Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda İLAFAR Araştırma Grubu Sorumlusu Doç. Dr. Gülin Renda, bitkilerin etkilerini içlerinde bulunan kimyasal maddeler aracılığıyla gösterdiğini ve tıbbi bitkilerin çok sayıda kimyasal maddeyi bir arada taşıdığını ifade ederek “Bu nedenle ‘bitkisel ise hiç kimyasal taşımaz, zararsızdır’ şeklindeki yaygın kanı doğru değildir” dedi.
Bitkilerin ve bitkisel tıbbi ürünlerin insan sağlığında yani hastalıkların tedavisinde kullanılabilmesi için konvansiyonel ilaçlarda olduğu gibi kalite, etkinlik ve güvenlikle ilgili koşulları sağlaması gerektiğine dikkat çeken Renda, “ 'Şifa bulacağım' diye sağlığınızdan olmayın" uyarısında bulundu.
Bitkilerin insanlığın varoluşundan itibaren çeşitli amaçlarla ve özellikle tedavide kullanıldığını hatırlatan Renda "19. yüzyıldan itibaren kimyasal tekniklerin gelişmesiyle bitkilerden ilaç olabilecek maddeler elde edilmiş ve bunların yapıları aydınlatılmıştır. Bugün biliyoruz ki bitkiler etkilerini içlerinde bulunan kimyasal maddeler aracılığıyla gösterirler ve tıbbi bitkiler çok sayıda kimyasal maddeyi bir arada taşırlar. Bu nedenle 'bitkisel ise hiç kimyasal taşımaz, zararsızdır' şeklindeki yaygın kanı doğru değildir. Bitkilerin ve bitkisel tıbbi ürünlerin insan sağlığında yani hastalıkların tedavisinde kullanılabilmesi için konvansiyonel ilaçlarda olduğu gibi kalite, etkinlik ve güvenlikle ilgili koşulları sağlaması gerekir. Bitkinin doğru teşhis edilmiş olması, kaynağı, toplanması, kurutulması ve depolanması sırasındaki koşullar kalitesini etkiler. Kronik hastalığa sahip olan kişiler aynı zamanda çok ilaç kullanabilmektedir.''
Doç. Dr. Renda sözlerine şöyle devam etti:
''Bitkiler eş zamanlı kullanıldıkları zaman ilaçların etkisini azaltıp artırabilir. Örneğin sinameki bitkisi halk arasında çayı hazırlanarak sıklıkla tüketilmektedir fakat haftada 2 kere 1 bardaktan fazla ve 1-2 haftadan daha uzun süre kullanılması doğru değildir. Uzun süreli kullanımında bağırsak yapısında değişikliklere ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Hamilelik ve emzirme döneminde kesinlikle kullanılmamalıdır. Sinameki kullanımı sonucunda oluşan potasyum kaybının artması kalp glikozitlerinin ve bazı antiaritmik ilaçların etkisini değiştirir, potasyum kaybına neden olan ilaç ve bitkilerle kullanılması elektrolit dengesini bozabilir. Sarı kantaron bitkisinden hazırlanan çaylar ve ekstreler de yaygın olarak kullanılmakta ve bu bitkinin de birçok ilaçla etkileşimi bulunmaktadır. Bu örnekler arttırılabilir. İlaç kullanan kişiler, olası etkileşimlerin ve buna bağlı ortaya çıkabilecek ciddi sağlık sorunlarının önüne geçebilmek için bir bitkisel ürün kullanmadan önce mutlaka hekime ve eczacıya danışmalıdır” diye konuştu.
Doğadan rastgele bitki toplamak ve bunları kullanarak istenen etkiye ulaşmanın mümkün olmadığını kaydeden Renda, “Doğadan rastgele bitki toplamak ve bunları kullanarak istenen etkiye ulaşmak mümkün değildir. Bitkiler yetiştikleri bölgeye göre farklı kimyasal içeriğe sahip olabilirler. Bitki çayı tüketiminde özellikle doğru bitkiyi kullanmaya ayrıca kullanılan bitkilerin kalitesine ve güvenliğine dikkat etmek gerekir. Örneğin kışın papatya çayı çok tercih edilmektedir. Tıbbi papatya ülkemizde Mayıs papatyası adıyla bilinen Matricaria chamomilla (Matricaria recutita) bitkisidir. Bu bitkiyi diğer benzer papatya adı verilen bitkilerle karıştırmamak gerekir. Karışırsa hem istenen etki ortaya çıkmaz hem de ciddi zehirlenmelere neden olabilir. Mayıs papatyasının çiçekleri küçüktür ve ortasındaki kısmın içi boş ve koni şeklindedir. Etrafındaki beyaz çiçekler bir sıradır ve olgunluk dönemine göre aşağıya sarkık şekilde olabilir. Fakat bu tür ayırımları yapmak için konu ile ilgili detaylı bilgi ve deneyime sahip olmak gerekir. Birbirine çok benzeyen bitkiler farklı türler olabilirler ve farklı etkiler gösterirler. Bitkilerin tayini ancak bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılabilir. Bu nedenle tüketicilerin papatya gibi karışabilecek bitkileri alırken eczaneleri ve tıbbi bitki üretimi yapan yerleri tercih etmesi daha güvenli olacaktır” şeklinde konuştu.
Her bitkinin tıbbı çay olarak tüketilmemesi gerektiğine dikkat çeken Renda, şunları söyledi:
“Her bitki tıbbi çay olarak tüketilemez. Siyah çay ve harmanları, aromalı meyve çayları gibi tıbbi olmayan çaylar keyif için belirli ölçüde içilebilirler. Ihlamur ve melisa gibi orta ve zayıf etkili bitkiler tıbbi çay olarak kullanılabilirken 'Yüksük otu' gibi kuvvetli etkili bitkiler çay olarak hazırlanıp tüketilemez. Kullanılmaları durumunda doz aşımına ve zehirlenmelere neden olabilirler. Tıbbi bitkilerden çay hazırlanırken her bitki her karışıma konulmamalıdır, çok sayıda bitki karıştırılarak kullanılmamalıdır. Bitkilerin çay haline getirilirken kullanılan yöntem bitkiden bitkiye değişkenlik gösterir. Hazırlama yöntemleri aynı olmadıkça bitkiler karışım halinde birleştirilip kullanılmamalıdır. Çay kullanımdan hemen önce hazırlanmalıdır. Ancak doğru bitki ve uygun yöntem kullanılırsa bitkilerin etkilerinden yararlanmak mümkün hale gelir. Eczacılar bitkilerin doğru bitki olup olmadığını, kullanılan kısımlarının standartlara uygun olup olmadığını, başka bitkilerle karıştırılıp karıştırılmadığını, etken madde miktarının uygun olup olmadığını analizlerle belirleyebilecek beceriye ve yetkinliğe sahip olacak şekilde eğitim alırlar. Bu nedenle hastalıklara karşı bitkisel ürünler kullanılırken, hastalığın teşhisi için mutlaka hekime başvurulmalı, bitkisel ürünlerle ilgili konularda da eczacıya danışılmalıdır.” (İHA)