Doğu Guta bölgesindeki Duma'da, geçen cumartesi gecesi gerçekleştiği iddia edilen kimyasal saldırının ardından ABD ve müttefikleri Fransa ile İngiltere, Suriye'nin başkenti Şam'a hava saldırısı düzenledi. ABD’nin saldırısını değerlendiren İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş, bu adımın "Suriye’ye dönük daha büyük bir çatışmanın başlangıcı" olduğuna dikkat çekti. ABD’nin zemini yokladığına işaret eden Güneş, saldırıyı gerçekleştiren güçlerin, Suriye ve İran’ın güç kazanmasını istemediğine dikkat çekti. Güneş, Türkiye’nin de saldırıdan yana olan tutumu nedeniyle Rusya ile güvelik probleminin derinleşeceğine işaret etti.
Evrensel’den Çağrı Sarı’ya Suriye’de yaşanan gelişmeleri yorumlayan Doç. Dr Hakan Güneş, bu ülkelerin kimyasal iddialarıyla ilgili ‘Kendi istihbarat kaynaklarımız’ vurgusuna dikkat çekti. Uluslararası hukukta ‘Norm oluşturucu yaklaşımlar’ kuralını anımsatan Güneş “Söz konusu kimyasal silahın kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldıysa dahi kimin tarafından kullanıldığının Birleşmiş Milletler ve uluslararası kurumlar tarafından denetlenmesi, incelenmesi ve hakkında rapor yazılmasının beklenmesi gerekirdi. Sonrasında da soruna bir çözüm aranması gerekirdi. Bu adımların tamamını atladılar” dedi. Saldırının hukuksuz olduğunu savunan Güneş şu ifadeleri kullandı:
“Kimyasal saldırı iddiasının tamamen düzmece olduğunu düşünenlerden biriyim. Ama bu benim kanaatim. Yani bunun uluslararası hukuk çerçevesi, uluslararası örgütler ve kuruluşlar tarafından hatta uluslararası sivil toplum örgütlerinin de katıldığı çoklu, tarafsız sayılabilecek bir birleşimle incelenebilmesi mümkün. Kaldı ki kimyasal saldırıların izlerinin daha sonradan da tespit edilmesi gayet mümkün. Yani bu inceleme yapılmadan bu saldırının yapılmış olması ve buna da istihbarat kaynaklarının dayanak olarak gösterilmesi uluslararası hukuk normlarının altüst edilmesinin yeni bir hukuksuzluk aşamasıdır.”
Bu saldırıyı Şam rejiminin güç kazanması ile ilişkilendiren Hakan Güneş, “Ortaya çıkan saldırı çok da büyük bir saldırı değil. Bu da çok önemli. Suriye yönetiminin halihazırda yürütmekte olduğu operasyonlar çerçevesindeki askeri kapasitesini yok etmeye yönelik herhangi bir saldırı içermiyor. Çoğunlukla beklediğimiz şey aslında Suriye hava kuvvetlerinin, Suriye kara gücünün, özellikle Suriye tank birliklerinin bulunduğu merkezlerin önemli askeri endüstri sanayi komplekslerinin yok edileceği ve merkezi hükümetin savaş gücünün zayıflatılacağı yönündeydi. Böyle olmadı. Bunun altını çizelim” dedi.
ABD, İngiltere ve Fransa, Suriye merkezi yönetiminin güç kazanmasından duyduğu rahatsızlığı yineleyen Hakan Güneş, ABD’nin İran’ın etkisinin büyümesinden de duyduğu rahatsızlığı anlattı. Bu nedenle bu güçlenmeye dönük yeni eylemlerin geleceğini söyleyen Güneş, bu saldırıyı zemin yoklama olarak tarif etti. Suriye ordusuna yönelik ABD ve müttefiklerinden başka saldırıların gelmesi muhtemel olduğunu vurgulayan Güneş, “Aslında ABD ne kadar güçlü olduklarını ve böyle bir saldırıyı yapabildiklerini gösterdi” dedi.
Sahadaki durumu değiştirmek açısından saldırının etkisiz olduğunu ifade eden Hakan Güneş, “Değişim için Suriye’nin askeri kapasitesine daha sert bir vuruş yapmaları gerekir ve bunu da yapacaklar bence. Ama bunu İsrail mi yapar, İsrail -ABD mi yapar, önce İran ve ona yakın olan gruplarla mı başlarlar bunlar açıktaki sorular. Fakat bu gelecek. Ülkedeki bölgeyi kontrol etme ve düzen sağlama aşamasında geldi demek yanlış değil, fakat eksik çünkü daha gelecek. Mevcut saldırı bunu engellemekle yetmedi. Bu ülkeler Suriye ve İran’ın bölgede güç kazanmasını istemediklerine göre bu ve benzeri ve başka araçlarla önümüzdeki dönemlerde de bu saldırıları sürdüreceğini kesin olarak beklemeliyiz” dedi.
Türkiye’nin ‘Memnuniyet duyduk’ açıklamasını da yorumlayan Hakan Güneş, Türkiye hükümetinin ikircikli bir konumu olduğunu söyledi. Hem Rusya ile hem ABD ile belirli bir dengeyi gözetmeye çalıştığını ifade eden Hakan Güneş, şöyle konuştu:
“Böyle gerilim anlarında aynı anda hem ABD’ye hem Rusya’ya yakın olabilmek veya dengede kalabilmek hiç kolay değil. Nitekim Ruslar saldırıdan birkaç saat sonra Türkiye’nin yapmış olduğu destekleyici açıklamayı kendi manşetlerine taşıdılar. Türkiye’nin Rusya ilişkileri açısından zaten çözülmemiş olan güvensizlik problemini derinleştirecektir. Öte yandan Türkiye açısından da hâlâ Batı’daki önemli merkezlerle Rusya ile belirli bir ilişki sürdürmekle beraber asıl tercihinin batı olduğu ve gerekirse Türkiye’nin Suriye’de batının esas gücü olarak hizmet edebileceği mesajını vermiştir. Bu da güçlü bir mesajdır ve Ankara’nın yani Erdoğan ve AKP yönetiminin arzu ettiği politika ile uyumlu, başarılı bir adımdır.”