Türkiye ile Yunanistan arasında aylardır yaşanan gerilimin azaldığı ve istikşafi müzakereler için tarih belirlenmeye çalışıldığı bir dönemde Ankara, sismik araştırma gemisi Oruç Reis'i yeniden tartışmalı bölgeye gönderdi. Türkiye bu adımı, son AB Zirvesi'nde gündeme getirilen ancak hala somut adım atılmayan gümrük birliğinin yenilenmesi, vize serbestisi ve Doğu Akdeniz Konferansı gibi konularda Brüksel'e verilmiş zamanlı bir uyarı olarak görüyor.
AB kararları ile Doğu Akdeniz'de hidrokarbon faaliyetlerine ara vermesi arasında bir bağlantı kurduğunu saklamayan Ankara, somut bir kazanım elde etmeden bu süreci devam ettirmesinin taviz olarak görüleceği kanısında.
Doğu Akdeniz'de Temmuz ayı başından bu yana süren gerilimin dindirilmesi açısından en önemli zemin, AB Dönem Başkanı Almanya'nın taraflar arasındaki arabuluculuğu sayesinde sağlandı. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın diplomatik girişimleri sonucu, Yunanistan ve Türkiye istikşafi görüşmelere başlamayı kabul etti.
Türkiye'nin Oruç Reis araştırma gemisini Eylül ayı ortasında geri çekmesi taraflar arasındaki yumuşamayı sağlamlaştırdı; Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yaptırım çağrıları AB içinde taraftar bulmadı.
1-2 Ekim'de yapılan AB Zirvesi de Türk-Yunan sorunlarının görüşmeler yoluyla çözülmesi ve bu kapsamda Ankara-Brüksel ilişkilerinin yeniden canlandırılması için de önemli kararların alındığı bir iklime sahne oldu.
AB liderleri, böyle tanımlamaktan kaçınmakla birlikte, Türkiye'ye "havuç-sopa" olarak nitelendirilebilecek bir formülü bu çerçevede sundu. Türkiye ile gümrük birliğinin yenilenmesi, vize serbestisinin sağlanması, yüksek düzeyli diyaloğun başlatılması ve 2016 göç anlaşmasının gözden geçirilmesi gibi "havuçları" sunan AB, Ankara'nın tek taraflı adımlar atmaya devam etmesi durumunda yaptırımla karşılaşacağı uyarısı da "sopa" olarak yer almıştı.
Ankara'nın AB kararlarına ilk tepkisi ılımlı oldu ve hatta "kısmen olumlu" tanımlaması yapıldı. Ancak daha sonraki günlerde, Brüksel'den gelen sinyaller AB kararlarında bahsedilen konularda kısa zamanda adım atılamayacağını göstermesi ve özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti'nin olumlu yaklaşmaması nedeniyle oybirliğinin sağlanamaması Ankara'da "tek taraflı geri adım atıldığı" kaygısını oluşturdu.
Ankara, bu yöndeki ilk tepkisini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen Almanya Başbakanı Merkel'e iletti. Erdoğan, 6 Ekim'de video-konferansta görüştüğü Merkel'e "AB Liderler Zirvesi bildirisinin, ilişkilerdeki sorunları aşmayı sağlayacak, diyalog ve iş birliğine zemin hazırlayacak unsurlardan yoksun olduğunu" söylediği, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada kaydedildi.
Erdoğan'ın "Avrupa'nın büyük çıkarlarının birkaç Birlik üyesinin küçük çıkarlarına feda edilmemesi gerektiğini dile getirdiği" de aynı açıklamada vurgulandı.
Erdoğan-Merkel görüşmesinden iki gün sonra Bratislava'da bir uluslararası foruma katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile kısa bir görüşme gerçekleştirmiş ancak asıl önemli görüşmesini Almanya Dışişleri Bakanı Maas ile yaptı.
Bu görüşmede, gelinen noktayı Alman muhatabına değerlendiren Çavuşoğlu'nun, Türkiye'nin yaklaşık bir aydır hidrokarbon faaliyetlerine ara verdiğini söylediği ancak AB tarafından yükümlülüklerin nasıl ve ne zaman karşılanacağına ilişkin somut bir yaklaşım gelmediği eleştirisinde bulunduğu kaydedildi.
İkinci bir unsur ise Yunanistan'ın istikşafi görüşmelerin içeriği ile ilgili olarak sadece deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunu görüşeceğinde ısrar etmesi ve Ankara'nın duyarlılık gösterdiği kıta sahanlığı iddialarındaki sert konumunu sürdürmesi oldu.
Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, AB'den bir adım atılmaması ve Yunanistan'ın iddiaları konusunda yumuşamaması durumunda başlatılacak olan istikşafi görüşmelerin taviz olarak görüleceği görüşü ön plana çıktı.
61'incisi yapılacak istikşafi toplantılar Türkiye'de gerçekleşeceği için görüşmelerin tarihini de Ankara'nın Atina'ya önermesi gerekiyor. Ancak Türkiye, bu konuda Yunanistan'a bir bildirimde bulunmayarak önce Brüksel ve Atina'dan gelecek adımları bekleyeceği mesajını da veriyor.
Bu kapsamda Oruç Reis'i bölgeye gönderme kararı alan Ankara, bunun zamanlı ve ölçülü bir mesaj olduğunu belirtiyor.
Araştırma gemisinin sadece 10 günlüğüne ve Türkiye ana karasına sadece 15 kilometre uzaklıkta bulunan bir alana gönderildiğini belirten Ankara, Meis Adası'nın yaklaşık 40,000 kilometre kare kıta sahanlığı yarattığına ilişkin Yunan tezlerinin gerçekçilik ve hakkaniyet olmaktan uzak olduğunu bir kez daha kayda geçirdi.
Ankara'nın 1-2 Ekim kararları henüz sıcakken bu adımı atarak verilen sözlerin yerine getirilmesi konusunda ısrarcı olacağı mesajını da vermek istediği, bunun da güçlü bir şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AB Konsey Başkanı Charles Michel'e 12 Ekim'de gerçekleşen telefon görüşmesinde iletildiği kaydediliyor.
Türkiye'nin bu adımı sadece Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti değil birçok AB başkentinde olumsuz bir adım olarak değerlendirildi.
Yunanistan, istikşafi görüşmeler Oruç Reis geri çekilmeden başlamayacağı kararını iletirken, AB liderlerine de Türkiye'nin "güvenilir bir ortak" olmadığı görüşünü daha kuvvetli işlemeye başladı. Fransa da Türkiye'nin adımını eleştirirken, bu gelişmeyi AB içerisindeki pozisyonunu güçlendirmek için kullanmaya arayışında olduğunu gösterdi.
Bununla birlikte gözler 15-16 Ekim'de yapılacak AB Zirvesi'nde olacak. Normalde Türkiye konusunu görüşmesi beklenmeyen AB Konseyi'nin, hem Doğu Akdeniz'deki bu adım hem de Dağlık Karabağ bunalımında oynadığı rol nedeniyle gündemine Türkiye'yi alması bekleniyor.
AB Dönem Başkanı Almanya'nın bu süreçte oynayacağı rol yine büyük önem taşıyor. Ancak Almanya Dışişleri Bakanı Maas'ın Ankara ziyaretini iptal etmesi ve Türkiye'yi provokasyonla suçlaması Berlin'in önceki süreç kadar tarafsız olmayabileceği değerlendirmelerine neden oluyor.