Doğu Akdeniz'de doğal gaz gerilimi

Doğu Akdeniz'de doğal gaz gerilimi

Doğu Akdeniz'deki doğal gaz arayışları, Türkiye ile Yunanistan'ı kıta sahanlığı eksenli bir ihtilafa sürükleyebilir. Bölgedeki çekişmenin siyasi ve hukuki ayağını Atina'dan Stelyo Berberakis mercek altına aldı.

Doğu Akdeniz bölgesinde süregelen sondaj çalışmaları, Türkiye ile Yunanistan'ı yeniden karşı karşıya getiriyor. Ege Denizi'ndeki görüş ayrılıklarına ek olarak Doğu Akdeniz'de kaydedilen son gelişmeler yalnız Türk-Yunan ilişkilerini değil, Kıbrıs sorununu doğrudan ilgilendirdiği gibi bu tabloya şimdi ABD, İsrail ve Mısır da katılıyor.

Yunanistan'ın bir yandan Kıbrıs Adası ile arasındaki deniz bölgesinde kendi Münhasır Ekonomik Bölge'lerini (MEB) ilan etmesi; diğer yandan Kıbrıs Cumhuriyeti, İsrail ve Mısır ile işbirliği yaparak ilan ettikleri MEB'lerini birleştirmesi, Akdeniz havzasında keza büyük bir paya sahip olan Türkiye'nin bu bölgede adeta yalnızlığa itildiği izlenimini yaratıyor.

Kıbrıs Adası'nın güneybatısındaki 12 numaralı parselde sondaj çalışmaları yapan ABD'li petrol şirketi Exxon Mobile, ortaya çıkan ilk sonuçların "cesaret verici" ve bu yataklardaki doğal gazın "ticari değeri" olduğu kanısına vardı.

Nihai sonuçların önümüzdeki haftalarda resmen açıklanması beklenirken, ABD Jeoloji Enstitüsü'nün tahminlerine göre Akdeniz havzasının diplerinde yaklaşık 10 trilyon metreküp doğal gaz yatıyor.

Türkiye: Bu oyunda ben de varım

Kendisinin "oyun dışında" bırakıldığına inanan Türkiye ise, "Fatih" ve "Barbaros" adlı iki araştırma gemisi ile Doğu Akdeniz'de kendi hidrokarbon araştırmalarını başlattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon "avından" Türkiye'nin mahrum edilemeyeceği yolundaki açıklamalarını sık sık dile getiriyorlar.

"Türkiye'nin gerek Ege'de gerekse Doğu Akdeniz bölgesinde egemenlik hakları var. Türkiye bu bölgelerde oldu bittilere izin veremez. Türkiye'ye sorulmadan hiç kimse hiç birşey yapamaz" diyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin "aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin de aynı bölgedeki haklarını korumakla mükellef" olduğunu vurguluyor.

Çavuşoğlu'nun, "Fatih" araştırma gemisinin Kıbrıs Rum tarafının ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge'lerini de içine alan deniz bölgelerinde araştırmalara başlayacağını açıklamasıyla, hem Rum kesiminde hem de Atina'da "olası bir sıcak temas" senaryoları gündeme geldi.

Kıta sahanlığı konusundaki belirsizlik ihtilafa gebe

Yunanistan'ın Kıbrıs Cumhuriyeti ve İsrail ile kurduğu "Enerji İttifakı"nın Türkiye'yi rahatsız ettiği bir gerçek. Bu durumun belki de daha tehlikeli bir Türk-Yunan ihtilafı doğuracağından endişe duyuluyor.

Atina'da uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Athanasios Dokos, Yunanistan'ın tezlerine katılmıyor ve Yunanistan'ın Kıbrıs Adası ile arasındaki deniz bölgesini birleştiren MEB alanlarının deniz hukukuna aykırı olduğunu söylüyor. Bu konuda "ülkeler, komşu ülkelere danışmadan kendi Münhasır Ekonomi Bölge'lerini (MEB) tek taraflı ilan edemez. Bu siyasi anlamda olabilir ama hukuka aykırıdır" görüşünü savunuyor.

Uluslararası Ekonomik İlişkiler Profesörü Haralambos Tsardanides'in görüşleri de farklı değil. Tsardanides, "Yunanistan’ın Kıbrıs ve İsrail ile arasındaki deniz bölgelerini birleştiren MEB'leri, uluslararası hukuk mahkemelerinde kabul görmez. Bu konuda Türkiye'nin tezleri daha güçlü." şeklinde konuşuyor.

Yeni Dışişleri Bakanından diyalog mesajı

DW Türkçe'ye konuşan Yunanistan'ın yeni Dışişleri Bakanı Yorgos Katrougalos ise, Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras'ın son Ankara ziyaretinde kıta sahanlıklarını belirleyecek özlü bir diyaloğun kapılarının açıldığını ima eden ifadeler kullandı. Tsipras'ın Türkiye ziyaretinin olumlu sonuçlar getireceğinden söz eden Katrougalos, gelecek altı ay içinde Selanik kentinde Türkiye ile Yunanistan arasında kesilen  Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin yanısıra Türk ve Yunan iş insanlarının yer alacağı bir de ekonomi forumunun düzenleneceğini belirtti.

Diyaloğun yeniden başlatılmasıyla, Ege'deki anlaşmazlıkların çözümünü öngören dışişleri bakanlıkları arasındaki istikşafi görüşmelerin önemine değinen Katrougalos, aynı zamanda Kıbrıs sorunun çözümünü öngören müzakerelerin de kesildiği yerden başlatılmasının arzu edildiğini söyledi.

7 milyar Euro'luk boru hattı

Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında oluşturulan EastMed projesi, Doğu Akdeniz'den çıkarılacak doğal gazın Kıbrıs Adası'ndan Girit Adası'na ve oradan Yunanistan'ın Mora Yarımadası'na dek deniz altından döşenecek bir boru hattının inşaatını öngörüyor.

İlk aşamada 7 milyar euroya mal olacağı hesaplanan ve yaklaşık bin 900 kilometre uzunluğunda olacağı açıklanan EastMed projesi ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından destek görüyor.

Ancak bu projeyi "gerçekçi" görmeyenler bu bölgelerden çıkarılacak doğal gazın aslında Kıbrıs Adası'ndan 65 kilometre mesafedeki Türkiye'ye ve oradaki boru hatları aracılığıyla Avrupa ülkelerine aktarılmasının "daha makul olacağını" savunsa da, Kıbrıs sorunu çözülmedikçe, Türkiye üzerinden geçen bu daha düşük maliyetli ve kısa mesafeli güzergah "şimdilik" tercih edilmeyecek gibi görünüyor.

İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, İsrail'den çıkacak gazın da Avrupa'ya Türkiye üzerinden gönderilmesinin daha mantıklı olacağını belirtiyor ancak Başbakan Benyamin Netanyahu'nun, Türkiye-İsrail ilişkilerinin pek de iyi olmadığı gerekçesiyle EastMed projesini benimsediği kaydediliyor.

Doğal gaz miktarı Doğu Akdeniz'in kaderini belirleyebilir

Doğu Akdeniz'de oynanan bu satranç oyununda taraflar arasındaki dengenin, bölgeden çıkarılacak doğal gaz miktarına bağlı olduğu yorumları yapılıyor. Yunan uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dokos, "Doğu Akdeniz'den çıkacak doğal gazın miktarı ve ticari değeri söylendiği gibi gerçekten büyükse, bu ya -Kıbrıs sorunun çözümü dahil- ihtilaflı tarafların uzlaşması için yeni bir fırsat doğuracak, ya da büyük bir savaşın çıkmasına neden olacak" ifadelerini kullanıyor.