T24 - Amberin Zaman, Oktay Ekşi'nin AKP''nin temsilcilerine "analarını satan zihniyet" ifadesini kulladığı yazısı ardından 36 yıldır başyazarlığını yaptığı Hürriyet gazetesinden ayrılmak zorunda kalmasını 'Doğan medyadaki yazar kıyımı' diyerek açıkladı. Zaman, kıyıma karşı durabilmek için "Türkiye'de medya dışında herhangi yatırımı olmayacak yabancı birilerinin başta Aydın Bey'in (Doğan) gazeteleri ve televizyon kanalları olmak üzere Türk medyasının bir kısmını satın almasını" önerdi.
HaberTurk gazetesinde bugün (2 Kasım) yayımlanan yazı şöyle:
Oktay Ekşi ve kantarın topuDoğan medyadaki yazar kıyımı hepimizi çok yakından ilgilendiren bir konu, zira her şey ortada. Bir yazar olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdiğin andan itibaren topun ağzına doğru ilerliyorsun. Ve eğer en son kurbanımız Oktay Ekşi'nin yaptığı gibi "kantarın topunu kaçırırsan" kapının önüne oturtuluveriyorsun. Durum bu.
Aydın Doğan ile en az üç mülakat yaptım ve ayrıca uzun uzun sohbet etme imkânını buldum. Kendisiyle her zaman sıcak bir diyaloğum olmuştur. Aydın Bey'de şeytan tüyü var. Ayrıca yazarlarına en zorlu dönemlerde dahi (örneğin 28 Şubat'ta) az çok sahip çıkıyordu, ta ki astronomik vergi cezalarına çarptırılana kadar. O günden beri AK Parti iktidarı, hangi yazarına takmış ise o yazar ya şutlandı ya da bir şekilde pasifize edildi. Bunun en son örneği Oktay Ekşi. Kullandığı ifade "Bunlar analarını da satar" hoş değildi, tamam. Adamcağız özür de diledi ki Oktay Bey'i tanıdığım kadarıyla (burnundan kıl aldırmaz) bu onun için hiç de kolay olmamıştır. Ama yetmedi. İstifa etmek zorunda kaldı. Kantarın topu esas o an kaçtı. Nazlı Ilıcak'ın dünkü köşesinde belirttiği gibi, meselenin Doğan Medya Grubu'nun "yayın ilkeleri" ile herhangi bir alakası olduğuna inanmak için epeyce saf olmak lazım. Bence o ilkeleri yeniden yazabilirler. Tek cümle yeter: "Recep Tayyip Erdoğan veya AK Parti'yi eleştirmek YASAK." Abartıyorum belki. Farkındayım. Ama yine de "N'oluyoruz yahu?" demekten alamıyorum kendimi.
Peki Başbakan, The New York Times'ın sivri dilli köşe yazarı Maureen Dowd'un ağzına düşseydi acaba neler olurdu. Arşivine girip bakınız: Örneğin oğul George Bush için "wuss" (y..şak), Clinton döneminin Başkan Yardımcısı Al Gore için de "Süt emziren kadın gibi" demiş: Ama kimse onun kovulmasını ne düşünmüş ne de talep etmiş.
Eğer kamuoyu araştırmaları doğru ise, ki CHP'nin en son 29 Ekim'deki sergilediği ibretlik tavırdan sonra iyice öyle olmuştur, Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti daha çok uzun yıllar bu ülkenin başında olacak. Peki medya ne yapacak? Farz edelim Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'yi hedef alan müthiş bir yolsuzluk dosyası sundu, hangi gazete bunu yayınlamaya cesaret eder? Gerçekten merak ediyorum.
O yüzden diyorum ki evet, lütfen, ne olur medya dışında Türkiye'de herhangi yatırımı olmayacak, gözüne ihaleler kestirmeyecek yabancı birileri, başta Aydın Bey'in gazeteleri ve televizyon kanalları olmak üzere Türk medyasına el atsınlar, bir kısmını satın alsınlar. Belki durumu biraz onlar dengeler. Yoksa bu gidişle gerçekten hepimiz dürüstlük ve ekmek parası arasında sıkışıp kalacağız. Kantarın topunu kaçırmayalım derken bu kez gazetecilik namusumuzu elden kaçıracağız.
Azerbaycan medyası
New York Merkezli Human Rights Watch'ın (İnsan Hakları İzleme Kurulu) geçtiğimiz hafta parlamento seçimlerine günler kala Azerbaycan'da meslektaşlarımızın maruz kaldığı baskılar hakkında yayımladığı rapor gerçekten iç karartıcı. 2009 yılının başından beri FM dalgasından yayın yapan tüm yabancı radyo kanallarına yayın yasağı uygulanıyor. Bir kısmı düzmece suçlamalarla olmak üzere onlarca gazeteci, hükümeti eleştirdiği için yargılanıyor. Bunların arasında davaları uluslararası platformda dikkat çeken iki genç Azerbaycanlı blogcu var. Emin Milli ve Adnan Hacızade, Aliyev iktidarının yolsuzluklarını Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde dillendirdikleri için tutuklanıp ikişer yıl hapis cezasına çarptırıldılar.Özellikle hükümetin petrol gelirleriyle her biri 41 bin dolar olmak üzere iki tane eşek almasını tiye alınca olanlar olmuş. Temmuz 2009'da genç blogcular Bakü'de bir lokantada otururken tanımadıkları iki adam tarafından saldırıya uğramışlar. Ancak polis tutanaklarına göre saldırganlar onlara değil onlar saldırganlara saldırmış! Ve böylece hüküm giymişler. Başka muhalif gazeteciler benzer komplolara kurban edilirken Azerbaycan'ın Fars kökenli Talış azınlığına mensup Novruzali Mammadov geçtiğimiz yıl hapishanede hayatını yitirdi. Talişi Sodo (Talışların Sesi) adlı gazetenin genel yayın yönetmeni olan Mammadov, İran adına casusluk yapmak suçuyla tutuklanıp ağır işkenceler gördü. 16 ay sonra hâkim önüne çıkan Mammadov 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Uluslararası insan örgütleri Mammadov'un masum olduğunu savunuyorlar...