Helin Alp / ANKARA
Lice’de meydana gelen olaylarla ilgili Diyarbakır Barosu’dan da bir açıklama geldi. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, askerler tarafından açılan ateş sonucunda yaşamını kaybeden Medeni Yıldırım’ın otopsi işleminde yapılan tıbbı tespitler sonucunda “güvenlik görevlilerinin topluluğu dağıtma yerine doğrudan öldürme amacıyla ateş ettiklerini ortaya koymaktadır” dedi.
Diyarbakır Barosu olarak, yaşam hakkının ağır bir ihlalini oluşturan bu katliamı kınadıklarını belirten Elçi, suçun sorumluları derhal yargı önüne çıkarılması gerektiğini söyledi. Adli ve idari makamların daha önce yaptıkları gibi, olaydan sorumlu kamu görevlilerini koruma ve kollamaktan vazgeçmeleri gerektiğinin altını çizen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi şunları söyledi:
Dün gece öldürülen Medeni Yıldırım’ın otopsi işleminde; merminin vücudunun yaşamsal bölgesine isabet ederek, kalp ve akciğer iç organlarını parçaladığı, yine yaralıların çoğuna arkadan ateş edildiği tespit edilmiştir. Bu tıbbi tespitler, güvenlik görevlilerinin topluluğu dağıtma yerine doğrudan öldürme amacıyla ateş ettiklerini ortaya koymaktadır. Diyarbakır Barosu olarak, yaşam hakkının ağır bir ihlalini oluşturan bu katliamı kınıyoruz.
Lice İlçesi'nde daha fazla karakol yapımına karşı tepkilerini ifade etmeye çalışan göstericilere güvenlik görevlileri; doğrudan ve hedef gözeterek ateşli silahlarla ateş açmış, bir gösterici yaşamını yitirmiş, dokuz gösterici ise ateşli silahla ağır şekilde yaralanmıştır. Olayda silah kullanmanın esaslarına ve yasal usullere uyulmamış, güvenlik görevlilerinin öteden beri tanık olunan, gösterici sivil topluluklara öldürücü şiddet uygulama, silahla ateş ederek öldürme refleksi bir kez daha fütursuzca sergilenmiştir.
Adli ve idari makamlar duraksamadan, tarafsız, etkili ve hızlı bir soruşturma yürütmeli, bu suçun sorumluları derhal yargı önüne çıkarılmalıdır. Bu kez, adli ve idari makamlar daha önce sık sık yaptıkları gibi, olaydan sorumlu kamu görevlilerini koruma ve kollamaktan vazgeçmelidir.
Hele hele, “göstericiler birbirlerini vurmuşlar” gibi, gülünç, ayıp, bayat ve aynı zamanda suç oluşturan açıklama ve davranışlardan kaçınmalıdır. Bu ağır suçun delilleri titizlikle toplanmalı, korunmalı, soruşturma tam bir tarafsızlıkla yürütülmeli, sorumlular yargılanarak fiillerine denk bir cezayla cezalandırılmalıdır.
Olayda; doğrudan silah kullananlar, silah kullanma talimatını veren ve sorumluluğu bulunan tüm görevliler hakkında etkili bir idari soruşturma da yürütülmeli, derhâl görevlerinden uzaklaştırtılmalıdır. Yetkililer, bu olayda da; “olay yargıya intikal etmiştir, idari soruşturma için de müfettiş görevlendirilmiştir.” gibi toplumu oyalamak ve konuyu zamana yayarak unutturma yoluna gitmemelidir.
Barış ve çözüm süreci akamete uğramamalı.
Çok önemli ve hassas bir dönemden geçiyoruz. Kürt meselesinin çözümü çabalarının yoğunlaştığı, silahların sustuğu, silahlı güçlerin sınır dışına çekilme sürecinde olduğu, öte yandan Akil İnsanlar oluşumunun önerilerinin tartışılmaya başlandığı ve barışçıl çözüm umutlarının güçlendiği bir sırada böyle acı ve üzücü bir olayın meydana gelmesi dikkat çekicidir. Barış ve çözüm süreci ne olursa olsun akamete uğramamalı, görüşme ve diyalog sürdürülmelidir.
Hükümet; toplumun ifade ve demokratik tepkilerini ortaya koyarak protesto hakkına tahammül etmeli ve saygı göstermelidir. Toplumun demokratik ve meşru talepleri dikkate alınmalı ve adım atılarak yerine getirmelidir. Kürt toplumunun demokratik talepleri belirsiz değildir. Hükümet, “bu güne kadar birçok şey yaptık, daha ne yapalım” kolaycılığına kaçmamalıdır.
Hükümet, Kürt toplumunun taleplerini ve ne tür adımlar atması gerektiğini merak ediyorsa, bizzat kendisinin oluşturduğu Akil İnsanlar Heyetinin önerilerine bakmalıdır. Özellikle Akil İnsanlar Güneydoğu Grubunun Raporunda ortaya konulan çerçeve ve sıralanan talep ve öneriler Hükümet için çok iyi bir kılavuz ve iyi bir yol haritası oluşturmaktadır.
Öte yandan bu sürecin tarihi önemi herkes tarafından idrak edilmelidir. Yüz elli yıllık, bu tarihi ve toplumsal meselenin çözümünün kolay olmadığı bilinmelidir. Hak ve hukuk mücadelesi sabırla ve ısrarla demokratik yöntemlerle sürdürülmelidir.