Diyanet İşleri Başkanı: Mina'dan sonra hiçbir Müslüman özeleştiriye dahi tahammül göstermedi!

Diyanet İşleri Başkanı: Mina'dan sonra hiçbir Müslüman özeleştiriye dahi tahammül göstermedi!

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, hac ibadeti esnasında vinç devrilmesi ve Mina'daki faciaya ilişkin olarak, "Asıl izah edilemeyecek husus, hiçbir Müslüman'ın öz eleştiriye tahammül göstermemesidir" dedi.

Görmez, "Sivri sineğe bile eziyet etmenin caiz olmadığı bir ibadet esnasında yüzlerce kardeşimizin vefat etmesinin herhangi bir izahı yoktur. Bunun ümmete yakışır bir tarafı yoktur, bunun izah edilir bir tarafı yoktur. Ama asıl izah edilemeyecek bir önemli bir husus daha var. O da bu elim hadiseden sonra hiçbir Müslüman'ın öz eleştiriye dahi tahammül göstermemiş olmasıdır" dedi.

Görmez, Din İşleri Yüksek Kurulu'na yeni seçilen üyelerin göreve başlamaları dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen törene katıldı.

Diyanet İşleri Başkanılığının tarihinin az bilindiğini, bu tarih içinde Din İşleri Yüksek Kurulu'nun fonksiyonlarının da yine az bilindiğini belirten Görmez, "Bu kurul, tarihte devletini, milletini ve toplumunu din konusunda pek çok yanlıştan korumuştur" dedi.

Bugün Din İşleri Yüksek Kurulu'nun altıncısının açılışının yapıldığını anımsatan Görmez, kurulun yeniden yapılanma zarureti olduğunu söyledi.

 

"Asıl her müminin kalbini yaralayan husus..."

 

Son dönemde hac ibadeti esnasında vinç devrilmesi ve Mina'daki izdiham olmak üzere iki büyük facianın yaşandığını anımsatan Görmez, şöyle devam etti:

"Burada üzerinde durmamız vinç kazasının kendisi değildir. Asıl her mümini kalbinden yaralayan husus, vinç kazasında yaralananlar hastaneye görülmeyi beklerken Kabetullah'ın etrafında tavafın devam etmesidir. Asıl her müminin kalbini yaralayan husus, yaralılar orada can havliyle imdat beklerken cemaatle namazın kılınmaya devam etmiş olmasıdır. Bu ümmetin içine girdiği cehaletin boyutlarını gösteren çok önemli bir örnektir. Hepimiz biliyoruz ki Kabetullah Hazreti İbrahim'in yapısıdır. Cenab-ı Hakkın izniyle İbrahim'in ve İsmail'in inşa ettiği bir binadır. Ama biz hazreti insanın kalbinin, insanın  Allah'ın yapısı olduğunu ve nice Kabelerden üstün olduğunu anlamakta ve anlatmakta geciktiğimizi kabul etmeliyiz. İkinci yaşanan faciada yüzlerce kardeşimizin güpegündüz Mina'da düz yolu yürürken, bütün kötülüklerden sembolik olarak kurtulmak için şeytan taşlamaya giderken en küçük bir börtü böceğe dokunmanın yasak olduğu bir ibadette, sivri sineğe bile eziyet etmenin caiz olmadığı bir ibadet esnasında yüzlerce kardeşimizin vefat etmesinin herhangi bir izahı yoktur. Bunun ümmete yakışır bir tarafı yoktur, bunun izah edilir bir tarafı yoktur. Ama asıl izah edilemeyecek bir önemli bir husus daha vardır. O da bu elim hadiseden sonra hiçbir Müslüman'ın öz eleştiriye dahi tahammül göstermemiş olmasıdır. Mümin kardeşleriyle birlikte bütün dünyadaki Müslümanın kardeşleriyle birlikte kafa kafaya vererek, gönül gönüle vererek 'eyvah biz ne yaptık, biz bu günahı nasıl işledik, bir daha bu büyük günahı işlememek için ne yapmalıyız?' konusu üzerinde hiçbir Müslümanın, Müslüman ülkenin durmamış olması asıl üzücü hadisedir."

 

"Ümmeti aydınlatmak için her türlü gayreti sarf etmek zorundayız"

 

Diyanet İşleri Başkanlığının, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun ve İslam alimlerinin üzerine büyük vazifeler düştüğünü belirten Görmez, "Biz bütün bu konularda ümmeti aydınlatmak için her türlü gayreti sarf etmek zorundayız. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bugün İslam aleminin su ve ekmek kadar alime ihtiyacı var. Ama ilmin hamalı olan alimlere değil, insanları fetvalarıyla saptıran bilginlere değil, bilgiçlere değil. Gerçekten hikmet ve marifetle ümmetin önünü aydınlatacak alimlere ihtiyaç var. Dolayısıyla Din İşleri Yüksek Kurulu'nun yeniden yapılanması derken, bilhassa uzman ve uzman yardımcısı kardeşlerimizle birlikte adeta toplumu aydınlatan büyük bir akademiye dönüşerek, sürekli doğru bilgi üreten bir mekanizmaya sahip olması büyük önem arz ediyor" diye konuştu.