Doğu ve Güneydoğu’da 12 ilde seçmenin üçte biri sandığa gitmedi

16 Nisan'da yapılan anayasa değişiklikleriyle ilgili referandumda "Evet" sonucu çıkmasında Kürtlerin verdiği desteğin önemli olduğu ve geçmiş seçimlere kıyasla iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Doğu ve Güneydoğu'da oylarını artırdığı yorumları yapılıyor.

Bölgeden çıkan sonuçlar incelendiğinde "Hayır" önde olmasına karşın, "Evet" kampının oylarını artırdığı anlaşılıyor.

Ancak oranlara değil, seçmen sayılarına bakıldığında ise 12 ilde bölge halkının üçte birinin sandığa gitmediği görülüyor.

Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Şanlıurfa, Van, Hakkari, Şırnak, Mardin, Siirt, Muş, Tunceli'de yaklaşık 4 milyon seçmenin 1 milyondan fazlası sandığa gitmedi.

Böylece, bu bölgede referanduma katılım oranı yüzde 75 ile Türkiye ortalamasının (yüzde 85) da altında kaldı.

Sokağa çıkma yasakları ve güvenlik operasyonlarının düzenlendiği Diyarbakır'ın Sur ve Silvan, Hakkari'nin Yüksekova, Mardin'in Nusaybin, Şırnak'ın Merkez, Cizre, Silopi ve İdil ile Muş'un Varto ilçelerinde de oy kullanmayan seçmen sayısı yaklaşık 392 bin.

Diyarbakır'da birçok kişi, "Hayır" oyu kullanan Kürtlerin kişi anayasa değişikliği için değil, bölgede son iki yıldır uygulanan güvenlik politikalarına karşı hükümete bir cevap vermek ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) yanında durduklarını göstermek adına tercihlerinin bu yönde olduğunu söylüyor.

Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova gibi yerlerde "Hayır" oylarının yüksek çıkmasının da bunun kanıtı olarak gösteriliyor.

"Hayır"ın düşen oranlarını kendi aralarında tartışan HDP'li seçmenler buna neden olarak ise partinin eşit olmayan koşullarda ve baskı altında kampanya yürütmesini, sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde birçok seçmenin oy kullanamamasını ve kırsal bölgelerde korucu baskısını gösteriyor.

HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Gülşen Özer de bölgede kırsal kesimde korucuların ve muhtarların baskı yaptığını öne sürüyor:

"Güvenlik güçleri ve OHAL koşullarında seçmen baskı altındaydı. Bölgede HDP'li çok sayıda seçmen sandığa gidemedi. Kırsal alanda blok oylar kullanılmış, mühürsüz oyların çoğunun bölgede kullanıldığı ileri sürülüyor. Bu yüzden 'Evet' oyları artmış gibi değerlendiriliyor. Asker, korucu, polis, Suriyeli gibi kesimler 'Evet' oyu verdi bölgede".

Özer'in iddiası, Kürtlerin "Evet"i desteklemediği, aksine bölgede hileyle "Evet" oylarının yüksek çıkartıldığı yönünde.

Referandum gecesini Diyarbakır'ın birçok farklı noktasında, farklı insanlarla konuşarak geçirmiştim.

Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) il binasındaki televizyonlardan yayınlanan ilk sonuçlar büyük heyecan yaratmasına karşın ilerleyen saatlerde, bu heyecan da yerini memnuniyetsizliğe bırakmıştı.

DBP'den sonra Ofis semtinde geçtiğim kahvede ise Sarya adlı bir üniversite öğrencisi, "Evet"in kazandığı kesinleşince ağlamıştı.

Oy kullanmak için İstanbul'dan geldiğini söyleyen Sarya, " 'Hayır' çıkacağına o kadar inanmıştım ki, yüzde 70 ile 'Evet' çıksa kabul ederim ama ciddi hilelerle bu kadar az bir oranla kaybetmiş olmayı kabul edemiyorum." demişti.

Diyarbakır'da son günlerde gündemi referandumun beraberinde getireceği sonuçlardan çok Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) mühürsüz oyların geçerli kabul etme kararı ve buna yapılan itirazlarla ilgili tartışmalar oluşturuyor.

Seçimde 'Hayır' oyu kullandığını söyleyen Diclekent'teki bir kafe sahibi, oy kullandığı pusulanın mühürsüz olduğunu söylüyor:

"Mühürsüz olduğunu fark ettim ama önceki seçimlerde pusulalarda mühür var mıydı yok muydu, hatırlayamadığım için sesimi çıkarmadım."

Güvenlik ve ticari kaygılardan dolayı adını vermek istemiyor kafe sahibi. "Hayır"ın Kürtler yüzünden kaybettiği yorumlarına ise karşı çıkıyor:

"Son iki yılda karşılaştıkları baskılara rağmen 'Hayır' bölgede yüksekti. Bölgede 'Evet' çıkmasının tek nedeni de AKP'nin yaklaşımı. İnsanların işten atılma korkusu ya da bir işe yerleştirilme beklentisi yüzünden AKP bölgedeki oylarını arttırdı. Ben geleceği karanlık görüyorum, bugünler için 'iyi günlerimizdi' demekten korkuyorum."

Ofis'te Konukevi önünde kürsülerde oturanlarla konuşuyorum. Masada dört kişi oturuyor. İkisi "Evet" oyu kullanmış, diğer ikisi ise sandığıa gitmemiş.

Konuştuğum gençlerdeki karamsarlık, yaş ortalaması 45'in üzerindeki bu grupta görülmüyor.

Son üç seçimde AKP'ye oy verdiğini söyleyen emekli memur Hasan Çarkın, bu sefer de büyük bir heyecanla "Evet" oyu kullandığını anlatıyor.

Hasan Çarkın, Başkanlık sistemiyle Kürtlere statü verileceğine inanıyor:

"95 yıldır parlamenter sistem Kürtlere hiçbir şey kazandırmadı, ama başkanlık sisteminin federal sistem getirme olasılığı yüksek. Diktatörlük gelecek kaygısının doğru olmadığına inanıyorum, içim rahat bir şekilde oy kullandım."

"Evet" veren yaşlı imam da, "Ben de Evet kullandım çünkü Erdoğan'ın yetkileri artınca Kürtler için federal ya da eyalet sistemi tanıyacağına inanıyorum" yorumunu yapıyor.

Seçimde oy kullanmamış diğer iki kişi ise "Evet" ve "Hayır"ın Kürtlere bir getirisi olmadığını, bu yüzden sandığa gitmediklerini söylüyorlar.

Referandum sürecinde "Evet" için tanıtım bürosu açan Dicle Üniversitesi akademisyenlerinden Cenap Ekinci ise yüzde 51'in güçlü bir "Evet" için başarılı bir oran olmadığını söylüyor.

Cenap Ekinci, bölgede "Evet" oylarının artmasını ise Erdoğan'a güven tazeleme olarak görüyor:

"Batı'da CHP'nin 'Tek adamlık gelecek, demokratik kurumlar kalkacak' söylemi tüm ülkede negatif bir etki yarattı. Bölge açısından iki yönlü ele almak gerek. Seçmen bunun bir referandum olduğunun farkındaydı ve genel seçim havasına sokmadı. Parti bağlılıklarına bakmadan uzun vadeli beklentilerine göre oy kullandı.

"Politik ve siyasi feraseti olan bir seçmen varlığı var bölgede ve bu anayasanın bölgenin önünü açacağının farkında vardı. Ulusalcı CHP ile milliyetçi MHP'nin sürekli hazır olda bulunduğu parlamentoda Türkiye'nin önü açılmadı, Kürtlerin kazanımlarına engel oldular."

Cenap Ekinci'ye göre Kürtler, ne olursa olsun en güvendikleri siyasetçinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu gördü,

Referandumda elde edilen sonuç ile ilgili olarak "AK Parti'ye değil, Erdoğan'ın şahsına verilen destektir" diyor Ekinci ve ekliyor:

"Bundan sonra top Recep Tayyip Erdoğan'da ve bölge ile ilgili yeni bir politika uygulayacak ve Türkiye'nin geleceğine yönelik yeni kararlar alacaktır."