Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Güldür Güldür Show’ sahnesinde izleyip keşfettiği, ilk filmi ‘Ahlat Ağacı’ ile Cannes Film Festivali’ne gitmeye hazırlanan Doğu Demirkol, "Nuri Bilge Ceylan’ın filminde başrol, yan rol gibi kavramlar çok anlam taşımıyor. Bence orada herkes asker. Güzel bir deneyimdi" dedi.
"Cannes Film Festivali'nin çok önemli" olduğunu söyleyen Demirkol, "Umarım film ödül alır. En heyecanlı ve onur duyduğum kısmı hocayla ofisinde karakter üzerinde düşünmek, konuşmak ve sette bunu yorumlamak oldu" diye konuştu.
Habertürk'ten Mehmet Çalışkan'ın sorularını yanıtlayan Demirkol'un açıklaması şöyle:
İlk filmiyle Cannes Film Festivali’ne gidecek birinin önceliğinin oyunculuk olmaması tuhaf değil mi?
Oyunculuğu kelimelerle ifade etmek istemiyorum. Çünkü o zaman bu konuda bir şeyler biliyormuşum gibi hissedilir. O da işin heyecanını kaçırabilir. Keşif sürecindeyim. Oyunculuk, ‘Biliyorum’ diyemeyeceğim bir meslek. Oyunculuğu da çok sevdim o da başka bir heyecan. Gladyatör olup gündüz aslanlarla boğuşup akşam oteline gidip duşunu alarak tertemiz uyuma lüksü başka bir meslekte yoktur. Bambaşka insanların hayatlarını risk almadan yaşayabilmek büyük bir lütuf ama benim önceliğim kendi fikirlerimi paylaşmak. Kendimi bildim bileli üzerine düşündüğüm, istemsiz şekilde her an kafa yorduğum şey komedi. Anlatmayı, insanlarla ortak paydada buluşmayı seviyorum.
Sahnede komedi yapmaya ne zaman karar verdiniz?
İlkokuldan beri yazıyorum. Geçenlerde 13-14 yaşlarımda yazdığım metinleri buldum. Çok komik olmasa da yazmışım bir şeyler. Her zaman stand-up yapmayı düşünüyordum.
Aileniz ‘Oğlum mühendis ol, doktor ol. Yazıp çizmekle ne işin var?’ demedi mi?
Evet, dediler.
Sonra da mühendislik okudunuz...
Çapa Tıp Fakültesi’ni de yazmıştım ama onu tutturamadım. Puanım tuttuğu için bilgisayar mühendisliği bölümüne girdim. Mühendis olmak gibi bir amacım yoktu. Ben stand-up yazıyordum ve bunu insanlarla paylaşmak istiyordum. Buna ulaşana kadar da annemi babamı oyalamak için mühendislik okumaya karar verdim. Okuldan sonra bir iki işe de girdim ama devam edemedim. Bilgisayar mühendisliğini de denedim ama çok istekli olmadığım için mülakatlarda çok başarılı olmadım.
Ailenizin şimdiki yaklaşımı nasıl?
Onlar sanat camiasındaki insanlara çok sıcak bakmayan insanlar. Biri doktor, diğeri avukat. Otel odalarında uyuşturucudan ölen sanatçıları düşünüp korkuyorlar ama Nuri Bilge Ceylan herkesin saygı duyduğu bir isim. Bu gelişmeden sonra biraz daha ılımlılar ama ‘Ölümlü Dünya’yı henüz izlemediler. Hâlâ biraz tepkililer.
Hiç gösterinizi izlediler mi?
Hayır, belki gelip izlemek isterler ama mesafe çok uzak. Büyükçekmece’deler. Bir de her gün gördükleri çocuklarının nesini dinlesinler? Onlara bedava anlatıyorum zaten.
BKM Mutfak’a nasıl geçtiniz?
Bir komedi kulübünde sahne alıyordum ve oraya BKM Mutfak’ta sahne alan arkadaşlar gelmişti. Onlardan biri olan Murat Gençoğlu bana kartını verdi. Kendine kart yaptırmış deli. ‘Buraya gel yakışıklı’ dedi. Ben de geldim. Daha sonra buranın yöneticilerinden BKM Mutfak Genel Sanat Yönetmen Yardımcısı Abdullah Özgenç beni ilk akşam izledi ve ‘Hep burada olmanı istiyoruz’ dedi.
BKM Mutfak’ın kariyerinizdeki etkisi ne oldu?
Burası gerçekten çok işime yaradı. Çünkü bir şeyler yazıyordum ve bunları anlatacak bir yere ihtiyacım vardı. Yazdıklarımı metroda mı anlatacaktım? ‘Gösteriyi 5 kişiye yaptın. Para kazanamıyoruz’ deyip, gösteriyi iptal edebilirlerdi ama etmediler. Bunu bir işletme mantığıyla değil, sanata yatırım gibi düşündüler. BKM Mutfak’ı seviyorum.
Başlarda 5 kişiye gösteri yaparken şimdi biletler günler öncesinden tükeniyor. Neler hissediyorsunuz?
Bir havalara girdim, adam tanımaz oldum. Herkesi küçük görüyorum.:))) Çok ünlü olmak gibi bir derdim yok, ama gördü- ğüm ilgiden dolayı mutluyum.
Sizin alametifarikanız nedir?
Onu bilmiyorum, seyircinin takdiri diyebilirim. Ben gördüğüm şeyleri sahnede anlatmayı seviyorum. Onun üzerine gitmeyi ve daha çok seyirciye ulaşmayı istiyorum. Bunun dışında senaryo çalışmalarım da var ama kafa çok dağınık. Birini yazarken bir anda diğerine geçiyorum. Bir plan yapıp onun doğrultusunda gidemiyorum. Bundan iki yıl önce ‘Güldür Güldür’de sahne alıp, orada ünlü olduktan sonra Nuri Bilge Ceylan’ın filminde rol alarak ver elini Cannes diyemezdim.
Stand-up gösterilerinde neler anlatıyorsunuz, insanları güldürme metodunuz nedir?
Kendi hayatımdan yola çıkıyorum ama daha çok herkesin yaşadığı şeylerden bahsetmeye çalışıyorum. Komedyenler genelde ‘Onu ben de düşünmüştüm’ diyenlere gıcık olur ama bu benim hoşuma gidiyor. Çünkü, herkesin malum olduğu bir şeyi anlatmak benim için daha önemli. Eğer insanlar ‘Aynı beni anlatıyorsun’ diyorsa güzel bir şey yaptığımı düşünürüm. Sabahtan akşama kadar insanları gözlemleyip komik bir şeyler bulamam. Fikirler aklıma bir anda, bazen hiçbir şey düşünmeden geliyor. Aklıma geleni hiç düşünmeden anlatabilmeyi seviyorum. Sahnede seyirciden gelen tepkilerle pekişiyor. BKM Mutfak, o konuda da güzel bir yer.
Şöhret olma hakkında neler düşünüyorsunuz?
Beni çok etkileyen bir durum değil. Zaman zaman tanınıyorum. Metrobüs kullanıyorum. Bazen zorluklar yaşayabiliyorum. Metrobüsteki kalabalıkta fotoğraf çektirmek zor. Şöhret, daha çok insana ulaşabildiğim sürece güzel bir şey.
Şöhretten korkuyor musunuz?
Hayır, bir korkum yok. Her şey zamanla oluyor. ‘Ahlat Ağacı’ bir buçuk yıl önce çekildi. Zaten bir şekilde bilinecekti.
***
Nuri Bilge Ceylan’ın filminde başrol oynayarak oyunculuğa en tepeden başladınız. Cannes Film Festivali’nde kırmızı halıda yürüyeceksiniz. Bunu nasıl değerlendireceksiniz?
Nuri Bilge Ceylan’ın filminde başrol, yan rol gibi kavramlar çok anlam taşımıyor. Bence orada herkes asker. Güzel bir deneyimdi. Cannes Film Festivali çok önemli. Umarım film ödül alır. En heyecanlı ve onur duyduğum kısmı hocayla ofisinde karakter üzerinde düşünmek, konuşmak ve sette bunu yorumlamak oldu.
Cannes Film Festivali’nin ilk açıklamasında festivale kabul edilen filmler arasında ‘Ahlat Ağacı’ yoktu. İkinci açıklamada filmin adını görünce ne hissettiniz?
Festivalin hiç umurumda olmadığını düşünüyordum ama ilk açıklamada kabul edilmediğini duyduğumda üzülmüştüm. Kabul edilince sevindim.
Nuri Bilge Ceylan’dan teklif alınca ne hissettiniz?
Enteresan bir şekilde büyük bir heyecan yaşamadım. Bu da çok işime yaradı. Çünkü aklımda stand-up ve kendi yazdığım şeyler olduğu için ‘Hayırlısı’ dedim. Görüşmeye de o şekilde gittim.
Komedi üzerine çalışmalar yapıyorsunuz. Bir çok oyuncunun hayali olan Nuri Bilge Ceylan ile çalışmayı ilk filminizde elde ettiniz. Gurur duymadınız mı?
Gurur duydum ama bu durum rahatlık da sağlıyor. Çünkü ortada bir risk yok. Komedi filminde bana gülmezlerse üzülürüm ama burada reaksiyon umurumda değil. Bana ne, ben mi yazdım? Komik olmak zorunda değilim. İddialı da değilim.
Fllme nasıl hazırlandınız?
Hocanın ofisinde aylarca çalıştık. Karakterin içine çok girmeye çalışmadım, çok kafa yormadım. Bende o tür özellikler yok. Öyle düşünürsem daha da soğuyabilirim. Ben o karakter olmaya çalışıyorum. Canlandırdığım çocuk da bana çok benziyordu. Taşrada kendini ispatlama derdinde bir karakter. Hem yazar, hem de akranım. O yüzden kafa yormam gerekmedi. Ezberi biraz fazlaydı ama senarist Akın Aksu ile düşünce trafiğimiz benzer olsa gerek ki ezber konusunda bir problem olmadı.
Festival için nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
Smokin için ölçülerimi aldılar. Onun dışında bir hazırlığım yok. Ödül alırsam doğaçlama bir şeyler konuşurum. Konuşma hazırlamadım.
Günlük yaşamınızda neler yapıyorsunuz, nasıl bir yaşam sürüyorsunuz?
Çoğu zaman stand-up gösterilerim oluyor. Şimdi de Cannes Film Festivali’nin telaşı var. Birlikte basket oynadığımız bir arkadaş grubumuz var. Haftada birkaç gün toplanıp maç yapıyoruz. Aslında sürekli bir koşuşturmanın içindeyim. Açıkçası sanatçılar gibi bir hayat yaşamıyorum. Örneğin günlük yaşamımda ulaşımımı metrobüsle, metroyla sağlıyorum.
İlerisi için ne düşünüyorsunuz? Gün gelecek, metrobüs kullanmayacaksınız...
O zor bir durum, zamanı geldiğinde düşünürüm. Sarp Apak ile bir gün bir yere yetişmemiz lazımdı ve trafik yoğundu. Ama tanındığı için metroya binemedik.
Haberin tamamını okumak için tıklayın.