Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, Doğru Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası'nın kendisine yazdığı mektubu köşesinde paylaştı. Köyatası yazdığı mektupta hükümete ilişkin olarak "Osmanlı hayali ile yanıp tutuşuyorlardı. Türkiye Cumhuriyetini, Osmanlı'nın son dönemlerinde düştüğü yönetilemez çaresizliğe sürüklüyorlar" ifadelerini kullandı.
Köyatası'nın mektubu özetle şöyle:
"AKP iktidarının ekonomi politikasında tercihleri, halktan yana bir model değildi. Tamamen devlet olanakları ile yandaşlara kaynak aktaran, çalışan kesimler yerine, işbirliği yaptıkları yabancı ve yerli sermayeyi kayıran ekonomi politikaları izlediler. 20 yılın bütçe uygulamaları, tarım politikaları, ithalat ve inşaat politikaları, yüzlerce kez değiştirilen ihale kanunu ve en önemlisi de yurt dışına ve yurt içine ödenen faizler ve gelir dağılımındaki bozukluklar bunun kanıtı. 20 yılda 3.5 trilyon dolara yakın vergi toplandı, dış borç kullanıldı, özelleştirme yapıldı. 600 milyar dolardan fazla faiz ödendi. Bunlarla ilgili sayfalar dolusu yayınlar yapıldı. (Vergi uzmanları Ozan Bingöl, Nedim Türkmen, DPT eski Müsteşarı-CHP Milletvekili İlhan Kesici.)
Bir çarpıcı örnek daha vereyim:
Son 10 yılda (2010-2020) imalat sanayiinde ortalama işçi ücretleri reel olarak 559 dolardan 389 dolara düştü. Buna karşılık imalat sanayinde ortalama şirket başı kar, 199 bin dolardan 307 bin dolara yükseldi. Daha da vahimi, bilinenin aksine, imalat sanayiindeki karlılık artışı orta ve yüksek sektörlerde değil, ucuz işgücüne dayalı düşük teknolojili sektörlerde gerçekleşti. (Dr. Oktay Küçükkiremitçi, 21.YY Planlama Grubu)
Ekonomi-politik sübjektif bir tercihtir. Bana ve benim gibi düşünenlere göre, bu saydıklarım kötü yönetim değil, toplumun refahını gözetmeyen, kendileri ve yandaşlarının çıkarlarını kollayan kötü ekonomi-politik tercihtir. AKP iktidarı, bu kötü ekonomi-politik tercihlerinin üstüne bir de tüy dikercesine, ekonomiyi akıl ve bilimden uzak çok kötü yönetmektedir. Ekonomide toplumun geniş kesimlerinin refahını gözeten, ülkenin her tarafında planlı kalkınmayı hedefleyen, hep birlikte üretip adil bölüşümü ve sosyal devleti önceleyen tercih, bizim için doğru tercihtir. Ama doğru tercihte bulunmak yetmez. Doğru tercihi de doğru yönetmek gerekir. AKP'nin ekonomi politikası kötü tercihtir ve üstüne ekonomiye de kötü yönetmektedir.
Osmanlı'nın iltizam ihaleleri, kapitülasyonlar, demiryolları inşaatı-işletmesi, verilen-satılan topraklar, maden ruhsat- işletme imtiyazları ve Duyun-u Umumiye idaresine bakın… Bir de şimdinin Hazine garantili yol, köprü, şehir hastaneleri, elektrik dağıtım şirketleri, maden ruhsat-işletme, yabancılara arazi ve konut satışlarına, İngiltere ve ABD kontrolündeki Katar, BAE, Suudi devlet fonları ile yapılan anlaşmalara bakın. Arada hiçbir fark yok. Önce borç al, borcu verimsiz şekilde harca, sonra devlet imtiyazlarını devret. Bütün bunların üstüne bir de şunları koyun:
Yol geçen hanına dönmüş sınırlar… Sayıları 10 milyonu bulan, kontrol edilmesi gittikçe zorlaşan, beka sorununa dönüşen sığınmacı bir nüfus… Umudunu yitirmiş genç nüfus ve nitelikli işgücü… Çökertilen tarım ve yaklaşan açlık tehlikesi…
Osmanlı hayali ile yanıp tutuşuyorlardı. Türkiye Cumhuriyetini, Osmanlı'nın son dönemlerinde düştüğü yönetilemez çaresizliğe sürüklüyorlar.”