Hatice Kamer
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçen hafta Ankara'da geçici köy korucuları derneklerinin başkanları ve korucubaşlarıyla bir araya geldi.
Türkiye medyasına yansıyan haberlere göre Soylu, geçici köy korucularının statülerinin değişeceğini, bu kişilerin "kalıcı korucu" olacaklarını söyledi. Koruculardan özel tim oluşturulması ve bu kişilere ağır silah ve teçhizat verilmesi gündemde.
Geçici köy koruculuğu sistemi, PKK ile mücadele kapsamında 1985'ten bu yana uygulanıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, 47 bin 510 geçici, 21 bin 700 gönüllü korucu görev yapıyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), çözüm sürecinde sistemin lağvedilmesini istemişti. Parti hala bu görüşünde ısrarlı.
Korucular bu yıl kırsal alanlar dışında; sokağa çıkma yasakları döneminde birçok operasyonda görev aldı.
Peki Diyarbakırlılar, geçici koruculuk sisteminin kalıcılaştırılmasına ve korucuların ağır silahlarla donatılmalarına nasıl bakıyor?
Ofis ilçesinde telefoncu mağazasında çalışan Engin adlı genç, çatışmalardan dolayı bölgede son bir yılda ekonominin iflas noktasına geldiğini söylüyor. Engin'e göre korucular bu işi mecburiyetten yapıyor.
Salih adlı emekli öğretmen ise "Hükümet her ne kadar savaş politkalarında ısrarcı gibi göstermeye çalışsa da, bence HDP heyeti boşuna Kürdistan Bölgesi'ne gitmedi. Hükümetin de bilgisi vardı, ben yeni bir çözüm süreci olabilir diye bekliyorum. Bu açıklamalar da günü kurtarma açıklamaları..." diyor.
Sanat sokağında bir kafeye gidiyor, yoğun çatışmaların Lice'nin bir köyünden geldiklerini söyleyen üç kişinin yanına oturuyorum.
Lice'de koruculuğun çok yaygın olmadığını söylüyorlar. Ama koruculuk sistemiyle ilgili yeniliklerin köylerde tedirginlik yarattığını anlatıyorlar.
İçlerinden biri köy muhtarı. İsmini ve köyünün adını açıklamak istemiyor. Buna gerekçe olarak 1993'de korucu olmadıkları için köylerinin yakılmasını gösteriyor.
"2000'den sonra köyün üçte biri döndü. Ancak korucuların yetkilerinin arttırılması ve ağır silahlarla donatılmaları halinde, köylüler üzerinde büyük bir baskı yapacakları kanaatindeyim."
Arkadaşı da onunla aynı fikirde, korucuların halk üzerinde baskısının artacağı görüşünü savunuyor. Buna bir de örnek veriyor:
"Zoğbirin diye bir köy vardı, oranın korucubaşı, bir başka köyden kız kaçırdı ve kızı kendine üçüncü eş yaptı, korkudan kimse karşı çıkamadı. Ağır silahtan kasıtları nedir bilmiyorum ama zırhlı araç mı verecekler, ne verecekler? Eğer öyle olursa felaket olur. Köylerden kentlere yeni bir göç yaşanabilir."
Kafe işleten Mehmet de hükümetin devleti kendi siyasi görüşüne göre yeniden yapılandırmaya çalıştığını, kamu personellerindeki toplu işten uzaklaştırmaları ve ihraçları da buna yorumluyor. Ayrıca hükümetin kendi siyasi görüşüne bağlı kişilerden yeni silahlı birimler oluşturmak istediğini savunuyor.
"Hükümet toplumun her kesiminin sinir uçlarına dokundu, böyle giderse sosyal patlamalar yaşanacak. Korucular eğitimsiz, silahı eline aldığında 'Kral benim' diyecek. 90'larda korucuların husumetli oldukları köylere yaptıkları baskıları çok gördük. Hele ağır silahlarla donatılmaları çok ciddi sıkıntılara neden olacak. Devlet sorun yaşatmayacaklarının garantisini verecek mi? Hiç sanmıyorum. Diyebileceğim tek şey Allah yardımcımız olsun."
HDP Grup Sözcüsü İdris Baluken de, koruculuk sisteminin geçmişte onlarca insanın yaşamını yitirdiği katliamlara, faili meçhul cinayetlere, uyuşturucu kaçakçılığı, adam kaçırma ve tecavüz gibi birçok hadiseye neden olduğunu söylüyor.
Bu olayların bölgenin hafızasında hala taze olduğunu kaydeden Baluken, "Çözüm sürecinde koruculuk sisteminin lağvedilmesi ve bu sistemin yarattığı travma ve tahribatların giderilmesi için rehabilitasyon programlarının geliştirilmesini önerdik" diyor ve ekliyor:
"AKP bu konuda gerekli adımlar atacağını söyledi ama bunun yerine korucu kardolarını arttırarak farklı bir tavır ortaya koydu."
Baluken, kendilerine ulaşan bilgilere göre İdil, Van, Tendürek gibi yerlerde korucuların büyük bir kısmının çoğu zaman operasyonlara çıkmak istemediğini, bu yüzden zaman zaman baskıya maruz kaldıklarını hatta bazılarının darp edildiklerini de söylüyor.
Korucu derneklerinin rant devşirmek peşinde olduklarını iddia eden Baluken, koruculuk sisteminin kalıcılaşmasının ve onlar ağır silahlar verilmesinin, daha ağır ve vahim sonuçlara neden olacağını, aşiretler arasında telafisi güç kan davalarına neden olacağını belirtiyor.
HDP Grup Sözcüsü'nün koruculara bir de çağrısı var:
"Savaş poltikalarına alet olmayıp sahet vaatlere kanmasınlar. Ölümü değil yaşamı savunacak tutum ortaya koymalılar."
Türkiye genelinde 96 derneğinin bağlı olduğu 5 korucu federasyonu 2013 yılında birleşerek Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu'nu kurdu.
Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen, geçen hafta Ankara'da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun başkanlığında yapılan toplantıya katılanlardan biri.
Ziya Sözen, "geçici" sıfatıyla kurulan koruculuk sisteminin yıllardır aralıksız sürdüğünü hatırlatıyor. Sözen'e göre korucular için hem "geçici", hem de "köy" sıfatı kaldırılmalı, sistem kalıcı olmalı:
"Eğer bu sistem 35 yıldır aralıksız devam ediyorsa geçici sıfatı kaldırılmalı, bir de artık sadece kırsalda değil şehirlerde de PKK ile mücadele ediyorlar. Korucular Cizre'de, Sur'da, Yüksekova ve Nusaybin gibi şehirlerde de operasyonlara katıldı, şehitler verdik. Bu yüzden her iki sıfat da kavramsal olarak kaldırılmalı."
Ziya Sözen'in açıkladığı verilere göre 1985'ten bugüne yaşanan çatışmalarda 1701 korucunun hayatını kaybetti. Sadece 2016'da şu ana kadar yaşamın yitiren korucu sayısı 41.
Sözen, PKK ile mücadelede payının büyük olduğunu vurguladığı korucuların sosyal güvence olmadan sadece aylık 1300 TL maaşla çalıştıklarını söylüyor. Ankara'daki toplantıda bu mağduriyetin giderilmesini ve özlük hakların sağlanması gerektiğini dile getirdiklerini de ekliyor.
Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı'na göre toplumda köy korucularına karşı olumsuz bir tavır olmasının nedeni ise bazı korucuların 90'lı yıllarda "suça bulaştığı" iddiaları.
Sözen, "HDP ve PKK, asılsız iddiaları yayıyor" diyor:
"90'larda münferit olaylar olmuş olabilir ama bunu tüm camiaya mal etmek haksızlık. Korucuların suç oranı, TSK'nın suç oranından daha düşük. 15 Temmuz'da generaller bile suç işledi, ilkokul mezunu bir korucunun işlediği suçu tüm camiaya mal etmek yanlış.
"PKK'nın bölgede işlediği onlarca cinayet var, bebek, yaşlı, 6 bin insan PKK tarafından öldürüldü. Bunları gündeme getirmeyen insan hakları dernekleri dağdaki terörist için ortaya çıkabiliyorlar. Kimin bilgisi, belgesi varsa hukuka teslim etsin, kim suçluysa adalet cezasını versin. Ama bunlar HDP ve PKK'nın karalama kampanyası.
"Biz kendi köyümüzü, namusumuzu, bayrağımızı PKK'lı teröristlerden koruduk, Koruculuk, Doğu ve Güneydoğu'nun sigortasıdır. Eğer koruculuk olmasaydı, ülke bölünecekti."
Ziya Sözen'e göre, koruculardan azami verim alınmak isteniyorsa onlara ağır silah verilmeli:
"Bakın PKK, YPG Suriye'de başta ABD olmak üzere koalisyon güçleri tarafında ağır silahlarla donatıldı. O silahlar ülkemize sokuldu. PKK'ya karşı ön saflarda savaşan korucuda bir silah birkaç mermi dışında birşey yok, bu yüzden çok arkadaşımızı kaybettik. Bu yüzden ağır silahlı PKK'ya karşı, korucuların da kendini ağır silahlarla savunması lazım, bunu toplantıda bakanımıza ilettik."