Yangınlar nedeniyle ormanlık bölgelerin renginin yeşilden daha koyu renklere dönmesinin, o bölgelerdeki ısı miktarını arttırdığını ifade eden Doç. Dr. Öğr. Üyesi Canan Acar, yanan ağaçlardan geride kalan bölgelerin daha fazla ısınacağı konusunda uyardı. İklim krizine dikkat çeken Acar, “Yangınlar kasıtlı ya da hatayla çıksa dahi iklim değişikliği yüzünden şiddeti, hızı, zararı artıyor ve söndürülmesi zorlaşıyor” dedi.
Türkiye’nin başta gözde tatil bölgeleri olmak üzere, 35 ilinde çıkan orman yangınları, birçok ormanlık alanı küle çevirdi. Yeşilden siyaha dönen bölgelerin yanı sıra, birçok vatandaş ve hayvan da çıkan yangınlar dolayısıyla zarar gördü. Bilim insanlarının tahminlerine göre ise, orman yangınları son 20 yılda atmosfere yaklaşık 8 milyar ton karbondioksit saldı.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. Öğr. Üyesi Canan Acar, arazi kullanımı ve orman yönetimine değinerek, kalıcı bir yıkımın önüne geçmek adına yanan alanların imara değil, tekrar hayata kazandırılması gerektiğinin altını çizdi.
Doç. Dr. Öğr. Üyesi Canan Acar, orman yangınlarının gezegeni ısıtan karbondioksit ve diğer sera gazlarını yaydığını ve ormanların yanmasının ısınma ve soğuma üzerinde karmaşık etkileri olan kurum ve aerosoller gibi kirleticileri de atmosfere yaydığının altını çizdi. Acar, “Ek olarak, yangınlar nedeniyle ormanlık bölgelerin renginin yeşilden daha koyu renklere dönmesi de yangından sonra geride kalan bölgede tutulan ısı miktarını artırır. Albedo etkisi denen bu faktör açık renkli bölgelerin koyu renkli bölgelere nazaran güneşten gelen enerjiyi daha fazla yansıtması, yani daha serin olmasının nedenidir. Ağaçlar aynı zamanda serinletici olduklarından yanmaları geride kalan bölgelerin daha fazla ısınması anlamına gelir. Ortalama küresel sıcaklıkların artmasının önde gelen nedeni fosil yakıtların yakılması. Bu ısınma, yangın mevsimini uzatıyor, ormanları kurutuyor. Bu nedenle orman yangınları daha geniş alanlara daha hızlı yayılıyor ve bu yangınlar da ısınmayı hızlandırıyor. Yani ısınmanın sonuçlarının daha fazla ısınmaya yol açtığı bir kısır döngü görüyoruz” diye konuştu.
Özellikle son zamanlarda çıkan yangınların sadece Türkiye değil tüm dünyada ekosisteme zarar verdiğini belirten Doç. Dr. Acar, yangınların etkisini biyoçeşitlilik kaybı, sağlığa zararları, sera gazı emisyonlarında artış gibi birçok ciddi sonuçları olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Acar, “İklim krizi, orman yangınlarının riskini ve kapsamını artırmada önemli bir faktör olmuştur. Orman yangını riski, sıcaklık, toprak nemi ve ağaçların, çalıların ve diğer potansiyel yakıtların varlığı gibi bir dizi faktöre bağlıdır. Tüm bu faktörlerin iklim krizi ile doğrudan ve dolaylı güçlü bağları vardır. İklim değişikliği, ormanlardaki organik maddenin (yangınlarda tutuşan ve alevi yayan malzemeler) kurumasını hızlandırıyor. Araştırmalar, iklimdeki krizinin daha sıcak ve kurak koşullar oluşturduğunu gösteriyor. Artan kuraklık ve daha uzun yazlar daha uzun yangın mevsimi demek ki bu da orman yangını riskini artırıyor” ifadelerini kullandı
Orman yangınlarının sadece atmosfere karbondioksit gibi sera gazlarını salmakla kalmadığının altını çizen Doç. Dr. Acar, yeşil bitki örtülerinin fotosentez ile atmosferdeki karbondioksiti emdiğini yani sera gazı miktarını düşürdüğünü söyledi. Yangınların yok ettiği ağaçlar ve bitki örtülerinin yanması sonrasında açığa çıkan sera gazlarına ek olarak birer karbon yutağı olmamaları da ileride daha hızlı ısınma riskini tetiklediğini belirtti. Acar şöyle devam etti:
“Tabi artan sera gazlarıyla birlikte ısınan gezegenimizde daha kurak ve sıcak havalar yaşanırken bu durum orman yangınlarını da tetikleyebilmektedir. Yani, orman yangınları iklim krizini etkilerken aynı anda bu krizden de etkilemektedir. Harekete geçmeye duyulan acil ihtiyaç tarih boyunca hiç bu kadar net olmamıştı. Daha büyük ve daha yoğun orman yangınları, daha fazla duman ve kirleticiye maruz kalmak demek. Orman yangınları çevrelerindeki alanlarda hava kirliliğini artırıyor ve bölgesel olarak hava kalitesine zarar veriyor. Orman yangınlarından çıkan dumanın etkileri, göz ve solunum yolu tahrişinden akciğer fonksiyonlarında azalma, bronşit, astım ve kalp yetmezliği, erken ölüm gibi çok ciddi sonuçlara kadar değişebilir. Orman yangınlarının sağlık üzerinde etkileri dumana kısa ve uzun süreli maruz kalmanın yanı sıra, pek çok farklı etmene bağlıdır. Ama bilinen şudur ki dumana maruz kalmak insanlarda sağlık sorunlarına yol açmakta, bu da doğrudan ve dolaylı olarak sağlık harcamalarını artırarak ekonomiye de zarar vermektedir. Tabi sağlık dediğimizde sadece insan sağlığını değil, aynı zamanda o ormanda yaşayan tüm canlılar açısından durumu değerlendirmeliyiz. Ormanlar birer ekosistemdir, yangınlar sadece ağaçları yakmaz böcekler, arılar, solucanlar, kuşlar ve diğer büyük küçük hayvanları da öldürür, zarar verir. Bu kayıpların bir kısmı ne yazık ki geri dönülemez. Bu nedenle insan sağlığı kadar orman içinde yaşamını sürdüren tüm canlıların yaşama hakkını düşünmeliyiz.”
Doç. Dr. Öğr. Üyesi Canan Acar, son olarak şunları söyledi:
“Unutmamak gereken bir nokta var o da küresel olarak orman yangınlarının yüzde 80’inden fazlasının nedeninin insan kastı, hatası, ihmali kaynaklı olduğu. Tabi ki daha sıcak ve kurak havalar bu yangınların hızlanması ve etkilediği alanların büyümesini tetikliyor. İklim krizi elbette mücadele etmemiz ve acilen önlemler almamız gereken bir sorun. Ama bunun yanında hepimiz doğaya bıraktığımız izden de sorumluyuz. En basitinden çöplerimizi geride bırakmamak, kibrit ve sigara izmaritlerini gelişigüzel atmamak, ormanlarımızda ateş ya da mangal yakmamak, özellikle gözetimsiz ateş yakmaktan kaçınmak, havai fişek kullanmamak yapabileceklerimizden birkaçı. Arazi kullanımı ve orman yönetimi de orman yangını riskini etkiler. Bu konuda belediyeler gibi yerel yönetimler ve hükümetlerin mera, otlak veya tarım alanı açmak için ormanlık alanların dönüştürülmesine izin vermemesi gerekir. Yanan orman alanlarının imara değil, usulüne uygun bir şekilde tekrar hayata kazandırılması da etkili bir adım olur.” (DHA)