Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırıların birtakım siyasi, politik, ekonomik, pragmatik ve hatta sosyokültürel arka planı olduğunu belirterek, "Asıl önemsenmesi gereken husus, bu menfur saldırılara karşı sessiz kalan Batılı toplumların İslam hakkındaki öğrenilmiş cehaletidir. Bu cehaletin sebeplerini iyi okumamız ve bununla mücadele etmenin en iyi yollarını bulmamız gerekiyor" dedi.
Antalya'daki Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Eğitim ve Sosyal Tesisi'nde düzenlenen, "42. İl Müftüleri İstişare Toplantısı", İstanbul İl Müftüsü Safi Arpaguş'un Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Erbaş, açılıştaki konuşmasında, üç gün boyunca yapılacak istişare, müzakere ve planlamaların yeni ufuklar açacağını, hizmetlere büyük ivme kazandıracağını söyledi.
Son zamanlarda İsveç, Danimarka ve Hollanda'da Kur'an-ı Kerim'e karşı gerçekleştirilen barbarca davranışlara şahit olduklarını dile getiren Erbaş, şunları kaydetti:
"Müslümanların kutsallarını, değerlerini ve inançlarını hedef alan ırkçı saldırılar, her geçen gün farklı şekillerde artarak devam ediyor. Daha da vahimi, söz konusu ülkelerin yöneticileri, ifade özgürlüğü kılıfı altında bu utanç verici saldırılara arka çıkmaya çalışıyor. Bu ilkel tavır, sık sık temel insan hakları ve evrensel değerlere saygıdan dem vuran Batı'nın, İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda nasıl bir çifte standart uyguladığını ve nasıl iki yüzlülük gösterdiğini açıkça ortaya koyuyor."
Merhum Aliya İzzetbegoviç'in, "Batı hiçbir zaman medeni olmamıştır ve bugünkü refahı, devam eden sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur" sözlerini hatırlatan Erbaş, bu sözü yüksek sesle her vesileyle dünyaya ilan etmek gerektiğini vurguladı.
Erbaş, bu yaşananların İslam'a düşmanlıktan başka bir şey olmadığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öyle görünüyor ki inancımıza, kültürümüze ve medeniyetimize kin tutanlar, tahriklerine, tuzaklarına ve saldırılarına devam edecektir. Bizler de İslam'a ve Müslümanlara yönelik düşmanca tavırlar, sistematik tahrikler ve ırkçı saldırılar karşısında haklarımızı ve değerlerimizi basiret ve ferasetle savunmayı son nefesimize kadar sürdüreceğiz, bunda kararlıyız. Bu bağlamda öncelikle yaşadığımız çağı ve bu çağın sosyo-politik, ekonomik ve kültürel dinamiklerini iyi okumamız gerekir. Dünyada olup bitenlerin, sahnelenen oyunların perde arkasını iyi görmemiz gerekir. Batı'nın bilinçaltındaki İslam düşmanlığının arka planında neler var, doğudan batıya dünyada neler oluyor, bunlardan haberdar olmak zorundayız."
İnanca, Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırıların birtakım siyasi, politik, ekonomik, pragmatik ve hatta sosyokültürel arka planı olduğunu dile getiren Erbaş, "Ancak asıl önemsenmesi gereken husus, bu menfur saldırılara karşı sessiz kalan Batılı toplumların İslam hakkındaki öğrenilmiş cehaletidir. Bu cehaletin sebeplerini iyi okumamız ve bununla mücadele etmenin en iyi yollarını bulmamız gerekiyor. Yani dünyanın neresinde olursa olsun adalet ve merhamet dini İslam'a karşı oluşturulan ön yargıları ortadan kaldırmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
Erbaş, İslam'ın sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın iyiliği ve selameti için gönderilmiş bir din olduğunu kaydetti.
İnsanlığın yaşadığı zor süreçte camilerin mahzun kaldığına değinen Erbaş, "Şimdi camilerimizi salgın öncesi dönemden daha canlı ve coşkulu hale getirmek için var gücümüzle çalışmamız lazım. Camilerimizi salgın öncesinden daha fonksiyonel, coşkulu, daha dolu hale getirmemiz gerekiyor" dedi.
Erbaş, bu seneki ramazan için özel bir hazırlık yapılmasını isteyerek, başta camiler olmak üzere televizyon, radyo ve sosyal medya mecralarında, hayatın her noktasında nitelikli, kaliteli ve etkin programlar yapabilmek için plan ve programların şimdiden oluşturulması gerektiğini belirtti.
Ailenin toplumun özü ve temeli olduğunu ifade eden Erbaş, sevgi, saygı, adalet, merhamet başta olmak üzere toplumu ayakta tutacak tüm değerlerin ailede öğrenildiğini söyledi. Geçmişten bugüne aileyi tehdit eden yaklaşımların ve uygulamaların hep olageldiğini hatırlatan Erbaş, şunları kaydetti:
"Bazı medya kanallarında ve dijital mecralarda, değerlerimizi hiçe sayan, gençliğimizle kültürümüzün bağını kopartan ve nesillerimizi bir bilinmezliğe sürükleyen yayınların, aile huzuruna, gençlerimizin inanç ve gönül dünyasına, toplumsal bünyeye ve millet geleceğimize verdiği zarar korkunç düzeydedir. Bunlara karşı tedbirler alma noktasında sürekli ayakta olmalı, farkındalık oluşturmalıyız. Binlerce yıllık mazisi, örfü ve geleneği olan bir toplumda aileyi ve değerleri bu denli örseleyen, tahrip eden yayınların yapılmasını anlamak ve izah etmek mümkün değildir."
Erbaş, toplumun inanç, ahlak ve kültür değerlerini dikkate almaksızın sadece reyting kaygısıyla yapılan yayınların, zihinleri bulandıran sapkınlıkları gençleri özendirecek bir yaklaşımla ekranlara taşımanın meşru ve makul bir gerekçesinin olamayacağını vurguladı."Toplumun genelini yansıtmayan bazı münferit hatta patolojik vakaları en mahrem ayrıntılarıyla ekranlara taşıyanların, bunun toplumsal psikolojide nasıl bir yıkıma sebep olacağını hiç mi düşünmezler?" diye soran Erbaş, "Böyle bir savrulmayı aklım almıyor. Bu hususta medya sahiplerini, yapımcıları, yöneticileri, dijital mecralarda içerik üreten, paylaşım yapan herkesi daha duyarlı ve sorumlu olmaya davet ediyorum" çağrısında bulundu.
Antalya Valisi Ersin Yazıcı da konuşmasında kentin turizm potansiyeli ve ülke ekonomisine katkısı hakkında bilgi verdi. (AA)