Doğa sporcularının gözünden Türkiye'de iklim krizi: 'Balıklardan çok plastiklerle yüzüyorum'

Doğa sporcularının gözünden Türkiye'de iklim krizi: 'Balıklardan çok plastiklerle yüzüyorum'

Dağları ve denizleri "Evim, ofisim" diye tanımlayan doğa sporcuları, hepimizi giderek daha çok etkilemeye başlayan iklim ve çevre krizini yıllardır takip ediyor, değişimleri sürekli izliyor.

Sporcular orman yangınları, buzul erimeleri, fırtınalar, seller, ısınan mevsimler gibi olağanüstü hava değişimlerine karşı mücadele etmek için yeni platformlar yaratıyor.

Son yıllarda gerçekleşen sıra dışı hava değişimleri ve özellikle sıcaklık artışları dünyada çeşitli spor dallarını etkilemeye başladı. 2014'te Rusya'nın Soçi kentinde yapılan Kış Olimpiyatları sırasında kar yağışı olmadığı için mecburen yapay kar kullanıldı. Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları'nda ise sporcular aşırı sıcaklarda yarışmanın zorluklarından şikayetçiydi.

Türkiye'de de son yıllarda doğa sporları iklim değişikliğinden olumsuz etkileniyor. BBC Türkçe'ye konuşan sporcular hayatlarının büyük bir bölümünü geçirdikleri doğal ortamlardaki değişim ve bu değişimin hızından dolayı üzgün olduklarını söyleseler de gelecek için hala umutlular.

Dağ kayakçısı ve Uluslararası Dağ Kayağı Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Vehbi Aytekin Sanalan dağ kayağının 2026'dan itibaren olimpik bir spor dalı olacağı, dolayısıyla dağlara daha fazla zarar vermemek için sürdürülebilir bir hale getirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Aynı zamanda ISMF Sürdürülebilirlik Komisyonu üyesi olan Sanalan, "Önümüzdeki 20 yıl içerisinde yapay kar üzerinde kayak yapılacak gibi distopik söylemler var, buna karşı çalışıyoruz" diyor.

'Kar ve buzullar çok hızlı bir şekilde eriyor'

Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) Başkanı Ersan Başar ise yaklaşık 30 yıldır dağcılık yapıyor ve Türkiye'nin dağlarını iyi tanıyor. Başar, iklim değişikliğinin en etkin şekilde 4 ve 5 bin metre seviyelerindeki dağlarda görüldüğünü, bu dağların tepelerinde kar ve buzulların çok hızlı bir şekilde eridiğini söylüyor:

"Buzul çağından beri milyonlarca yıldır oluşan ve günümüze kalan yapılar bunlar ve gözümüzün önünde yok olup gidiyorlar."

2007 yılında Ağrı Dağı2007 yılında Ağrı Dağı2021 yılında Ağrı Dağı2021 yılında Ağrı Dağı

Ersan Başar aynı zamanda Doğu Karadeniz'deki Kaçkar Dağları'nın zirvesinde bulunan ve uzun yıllardır tırmanılan Büyük ve Küçük Buzul adlı iki buzuldan bahsediyor. Buzulların büyüğünün son 20 yılda ciddi erimeler olduğu için hacminin yüzde 20'sini kaybettiğini, küçüğünün ise yarıdan ikiye ayrılıp tamamen parçalandığını söylüyor.

Başar, "Erciyes Dağı'nda da Tarak isimli bir buzul son 10 yıl içinde yok oldu" diyor.

İklim değişikliği sporcuların hem çalışma alanını yok ediyor hem de hayatlarını tehlikeye atıyor. Dağ sporlarında buzulların erimesi kaya çürümesi, akarsuların yön değiştirmesi ve dağ yataklarında oynamalara neden olduğu için sporcular yıllardır takip ettikleri rotaları değiştirmek zorunda kalarak kaybolabiliyor ve kaza geçirebiliyor. Denizde ise gittikçe artan kirlilik görüş mesafesini kısıtlıyor ve sporcuların sağlığını riske atıyor.

Profesyonel dağcı ve dağ rehberi Tunç Fındık dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de giderek daha fazla sert yağış ve fırtına görülmesine, kış aylarında hava sıcaklığının artmasına dikkat çekiyor.

Fındık, 1970 ve 80'lerde Aladağlar, Kaçkar, Ağrı ve Reşko gibi tırmanış yapılan dağların tepesinde yaz aylarında bile yoğun kar ve buz olduğunu ancak son yıllarda böyle bir birikimin kalmadığını, üstelik ciddi bir kuraklık olduğunu söylüyor.

Fındık, "Erzurum'da eskiden kış aylarında -40 dereceyi görürdük, artık -2, -3 seviyelerinde kalıyor dolayısıyla hiçbir şey donmuyor. Kuraklık aynı zamanda su kaynaklarının azalmasına da neden oluyor" diyor.

Türkiye'de özellikle Erzurum ve Rize'de kışın en az 4 ay boyunca donan ve tırmanış için tercih edilen şelalelerin de eskisi kadar akmadığı, aksa da donmadığı gözlemleniyor.

Denizaltı

Serbest dalış milli takım sporcusu ve dünya rekortmeni Şahika Ercümen ise son yıllarda balıklardan çok plastiklerle yüzdüğünü söylüyor.

Şahika Ercümen aynı zamanda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye'nin Sudaki Yaşam Savunucusu olarak yaptığı dalışlarla Türkiye denizlerinde artan kirlilik ve istilacı yabancı türlere dikkat çekmek için çalışıyor.

Ercümen, "Türkiye'de hava sıcaklıklarının artmasına ek olarak atık su yönetimindeki ihmallerden kaynaklanan müsilaj gibi sorunlarla ilgili de aktif olarak çalışıyorum" diyor.

Türkiye denizlerindeki sıcaklık, kirlilik ve istilacı türlerin ekosistemleri tehdit ettiğini söyleyen Ercümen, birçok canlının kuzeye ve daha yüksek rakımlara doğru göç ettiğini anlatıyor.

Sporcuların doğayı koruma girişimleri

Doğa sporcuları sürdürülebilir dağcılık ve dağ kayağı, ve sudaki yaşamı korumak üzere önemli girişimlerde bulunuyor.

Sanalan dağ kayağının tabiatla iç içe, hava durumu ve yeryüzü şekillerine bağlı, hassas bir spor olmasından dolayı iklim krizinin etkilerine karşı çok savunmasız olduğundan bahsediyor ve Uluslararası Dağ Kayağı Federasyonu'nun Sürdürülebilirlik Komisyonu'nun dağ kayağı yarışmalarını karbondioksit salımı en düşük olacak şekilde düzenlemek üzere önlemler aldığını anlatıyor.

Sanalan, "Kullanılan tüm ekipmanın karbon salım ölçümü yapılıyor, yeni ekipman yerine tamir ve onarım yöntemleri tercih ediliyor" diyor.

Türkiye Dağ Kayağı Şampiyonası son iki yıldır hava değişimleri yüzünden Karadeniz'deki daha yüksek dağlarda yapılıyor.

Türkiye Dağcılık Federasyonu de sürdürülebilir dağcılık çalışmaları kapsamında kullanılan malzemelerin enerji tüketimi, sıfır atık dağcılık ve sporcular arasında iklim krizi üzerine farkındalık eğitimleri gerçekleştiriyor.

Federasyon Başkanı Ersan Başar, Covid-19 döneminde doğa sporlarına olan talebin hiç olmadığı kadar arttığı ve bu yüzden dağların baskı altında kaldığını anlatarak dağcılığa yeni başlayanların mutlaka sürdürülebilirlik eğitimi alması gerektiğini vurguluyor:

"Daha önce gidip görmüş olduğunuz buzulu birkaç yıl sonra bulamamak size değişimin boyutunu anlatıyor ve insan daha çok korumak istiyor."

Şahika Ercümen ise "Sizin evinizi göz göre göre yaksalar ne hissederseniz ben de onu hissediyorum" diyor.