumlu açıklamalarda bulunma görevini yükler. Bu nedenle dünyadaki akademik camialar bu konuda oldukça hassastır. Kadınlar, eşcinseller, etnik gruplar ya da toplumun diğer ezilen kesimleri aleyhine yapacağınız en ufak sorumsuz beyan sizin akademik camia içindeki varlığınızı sorgulanır kılar.
Başlattığımız bu çabaya birçok hocamızdan destek ve teşekkür mesajları yağdı. Aldığımız tek olumsuz tepki Ali Nesin’den oldu. T24’ün de haberleştirdiği üzere kendisi maalesef bizim çabalarımıza “haddinize değildir” diye karşılık verdi. Hangi durumda haddimize olur mesela işkenceyi meşrulaştıran bir akademisyene tepki göstermek? Ali Nesin kısaca imzalamıyorum diyebilirdi, anlardık. Ancak kendisi siz kimsiniz ki koskoca Celal Şengör’e laf söylersiniz noktasında. Bir akademisyenden bunu duymak da incitici. Ulusal Bilimler Akademisi’ne gönderilmek üzere yazılan metnin imzacılar listesine baktığınızda kendi alanında çok önemli başarılara imza atan çok değerli hocalarımızın adlarının da olduğunu görürsünüz. Hocalarımızın birçoğundan böyle bir girişimde bulunmamızdan ötürü çok memnun olduklarını belirten mesajlar aldık. Aksi yönde tepki gösteren bir tek Ali Nesin ne yazık ki.”