TBMM’de 12 Eylül darbesinden sonra oluşturulan Diyarbakır 5 no’lu Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu bugün yaptığı ilk toplantısında hapishaneden sağ çıkmayı başaran üç mağdur Bayram Bozyel, Abdurrahim Semavi ve Mesut Baştürk’ü dinledi. 23 Aralık 1980’de girdiği cezaevinden 1987 yılında çıkan Semavi, bugüne kadar hiçbir yerde söylemediği ‘cop’ işkencesini, foseptik çukurundaki 35. koğuşu anlattı. Ankara Mamak Cezaevi’nde yatan isimlerden CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar’ın yüzü kıpkırmızı kesilirken, Alt Komisyon Başkanı Orhan Miroğlu'nun da elleriyle yüzünü kapattığı görüldü.
Semavi, çocuk koğuşunun 1.80’e 1.50 metre olduğunu kolların uzatılması durumunda parmakların duvara değdiğini ve bu alanda 18 çocuk olarak kaldıklarını söyledi.
35. koguş olarak foseptik çukuru ile içiçe olduklarını anlatan Semavi, “Kim en fazla kirlenirse o kişi az dayak yiyecek diyorlardı. Çocuklar, daha az dayak yemek için ‘benim b*kum daha fazla’ diyordu” dedi.
Her türlü işkence metodu uygulandığını da anlatan Semavi, “Cop sokmak istediler. Ama başaramadılar” dedi.
Diyarbakır Cezaevi’nde sadece bir kesimden ideolojilerin değil hemen hemen her kesimden insanların bulunduğunu ve benzer işkencelerden geçtiğini anlatan Semavi, ”Sabah 06.30 ‘dan itibaren marş ve kitap okuma faslı başlar. Bir kişi üç cümle okur diğerleri de tekrar eder. 52 tane marş vardır. Ezberlemek zorundaydınız. Tüm duvarlar Türk tarihi ile resmedilmiştir” dedi.
Bayram Bozyel’in komisyondaki değerlendirmeleri şöyle:
Diyarbakır Cezaevinde yaşanan vahşet bu soruna farklı boyutlar kazandırdı. Türkiye'nin sonraki on yıllarını zehirleyen bir miras bıraktı. Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül darbe rejiminde bir zirve sayılabilir. 12 Eylül darbesi, baskı ve işkenceyi kurumsallaştırdı. Diyarbakır Cezaevinde yapılanlar aslında zamana yayılmış bir toplu katliamdı. Her şey inceden planlanmış ve hayata konulmuştu. 12 Eylül öncesi Kürt hareketi barışçıl ve demokratik bir yapıya sahipti. Kürtler örgütleniyor ve toplumda karşılık buluyordu. Demokratik nitelikli Kürt hareketleri örgütleniyordu. 12 Eylül darbesi ve Diyarbakır Cezaevinin yol açtığı şiddet iklimi, bu dengeyi bozdu. Barışçıl Kürt hareketinin dibine dinamit koydu.12 Eylül rejimi dağı gençler için cazibe merkezi haline getirdi. 12 Eylül rejimi bugünkü PKK'yı doğurdu."
Mesut Baştürk de, "Diyarbakır'da o dönemde cezaevinde görev yapan askerlerin hepsinin ismi kayıtlıdır. Yaptıranlar ve yapanlar ceza almayınca tekrar tekrarlanması gündeme gelebiliyor" dedi.