Diyarbakır Barosu'ndan gizli tanık ifadesine suç duyurusu

Diyarbakır Barosu'ndan gizli tanık ifadesine suç duyurusu

Diyarbakır'da bir duruşma sırasında mahkeme başkanı ile avukatlar arasında çıkan tartışmayla ilgili gizli tanık ifadesine başvurulması yargıya taşındı. Diyarbakır Barosu, mahkeme heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türkiye'de son yıllarda sürekli eleştirilen gizli tanık uygulaması, Diyarbakır Adliyesi'nde yaşanan bir olayla yeniden gündeme geldi. 13 Eylül günü Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Nusaybin eski Belediye Başkanı Ayşe Gökkan'ın duruşması sırasında mahkeme başkanı ve avukatlar arasında tartışma, ardından da avukatların zorla salondan çıkarılması sonrası gizli tanık dinlenmesi olayı yargıya taşındı. Diyarbakır Barosu, tartışmadan bir gün sonra başka davanın duruşmasında olayla ilgili olarak gizli bir tanığın ifadesine başvurulması nedeniyle suç duyurusunda bulundu.

Gizli tanıktan kendilerine ilişkin ifade alan yargıçların suç işlediklerini iddia eden Baro Başkanı Nahit Eren, hiç kimse ve kurumun savunma görevini yapan avukata yargı tehdidinde bulunamayacağını ifade etti. 

HSK'ya şikayet sonrası gizli tanık

Yargıya taşınan iddiaya göre, Ayşe Gökkan'ın yargılandığı davada mahkeme başkanı, savunma sırasında bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için söz hakkı isteyen Avukat Lütfiye Berfin Gökkan'a önce söz hakkı verdi, daha sonra ise bağırıp kürsüye vurarak "Bana ne yapacağımı söyleyemezsiniz" diye tepki gösterdi, araya giren diğer avukatlara da bağırdığı ileri sürülen mahkeme başkanı, bir süre sonra duruşmaya ara verdi. Salonun dışına çıkarılan avukatlardan Özüm Vurgun da Baro Başkanı Nahit Eren'i arayıp duruşmayı izlemek için adliyeye davet etti.

Avukatların çağrısı üzerine duruşma salonuna giden Baro Başkanı Eren, mahkeme başkanının sert bir üslupla duruşma yaptığına tanık olduğunu ve buna itiraz ettiğini ifade etti. Eren, "Çok kaba bir tarzdı. Zaten ben de bunun için söz aldım. Bu üslubu kabul etmeyeceğimizi beyan ettim. Bunu söylediğim anda, kabaca bir tarzla, 'Atın bunu dışarı' gibi bir emir verdi. Polisler bana yönelince, Baro Başkanı olduğumu ve bu şekilde bir mühadaleye hakları olmadığını söyledim. Başkan aynı talimatı sürdürünce boğuşma oldu ve bizi dışarı çıkardılar. Avukatlık mesleğine bir yargıcın bakış açısına yönelik yaptığımız itirazdı. Ama yargıcın tavrı bir yargıç nezaketinin dışında bir tavırdı" iddiasında bulundu.

Diyarbakır Barosu, avukatların duruşmadan zorla çıkarılması üzerine, aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığı ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu'na şikâyette bulundu.  Ancak şikâyetten bir gün sonra Diyarbakır 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 15 Eylül günü görülmesi gereken başka bir dava için 14 Eylül günü celse açarak "Sabır" kod adlı gizli tanığın ifadesini aldığı tespit edildi. Sanık ve avukatlarının olmadığı celsede dinlenen gizli tanık, ilk olarak tanıklık yaptığı dosyaya ilişkin ifade verdi. Gizli tanığın, ifadesinin sonunda ise dosyayla bir ilgisi olmamasına rağmen "Dün Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaşanan kaos ortamı, örgütün talimatıyla, bilinçli olarak, yargıya güveni zedelemek amacıyla yerine getirilmiştir. Devletimiz ve yargımıza olan güvenimiz tamdır" şeklinde beyanda bulunduğu ortaya çıktı.

Gizli tanığın 2018’de örgütle bağlantısı kesilmiş

Gizli tanığın ifadesine ulaşan Diyarbakır Barosu, hukuka aykırı şekilde delil üretildiğini belirterek hem ifadeyi alan mahkeme heyeti hem de gizli tanık hakkında suç duyurusunda bulundu. Durum ayrıca, HSK'ya da bildirildi. Yargıçların suç işlediklerini savunan Baro Başkanı Nahit Eren, dinlenen gizli tanığın 2018'de tanıklığının kabul edildiğini belirterek "Bu ne anlama geliyor? Tanık koruma kanunu kapsamına alınmış, örgüte dair bildiklerini söylemiş ve örgütle bağı kopmuş. 2018'de eğer örgütten ayrılmışsanız ve örgütle bağınız yoksa nasıl oluyor da bir gün önce yaşanan olayın örgüt talimatıyla gerçekleştiğini iddia edebiliyorsunuz? Bir şekilde o suçluluk psikolojisiyle ama çok berbat bir şekilde, asla kabul etmeyeceğimiz bir şekilde bir gizli tanık üzerinden bir yargıcı koruma refleksini gördük burada" diye konuştu.

Gizli tanıklık nedir?

Türkiye'de bir örgütten kaçarak güvenlik güçlerine sığınan ve örgütün çökertilmesinde faydalı bilgiler veren kişiler Tanık Koruma Kanunu'na göre "Gizli Tanık" statüsüne alınıyor. Tanık koruma programına alınan, kimlikleri gizlenen ve kod isim verilen gizli tanıklar, yüksek risk altındalarsa çeşitli ameliyatlarla görüntüleri değiştirilebiliyor. Güvende olabilecekleri bir yerde devlet koruması altına alınan gizli tanık, duruşmalarda görüntü ve sesi değiştirilerek dinleniyor. Yargılama sırasında gizli tanığın kimliğı kapalı zarfla mahkeme heyetine teslim ediliyor, gerçek isimleri de sadece hâkim ve savcı görebiliyor. Gizle tanık isterse yeni bir kimlik, güvende olabileceği bir şehirde iş de veriliyor.Gizli tanık uygulaması, 2008'de 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'na yapılan eklemelerle yürürlüğe girmişti. Fiili olarak ilk kez 2007'de başlayan Ergenekon davalarında kullanılmaya başlandı. Daha henüz yasa çıkmamışken Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün Danıştay saldırısı sanığı Osman Y.'ı gizli tanık olarak dinlediği ortaya çıkmıştı. 2008'den önce herhangi bir suç örgütünden dolayı yargılananlar itirafçı olursa ceza indirimi alabiliyordu.

Fakat itirafçı ve gizli tanık kavramı birbirinden farklı. İtirafçının kimliği gizlenmezken, gizli tanığın kimlik bilgileri saklı tutuluyor. Gizli tanık olması durumunda yaşadığı yer, kendisinin ve ailesinin nüfus kayıt bilgileri ve dış görünümü değiştiriliyor.

"Hukuki geçerliliği yok"

Baro Başkanı Nahit Eren, kendileri aleyhine ifade veren gizli tanığın beyanlarıyla kurulan kararların hukuki bir geçerliliği olmayacağı kanısında. Gülen yapılanmasıyla bağlantılı yargıçların açtığı kumpas davalarında gizli tanık uygulamasını eleştirdiklerini vurgulayan Eren, aynı uygulamanın devam ettiğini dile getiriyor.

Felat Bozarslan/ Diyarbakır

© Deutsche Welle Türkçe