Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, tartışma yaratan, "9 yaşındaki kız çocuklarının evlenebileceği" hususundaki iddialara, "Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kız çocuklarının 9 yaşında evlendirilebileceğine dair bir fetva ne geçmişte ne de bu dönemde hiçbir zaman verilmemiştir" diyerek yanıt verdi.
"Bunlar, laik bir sistem içinde Diyanet'in yer almasını bir türlü hazmedemeyen kesimlerin iftirası" diyen Erbaş, "Esasında laik sistemde herkesin inanç özgürlüğü vardır. Biz öteden beri küçük yaşta evliliklerin karşısındayız. Kız çocuklarını okula göndermeye teşvik etmek için ailelere eğitimler veriyoruz. Asıl gayemiz budur" diye konuştu.
Sabah'tan İsa Tatlıcan'ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ali Erbaş'ın açıklaması şöyle:
-Hocam, İslam'a göre evlilik yaşı konusunda bir iftira kampanyası başlatıldı. Diyanet'in fetvası gibi gösterilen bu iftira sık sık gündeme getiriliyor. Ne söylemek istersiniz?
Öncelikle şu hususu ifade etmek isterim. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kız çocuklarının 9 yaşında evlendirilebileceğine dair bir fetva ne geçmişte ne de bu dönemde hiçbir zaman verilmemiştir. Sizin de belirttiğiniz gibi böyle bir iddia hem yalan ve hem de iftiradır. Başkanlığımızda fetvalar Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından verilir. Bu iftirayı zorlama birtakım çabalarla oluşturdukları görülmektedir. 15 yıl önce yazılmış ve Diyanet Yayınları arasında çıkan Dini Kavramlar Sözlüğündeki "Büluğ" teriminden hareket edilmiştir. Terim Tıbbî ve biyolojik bir açıklamaya tâbî tutulmaktadır. Kızların ergenlik yaşlarının 9'da, erkeklerin ise 12'de başladığı belirtilmektedir. Ergenlik yaşının özelliklerine yine biyolojik olarak dikkat çekilmektedir. Bu terim için hangi sözlüğe bakarsanız bakınız aynı bilgileri bulursunuz. Çünkü bu biyolojik bir gerçekliktir, yeni yazılmış bir şey de değildir.
-Çocuk yaşta evlilikler maalesef Türkiye'de hala yaşanabiliyor. Başkanlığınız bu konuda neler yapıyor?
Bir çok şey yapıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizim öteden beri tavrımız küçük yaşta evliliklerin karşısında olmak şeklindedir. Bu konuda vatandaşlarımızı bilgilendirmek için Aile ve Rehberlik Daire Başkanlığı ve daire başkanlığının kontrolünde tüm il ve ilçelerde aile rehberlik büroları kurulmuştur. Bu bürolarda görev yapan personelimizin en önemli işlerinden birisi vatandaşlarımızın özellikle kız çocuklarını okula göndermeye teşvik etmek, eğitimleri konusunda onlara destek olmaktır. Bu çalışmalarımızın kız çocuklarının okula devam etme oranlarında gözle görülür katkı sağladığı müşahade edilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu çalışmalarımızı hızlandıracağız ve eğitimlerini tamamlamadan, yuva kurmanın, eş ve anne olmanın anlamını idrak etme rüştüne erişmemiş bir kızın evlendirilmeye çalışılmasının doğru olmadığı, hele de rızaları olmadan kızlarını evlendirmeye çalışanların yanlış bir hareket içerisinde oldukları konularında bilgilendirme yapmaya devam edeceğiz.
-Peki evlilik yaşı ile ilgili Diyanet'in bir görüşü var mı?
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak esasında yürürlükte olan kanuna göre de, 1917 yılında Osmanlı döneminde çıkarılan kanuna göre de belirlenen 18 yaşın uygun olduğunu düşünmekteyiz. Yukarıda ifade etmiş olduğumuz özelliklere insanın ancak bu yaşlarda sahip olabileceğini düşünmekteyiz.
- Diyanete yönelik sistematik bir saldırı var, sizce bunun hedefi nedir?
Diyanetin tarihine baktığımız zaman belli çevreler tarafından bu hep olmuştur. Laik bir sistem içerisinde Diyanet'in yer almasını bir türlü hazmedemeyen kesimlerdir bunlar. 1940-1950 arası ve özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası yıllarda yapılanlar arşivlerden çıkarılıp bir araya getirilse şaşırıp kalırsınız. Öyle büyük iftira ve haksızlıklara maruz kalmış ki Diyanet, bugün yaptıkları aynı o yapılanların devamı niteliğindedir. Esasında Laik sistemde herkes inancında, ibadetinde, düşüncesinde özgürlük içerisinde yaşama hakkına sahip olmalıdır. Fakat bu anlayış ülkemizde bir türlü tam olarak yerleşmedi. Dine mesafeli olan bazı kesimler amaçlarına Diyanet'e saldırarak ulaşmaya çalışıyorlar. Adım adım takip ederek bir açık bulmaya çalışıyorlar. Bulamazlarsa kendileri bir iddia ya da iftira ortaya atıp, bunun etrafında fırtına koparıyorlar. Siz bunun yalan ve iftira olduğunu bin kez de söyleseniz, aldırış etmeden ısrarla bu yalan ve iftirayı sürdürüyorlar. Halkımızın büyük çoğunluğu bu tür tavır ve davranışlardan çok rahatsız olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizler eleştiriye her zaman açığız, bu bizim bazı eksiklerimizi tamamlamamız açısından da iyi olur. Ancak yalan haber ve iftira hem bizi ve hem de din hizmeti verdiğimiz milyonlarca insanı üzmektedir. Ayrıca halkımızın medyaya olan güvenini büyük oranda zedelemektedir.
- Farklı mezhepler ve dinin farklı yorumları son yıllarda çatışma konusu haline getirilebiliyor. Müslümanların bu konuya nasıl bakması gerekiyor?
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir. Farklı din mensuplarının ve pek çok mezhepten insanın bin yıldır bir arada barış içerisinde birlikte yaşamasının en güzel örneğini sergilemiş bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu anlayış bize peygamberimizin Medine'de sergilediği örnek davranıştan kalan en büyük mirastır. "Medine Sözleşmesi" bunun en büyük kanıtıdır. Abbasî, Endülüs, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde milletimiz farklı ırk, din ve mezheplerle birlikte yaşamış, bundan sonra da bu birlikte yaşama anlayışımızı bozmak isteyen fitne ve fesat mihraklarına fırsat vermeyecektir.
- Diyanet'te FETÖ ile mücadelede hanginoktadayız?
Bu konuda önemli mesafeler alındı. Örneğin, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi öncesinden başlayan FETÖ-PDY örgütüne karşı "doğru ve sahih din anlayışı" ile ilgili çalışmalarımız bu girişimden sonra hız kazanmıştır. 17-25 Aralık 2013 sonrası tüm il müftüleri istişare toplantılarının sonuç bildirgelerinde bu yapı ile ilgili demeçler yer almıştır. "Din istismarına karşı birlik, dayanışma ve gelecek perspektifi" konulu Din Şûrâsı 15 Temmuz sonrası olağanüstü olarak toplanmış ve 20 maddeden oluşan karar Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak tüm dünya ile paylaşılmıştır. "Dini istismar hareketi: FETÖ-PDY raporu" yine üç dilde yayınlanmıştır. "Kendi dilinden FETÖ, Örgütlü bir din istismarı" ve "Gülen Yapılanması: 15 Temmuz'a giden süreçte FETÖ'nün analizi ve tavsiyeler" isimli kitaplar tamamlanmış ve basılmıştır. 81 ile ve ilçelerine gönderilen genelgede FETÖ ile mücadelede vaaz, hutbe, konferans, radyo-TV programları vb. yollarla etkin çalışmaların yapılması talimatı verilmiş, ayrıca 81 ilde "15 Temmuz, Din ve Diyanet" temalı panel serisi düzenlenmiştir.
-Aslında 15 Temmuz denilince aklımıza o gece camilerimizde okunan selalar gelir. Bu konuyu hatırlatmak için neler yapılıyor?
15 Temmuz selalarını unutturmayacağız. Başkanlığımızca "Ezanları susturan darbelerden darbeleri susturan salâlara" şiarıyla ülkemiz genelinde geniş katılımlı etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Tüm bu çalışmalar yurtdışındaki millet varlığımızı da bilgilendirmek ve gerekli tedbirleri almak için Dış İlişkiler Genel Müdürlüğümüz tarafından gerçekleştirilmiştir. Her vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizin ruhlarına camilerimizde, eğitim merkezlerimizde ve Kur'an kurslarımızda hatimler okunmuş ve okunmaya devam edilmektedir. Bugüne kadar yaptığımız hizmetiçi eğitimlerde FETÖ ve benzeri din istismarcısı-ayrılıkçı ve bölücü yapılar hakkında farkındalık oluşturmak için dersler konulmuş, bu dersler bundan sonraki tüm eğitimlerde de devam edecektir. Tüm cami ve Kur'an kurslarındaki kitaplıklar FETÖ'nün kitaplarından temizlenmiştir. Başkanlık olarak yaptığımız en önemli tedbirlerden birisi de, merkez teşkilatında ve tüm il ve ilçelerimizde hızlı bir teftiş başlatılmış, bugüne kadar 6669 kişi hakkında soruşturma açılmış, büyük çoğunluğunun soruşturma ve incelemeleri tamamlanmış, görevlerine son verilenlerden 2813'ü KHK ile görevden ihraç edilmiş, iltisakı tespit edilemeyen 1392'si göreve iade edilmiş, 1789'u için ise görev başında inceleme başlatılmıştır. Halen soruşturma ve inceleme işlemleri devam etmektedir.
- FETÖ tipi sözde dinî yapıların bir daha ortaya çıkmaması için neler yapılabilir?
Ülkemiz FETÖ gibi zararlı akımların bir daha tehdit etmemesi için mücadele çok önemli. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak en hassas noktalarımızdan birisidir dile getirdiğiniz bu konu. Bunun için yapacağımız en önemli iş eğitim sistemimizi gözden geçirmek olmalıdır. Gerek örgün eğitimde ve gerekse yaygın din eğitiminde çocuklarımız ve gençlerimiz başta olmak üzere tüm insanımızı Kur'an ve Sünnet eksenli sahih dinî bilgiyle donatmamız gerekmektedir. Bu konuda tüm okullarımıza, öğretmenlerimize, özellikle İmam-Hatip liselerimize ve İlahiyat fakültelerimize büyük görev düşmektedir. Ayrıca imamlarımızın cami derslerinde, vaaz ve hutbelerinde, Kur'an kursu öğretmenlerimizin de kurslarında bu hususu dikkate alarak çalışmalarını yapmaları önem arzetmektedir.
- Sayın Cumhurbaşkanı Cumartesi günü bu konuya vurgu yaptı ve Diyanet'e önemli görev düştüğünü söyledi. Kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın ve çocuk cinayetlerine karşı ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Kadın ve çocuğa yönelik şiddetle mücadale kurum olarak önceliğimizdir. Bu konu gündeme gelmeden önce de yoğun bir çalışma içerisindeydik. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda teorik zemin oluşturmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. İl müftüleri istişare toplantılarında gündeme alınmış ve sonuç bildirgelerinde bu konu her defasında maddeler arasında yer almıştır. "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Ailenin Korunması ve Kadına yönelik Şiddetin Önlenmesi Konusunda Görüş ve Uygulamaları" isimli kitap ve Ailem serisi içerisinde "Ailemde Merhamet İstiyorum" isimli kitaplar yayınlandı. Pratik alanda "Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesinde din görevlilerinin katkısının sağlanması" isimli proje ülke çapında tüm illerde uygulamaya konulmuştur. Projenin içeriği; çocuk ve kadınlara yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için alınacak tedbirler konulu 2006-17 sayılı Başbakanlık genelgesi dayanak alınarak oluşturulmuştur. Bu çerçevede yapılan seminerlerde "çocuk gelinler" konusu da gündeme alınmakta ve küçük yaşta evliliklerin yanlışlığı, evliliğe zorlanmalarının meydana getirdiği travmalar alan uzmanlarından destek alınarak işlenmektedir. Ayrıca il ve ilçe müftülüklerimizde oluşturulan aile rehberlik bürolarında çalışan 350 kadar kadın vaizlerimizin faaliyetlerinin başında da yine kadına şiddetle mücadele gelmektedir.
- Üç ayı aşkın bir zamandır Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yürütmektesiniz. Büyük bir kurum ve yapılacak çok iş var. Hedefleriniz ve öncelikleriniz nelerdir?
Evet gerçekten yapacağımız çok iş var. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın öncelikli görevi halkı din konusunda aydınlatmak, bunun için yurtiçi ve yurtdışındaki millet varlığımıza sağlıklı din hizmeti ve din eğitimini ulaştırmaktır. Bu bağlamda önceliklerimizi birkaç madde ile ifade etmeye çalışayım: Ülkemizin bölgesel farklılıklarına göre irşad stratejileri belirlemek ve uygulamak. Profesyonel hutbe yazım ekipleri oluşturmak ve hutbe sunum seminerleri düzenlemek. Ailenin değeri, önemi, korunması, güçlendirilmesi ve kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesi, çocuk istismarı, boşanma gibi risk alanlarına yönelik geliştirdiğimiz projeleri uygulamaya koymak ve bu konularda hem din görevlilerimize hem de halkımıza yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapmak. KYK yurtlarında, Gençlik kamplarında sürdürülen "manevi danışmanlık ve rehberlik" hizmetlerimizi güçlendirmek. Gençleri hedef alan zehirli ideolojiler ve sapkın dinî akımlara karşı stratejiler geliştirmek, eğitimler yapmak ve el kitapları hazırlamak. "Genç Diyanet" isimli bir Web sayfası hazırlamak, gençlik çalışmaları merkezleri kurmak. Teknoloji bağımlılığı ve madde bağımlılığı ile mücadele konusunda din görevlilerimizin bilgi ve yetkinlik düzeylerini artıracak eğitimler yapmak ve "Bağımlılıkla Mücadelede Din ve Dini Referanslar" sempozyumu düzenlemek.
-Mezhepçilik, aşırılık, sözde dini terörist akımlarla ilgili olarak neler yapıyorsunuz?
Bu konu gerçekten çok önemli. Her sınıftan din görevlilerimize yapacağımız hizmetiçi eğitimlerin sayılarını artırarak özellikle çocuk, genç, kadın, aile, sünnet bilinci, mezhepciliğin tehlikeleri, FETÖ, DAEŞ, PKK vb zararlı örgütler ile ilgili farkındalık oluşturacak dersler yapmak. Gençlik kitaplığı oluşturmak. Süreli yayınlarımızı sadece kurum mensuplarının takip ettiği yayınlar olmaktan çıkarıp halkımızla buluşturmak. Dijital yayıncılığa ve mobil yayıncılığa geçmek. TRT Diyanet TV'yi ve Diyanet Radyoyu milletimizle daha yoğun olarak buluşturmak için daha verimli ve kapsamlı programlar yapacak şekilde geliştirmek. Güncel Dinî meseleler istişare toplantılarında "inanç karşıtı akımlar" ana başlığıyla Deizm, Ateizm, Nihilizm vb konular ve bunlara karşı neler yapılabileceği hususunu ele almak, bu alanda risaleler hazırlamak. Toplumun en çok ihtiyaç duyduğu ve istismara açık dinî kavramları (cihad, istişhad, hilafet, tasavvufî bazı terimler gibi) inceleyen bir dizi kitap hazırlamak. Hayatın sonuna ilişkin tıbbî meseleler çalıştayı yapmak ve burada beyin ölümü, ötenazi, geri dönüşü olmayan bitkisel hayat durumlarında yaşam desteğinin sonlandırılması vb konularda alan uzmanlarıyla çalıştaylar yapmak.