28 Şubat Davası'nın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan, "Batı Çalışma Grubu (BÇG) ve 28 Şubat iddianamesi adıyla açılan dava, Ergenekon ve Balyoz türevindendir. Buna fırsat veren kesintisiz güç kaynağı hep aynı merkezdir" dedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, tutukluluk incelemesi kapsamında beyanda bulunan Doğan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkili organlarınca kabul edilmiş değerlendirmelere göre yayımlanan resmi dokümanlar çerçevesinde, anayasanın laiklik ilkesini korumak için kurumların üzerine düşen işlemlerin, bugün irticayla mücadeleyi yargılama durumuna getirdiğini öne sürdü.
28 Şubat döneminde Başbakanlıktan irticayla mücadele için 61 genelge yayımlandığını belirten Doğan, "BÇG ve 28 Şubat iddianamesi adıyla açılan dava, Ergenekon ve Balyoz türevindendir. Buna fırsat veren kesintisiz güç kaynağı hep aynı merkezdir" iddiasında bulundu.
İrticayla mücadele için dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ın da katıldığı toplantılar yapıldığını ifade eden Doğan, şunları kaydetti:
"406 sayılı Milli Güvenlik Kurulu kararlarından sonra 13 Mart 1997'de bir toplantı yapıldı, bu toplantı maalesef belgelerde yok. Burada irticayla ilgili alınan kararların uygulanması yönünde söz alanlar hararetli konuşmalar yapmışlar. Tansu Çiller'den sonra söz alan Erbakan, 'Sayın Çiller benim sözlerime tercüman oldu, irtica bir hastalıktır' demiştir. Bunlar daha sonra basın organlarında da çıktı."
Doğan, "AKP hükümetleri 2004 ve 2006 yıllarında, irtica ile mücadele kapsamında genelgeler yayımlamıştır. AKP hükümeti, görevdeyken de bununla ilgili toplantılar yapılmıştır. Bu toplantılar 2009'a kadar da sürmüştür" diye konuştu.
İddianamede yer alan 28 Şubat sürecine ilişkin belgeleri eleştiren Doğan, tahliyesini istedi.
Duruşmada söz alan Kenan Deniz'in avukatı Mustafa Bir, Anayasa'nın 137'inci maddesine atıfta bulunarak, askerlik hizmetinin anında emir verilip, yerine getirilmesi esasına dayalı olduğunu söyledi.
Askerlikte yazılı emir diye bir müessesenin bulunmadığını ifade eden Bir, işaretin, tavrın, mimiğin bile emir yerine geçebildiğini anlattı.
Emrin suç teşkil etmesi durumunda bundan emir verenin sorumlu olduğunu ifade eden Bir, "Emrin gereğinin yerine getirilmesinden doğan hiçbir sorumluluk asta yüklenemez. BÇG, Milli Güvenlik Kurulu tarafından oluşturulmuştur ve tamamen anayasal düzene ve kanunlara uygundur. Burada birçok kişi emirleri yerine getirmiştir. Emrin hukuka uygunluğunun müvekkilim tarafından değerlendirilmesi mümkün değildir. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum" dedi.
Çevik Bir'in avukatı Vefa Toklu da gerek iddianamede gerekse müvekkilinin tutukluluğunun devamına ilişkin kararlarda Genelkurmay'ın elinde hiçbir belgenin kalmadığının açıkça görüldüğünü savundu.
Müvekkilinin tutukluluğunun devamına karar verilmesi için, "delillerin toplanması" gibi bir gerekçenin ortadan kalktığını savunan Toklu, Bir'in yaklaşık 13 yıldır emekliliğini sürdürdüğünü ve toplum için herhangi bir tehlike oluşturmadığını söyledi.
Genelkurmay Başkanlığında yapılan çalışmaların tümüyle yasal zeminde gerçekleştiğini ileri süren Toklu, "Bütün faaliyetler, hükümetin talimatları ve bilgisi doğrultusunda MGK koordinesinde yapılmıştır. Bu kapsamda, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile de çalışmalar yürütülmüş, bu çalışmalar, Refahyol hükümetine karşı değil iç tehdit olan irtica faaliyetine karşı yapılmıştır. Müvekkilimin tahliyesini istiyorum" dedi.
Tutukluluk durumlarına ilişkin sanık ve avukatları dinlenmeye devam ediliyor.