Yaşam şartlarının gittikçe ağırlaştığı ve küresel krizin etkilerini hissettirdiği bir ortamda vatandaş doğal gaza 5’inci kez yapılan yüzde 22,50 oranındaki fahiş zammın şokunu yaşarken, yapılan zamma karşı toplumun her kesiminden de tepkiler yağıyor. Doğalgaz zammı duyurulduğundan bu yana tepkilerini ve hükümetin açıklamalarındaki çelişkileri dile getiren meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve köşe yazarlarının eleştirileri, zammın gerekçesi olarak hükümet tarafından yapılan açıklamaların hiç de tatmin edici olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Artık doğalgazda Avrupa’nın en ucuz ülkesi değilizHürriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam ve Vatan gazetesi yazarı Bilal Çetin aşağıda yer verdiğimiz 4 Kasım 2008 tarihli yazılarında doğalgaz zammından kimin sorumlu olduğunu ve bu zammın arkasındaki ince hesapları sorguluyor:
Zammın sorumlusu Başbakan Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler dün Botaş’ta basın toplantısı yapıp son zammı teknik olarak savundu. İyi de, Botaş’ın, yani teknisyenlerin bu işte sorumluluğu olduğunu kimse söylemedi ki... Söylenen, eleştirilen bu kadar yüksek zammın geçmişten gelen yanlışların etkisiyle bu kadar yüksek tutulduğu ve bunun siyasi bir karar olduğu... Bakan Güler, teknik zam hesaplamalarında Botaş’ın belediyeden ya da başka yerden alacaklarının yer almadığını, bunların nakit akım tablosunda yer aldığını söylüyor. Zaten doğrudan bir etki söz konusu değil. Ancak 5 yıl öncesine kadar en karlı KİT olan Botaş’ın şimdi bu karı etmeyişinin sebebi, Hükümetin uyguladığı politikalar değil mi? Diyoruz ki; Botaş teknik olarak otomatik hale gelen, gerekli zammı yapsın ama bunun tüketiciye aynı oranda yansımaması için geçici olarak vergi oranlarıyla oynansın. Maliye daha önce akaryakıtta, sigarada yaptığını burada da yapsın, belirli süreler için vergi oranlarını düşürüp artırarak Botaş’ın zamlarının aynen tüketiciye, sanayiciye yansımasını engellesin.. Maliye diyor ki; benim gelir kaybına tahammülüm yok, vergiyi düşüremem, yapılan zammı aynen mevcut vergi oranlarını da uygulayıp, tüketiciye ve sanayiciye yansıtırım... Şimdi soruyorum; eğer popülist politikalarla, siyasi yatırımlar ve kararlar nedeniyle Botaş bu kadar kötü duruma düşürülmese, yine eskisi gibi en karlı KİT olsa, bu karını temettü olarak Hazine’ye vermeyecek miydi? Hazine bu paraları aldığı zaman çok daha rahat bir konuma gelir, o zaman da Maliye’nin belirli süreler için vergi kaybına tahammülü olmaz mıydı? İşte Maliye o zaman bu vergi indirimlerine razı olmak zorunda kalmaz mıydı? Ekonomi bir bütündür ve bir yerden fiyatlara müdahale edip, sübvansiyonlara başladığınız zaman, trilyonlarca liralık kar elde eden KİT’lerin tüm dengesini bozduğunuz zaman, bunun sonu gelmez. Bileşik kaplar örneği bu hata ekonominin her yerini etkiler, bozar.... Hep halının altına süpürerek saklamaya çalıştığınız pislikler, işte böyle zor dönemlerde, gün yüzüne çıkar... Bunun adı da popülizmdir, bunun adı kötü yönetimdir. Elektrik zammı şart, enflasyon azacak Öğrendiğim kadarıyla Botaş’ın maliyetleri yansıtmaması halinde üstleneceği yükün toplamı 700 milyon dolarmış. Botaş’ı o kadar zor duruma düşürdünüz ki, Botaş’ın bu yükü üstlenmesi artık imkansız. Adamlar işi gücü bıraktı mesailerinin büyük bölümünü o kastettiğiniz nakit akımına harcıyor, günü çevirmek için oradan buradan borç alıp ödemekle, günleri geçiyor. Bunun yerine formül belliydi; Maliye Bakanlığı bu yükün en azından bir bölümünü vergi indirimiyle absorbe edebilir, daha sonra fiyatlar ineceği için eski gelirine, hatta daha fazlasına zam yapılmadan yine ulaşabilirdi. Şimdi en kaba hesapla, yani elektriğin yüzde 50’sinin doğalgazdan elde edildiği varsayımıyla, elektriğe yüzde 12 civarında zam gerekecek. Doğalgazın üretim maliyetlerini çok etkileyeceği büyümeye olumsuz etki yapacağı kesin. IMF’ye "büyümemizi kısıtlıyor" diye karşı çıkan Başbakan, işin bu yönünü hiç mi düşünmüyor? Doğal olarak hem ihracat yapan hem iç tüketime çalışan sanayicinin maliyetleri çok yükselecek. Ne kadar iç talep kısıtlı da olsa, ürettiği mala zam yapmak zorunda kalacaklar başka türlü faaliyetlerini sürdürmeleri mümkün olamaz, başka türlü üretim yapamazlar... Öyle olunca da, zaten artış eğilimindeki enflasyon daha da azacak. Ama vergi indirimi yoluyla bir süreliğine tüketiciye yansıtmadan, ya da daha az yansıtarak bu iş götürülseydi, hem sanayici hem halk, kış aylarında bu kadar zor durumda kalmayacak, hem de enflasyon bu kadar azdırılmayacaktı. Mart geldiğinde, hemen seçim öncesinde bu kez indirim yapacaksınız ama tüm malların fiyatlarına yapılan zamlar artık geri gelmeyecek... Bu işin sorumlusu bizzat Başbakandır. Yıllarca önüne gelen zam kararlarını geri çevirip, indirimleri kameraların karşısına çıkıp bizzat açıklayan Başbakan, şimdi bu zamma onay verdi, bürokratlarını bakanlarını kameraların önüne atıp, "zammı anlatın" diyor... Kastım en tepesi için; bunun adı kötü yönetim değildir de, nedir? Erdal Sağlam ------------------------
Doğal gaz zammı zorunlu muydu? Enerji Bakanı Hilmi Güler, dün BOTAŞ Genel Müdürü ile birlikte yaptığı basın toplantısında yüzde 22,5’luk zammı savunurken bunun bir zorunluluk olduğunu söyledi. Çünkü Yüksek Planlama Kurulu’nun Şubat ayındaki bir kararı ile ithal fiyatlarda veya döviz kurlarında meydana gelecek artışların doğalgazın satış fiyatına yansıtılması kesin hüküm altına alınmış. Döviz kurlarında son dönemde yüzde 30 civarında bir artış olduğuna göre zam da kaçınılmaz olmuş... Bakan ve Genel Müdür’ün dün yaptıkları zam savunmasının özeti bu. Uygulanan ekonomik programın mantığı, yürürlükteki YPK kararı ve döviz kurlarındaki artış BOTAŞ’ın fiyat ayarlamasını zorunlu kılıyor olabilir. Ama hükümet, bugüne kadar acaba bütün YPK kararlarına, ekonomik programın bütün ilkelerine harfiyen uymuş mu? Hayır. İsteseydi Şubat ayında doğal gaz satış fiyatlarının belirlenmesi ile ilgili alınan YPK kararı yeni bir kararla pekala değiştirilebilirdi. Bunun son derece mantıklı bir gerekçesi de var. Doğal gaz ithal fiyatları, ham petrol fiyatlarına endeksli olarak belirleniyor. Ve bu endeksleme de bugünkü fiyatlara göre değil, ortalama 6 ay geriye doğru gidilerek bulunan fiyatlara göre oluşuyor. 6 ay önceki petrol fiyatları 120 - 150 dolar düzeylerinde idi. Dolayısıyla şu an BOTAŞ doğal gaza yüksek fiyat ödüyor. Fakat bir kaç ay sonra bu hesaplama formülü, son dönemde 60 dolar düzeyine gerileyen ham petrol fiyatlarına göre muhtemelen yarı yarıya düşecek. Eğer hükümet isteseydi yakın gelecekteki alım maliyetindeki düşüşü dikkate alarak zammı erteleyebilirdi. Hem doğal gaz zammının olumsuz etkilerinden, maliyet artışlarından sanayiciyi korumak hem de dar gelirli tüketici kesimin geçim sıkıntısını daha da ağırlaştırmamak için bir başka yol daha bulabilirdi hükümet. Dört ay sonra doğal gaz ithal fiyatlarının 60 dolarlık ham petrol fiyatları baz alınarak hesaplanacağı dikkate alınarak o süre içerisinde geçici bir vergi indirimine gidilebilirdi. Halen lüks tüketim malı sınıfında yüzde 18 olarak uygulanan doğalgazın KDV oranı yüzde 8, hatta yüzde 1’e çekilebilirdi. Aynı şekilde yüzde 10 oranındaki Özel Tüketim Vergisi oranı da indirilebilirdi. Hükümet bu yolları tercih etmedi. Belki bunun bütçede yol açabileceği sıkıntıdan endişe etti. Fakat, seçim öncesi belediyelere aktarılan trilyonların bütçe dengesini nasıl bozduğundan nedense pek endişe edilmiyor. Öyle anlaşılıyor ki, doğal gaz zammının seçmen üzerinde yaratacağı olumsuz etki AKP’yi fazla endişelendirmiyor. Bugün AKP’li belediyelerin kaynaklarının arttırılması daha önemli görülüyor. Seçime kısa bir süre kala, örneğin 2009 yılı Ocak sonu veya Şubat başında ham petrol fiyatlarına bağlı olarak doğal gaz ithal fiyatları düşecek. Bunun da tüketiciye yansıtılması yüzde 30’lar civarında bir ucuzluk demek. Böylelikle seçmenin gönlü yeniden kazanılacak. Muhtemelen bugünkü yüksek zam ısrarının gerisinde bu tür ince hesaplar var... Bilal Çetin