Doktor ama belirtileri ciddiye almadı

Doktor ama belirtileri ciddiye almadı
İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güzin Özarmağan’a rahim ağzı kanseri teşhisi konduğunda 43 yaşındaydı. Akıntı dışında hiçbir belirti yoktu ortada, ilk kez yaptırdığı smear testinden kötü haber geldi ama ciddiye almadı. İkincisinin sonucu gözardı edilecek gibi değildi, "rahim ağzı kanserisin" diyordu. Bütün hayatı alt üst oldu. Doktor olarak kendine yakıştıramasa da her yıl rahim ağzı kanseri tanısı konulan 500 bin kadından biriydi. Aynı nedenle ölen 270 bin kadından biri olmak istemiyordu doğal olarak. Büyük ameliyatlar geçirdi. Ameliyatlar başka sorunlara yol açtı. Rahat bir nefes almak için uzun zaman bekledi. Prof. Dr. Özarmağan yaşadıklarını Hürriyet'e anlattı. Bir süredir akıntım vardı. Bu akıntıya kadar hiçbir şikayetim olmamıştı. Jinekolog arkadaşıma bu şikayetle gittiğimde, ilk smear testimi de yaptırdım. Normalde hastalara test sonuçlarını telefonla değil, yüz yüze görüşerek vermeyi tercih ederiz ama ben telefonla öğrendim. Test sonuçlarının anlamını sorduğumda arkadaşım, "Takip edeceğiz" dedi. Ama takibin nasıl, ne sıklıkla yapılacağını söylemedi. Nedense ben de sormadım. Tedavi olarak herhangi bir öneride bulunmadı. Doktorlar kendilerine hastalığı konduramıyor nedense... Arkadaşıma küstüm Aradan zaman geçince, akıntının karakteri değişti. Hafif kanlı hale geldi. Yine gitmek yerine telefon ettim. Arkadaşım bugün uygun değilim, yarın gel dedi. Yarın oldu, bu kez ben uygun değildim. Bugün, yarın, derken ihmal ettim. Ara giderek açıldı. Baktım zaman uzuyor başka bir jinekolog arkadaşımı aradım. O da "Adet döneminin ortasında gel ki hormonlarına da bakalım" dedi. Sonra bir gün sağ karın bölgemde bir ağrım oldu. İşten çıkmak üzereydik. Eşim Selçuk Özarmağan da Genel Cerrahi Kliniği’nde profesör. "Ben bakmayayım objektif olamam" dedi. Başka bir cerrah arkadaşımız muayene etti. Ağrının nedeni tam anlaşılamadı, yumurtlama dönemimdi, onun sancısıdır, dendi. Masaya yatmışken smear’a bir kez daha baktırmak istedim. Yeni testin sonucu ilkinden çok daha kötüydü. İleri derecede değişime uğramış hücre saptanmıştı. Yani, kanser. Bunu nasıl atladım diye çok kızdım kendi kendime. Bitti, kanserliler kulübüne girdim, diye düşündüm. Biyopsi yapıldı. Rapor doğruluyordu; rahim ağzında ilerlemiş bir kanser vardı. Bu bulguyu hiç beklemiyordum ama hiç. İlk smear testinden sonra doktor arkadaşımın beni ihmal etmeyeceğini düşünmüştüm. O da herhalde benim doktor olmama güvenmişti. Ama kanserdim işte. Arkadaşıma küstüm. Beni ihmal ettiğini düşündüm. Aslında benim tetikte olmam gerekirdi. İki yıl önce kardeşime de benzer bir tanı konmuştu. Rahmin bir kısmı çıkarılmıştı. Benim kanserim daha ileri düzeydeydi. Çok düzenli bir hayatımız vardı o güne kadar. Ben de eşim de doktorduk, belirli bir yere gelmiştik, kızımız Anadolu Lisesi sınavını geçmişti, iyiydi herşey. Hayatımıza bir bomba düşmüştü. Yaşar Kemal’in desteği Bir süre şaşıp kaldık. Çevremiz çok destek oldu. Hatta yazar Yaşar Kemal iyi dostumuzdur. Eşime zorla para verdi, "Al bunu, kızımı götür Amerika’ya ameliyat olsun" dedi. Eşim kendi olanaklarımızla gidebileceğimizi söyledi ama ısrar etti, "Götüreceksin ve orada onu gezdireceksin" dedi. ABD’ye gittim. Orada da biyopsi yapıldı. Ameliyattan önce doktorlar defalarca doğurganlığımın biteceğini söylediler. Tekrar çocuk sahibi olmak istemiyordum ama bu menopoza gireceğim anlamına geliyordu. Ameliyattan önce, AIDS gibi kan yoluyla bulaşabilecek hastalıktan korktuğum için "Bana kan vermeyin" dedim. Hastane protokolleri çok korkunçtu. Okumamı istedikleri kağıtları okuyunca ameliyat olmadan kaçıp gidesim geldi. Sorulardan biri şu: "Olur da uyanamazsanız, sizi yaşam destek ünitesine bağlayalım mı?" Nasıl yanıt vereceğini bilemedim. Sonra ameliyat oldum. Rahim, yumartalıklar, lenfler temizlendi. Radyoterapi ve kemoterapiye ihtiyaç duyulmadı. Peş peşe sorunlar geliyor Ameliyatın olumsuz sonuçlarını bir yıl sonra yaşamaya başladım. Yurtdışında bir kongreye gitmiştim. Nefes darlığı, ödem, şişme belirtileri daha orada başlamıştı. Döndükten sonra da birden karnım feci ağrımaya başladı, kustum. Acil Cerrahi Kliniği’ne koştuk hemen. Muayenelerde bu sorunların nedeni anlaşılamadı. Karnımı açmak zorunda kaldılar. Meğerse kanser için yapılan temizleme ameliyatı, karındaki organların daha kaygan, hareketli olmasına yol açarmış. Bağırsaklarım dönmüş ve düğümlenmiş. Ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesine alındım. Orada da birden akciğer embolisi gelişti. Bu ameliyatı da atlattım. Ancak bu kez böbrek sorunu yaşamaya başlamıştım. Yakın takibe alındım. Doktorlarım böbreğimden umudu kesmişlerdi. Bir yıla yakın idrarda kanamam oldu. Neyse, aradan iki yıl geçti. Bir gün kızımla tiyatroya gitmiştim. Yine şişkinlik, gaz, ağrı. Oyunu yarıda bıraktık, hastaneye zor yetiştik. Ne olduğunu anlayamıyorladı. Üçüncü kez karnımın açılması gerekiyordu. Açılınca yine bağırsak düğümlenmesi çıktı ortaya. Bu kez bağırsaklarım yerinden oynamasın diye silikonla sarıldı. Rahim ağzı tedavisinde uygulanan ameliyatı basit sananlar var. Halbuki o kadar basit değil. "Tedavi oldum, bitti" diyemiyorsunuz. Eşime kızmadım Rahim ağzı kanserlerinin yüzde 80’ine zemin hazırlayan virüs HPV. Genellikle erkeklerden kadınlara geçiyor. Erkeklerde çok nadir de olsa penis veya anüs kanserine yol açabiliyor. Ancak asıl sıkıntıyı kadınlar yaşıyor. Peki Prof. Dr. Özarmağan yaşadıklarından ötürü eşini suçladı mı? "Hayır kırılmadım, küsmedim. Ama virüsü nereden almış olabilirim diye düşündüm. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar ellerde bile HPV virüsü partiküllerine rastlandığını gösteriyor. Hocalarımız hastayı hissedebilmemiz için eldiven taktırmazdı. Tedavi sırasında maske kullanmazdık. Bir şekilde kendim bile ellerimden almış olabilirim" diyor. Kızım HPV aşısı yaptırdı Kızım şimdi 25 yaşında. O daha güvenli ilerliyor. Kanserden koruyan her iki aşı HPV ve hepatit B’yi yaptırdı. Kadınlar en ufak akıntıyı bile değerlendirmeli, ciddiye almalı. "Kadın evlenince akar" gibi yanlış bir inanış var. Halbuki akıntının binbir çeşit nedeni var. Biri de kanser olabilir. Tedavi çok masraflı ve yıkıcı. Aşılanma gibi bir seçenek varken mutlaka yararlanılmalı. En büyük risk çokeşlilik Rahim ağzı kanserine yol açan HPV virüsü dünyada yaklaşık 630 milyon kadında var. HPV, temas ve cinsel ilişki yoluyla bulaşıyor. HPV’nin 100’e yakın tipi bulunuyor ancak bunlardan sadece 30’u kadın ve erkek genital organlarında enfeksiyona neden oluyor. HPV virüsünün kuluçka süresi yaklaşık 9 ay. Enfeksiyonun etkileri virüsü aldıktan sonra yaklaşık 1 yıl sonra ortaya çıkıyor. HPV için en önemli risk faktörü çokeşlilik. Sigara içmek, doğum kontrol hapı kullanmak, A vitamini eksikliği, herpes virüsü enfeksiyonu, bağışıklık sisteminde direncin bozuk olması da enfeksiyon riskini artırıyor. HPV virüsü, gırtlakta papillom denilen bir takım lezyonlara, genital bölgede siğillere de sebep oluyor. Türkiye’de düzenli smear testi yaptırılmadığı için rahim ağzı kanserine yakalanan hastaların çoğu artık cerrahi şansının kalmadığı safhada doktora gidiyor. Bu nedenle korunma çok önemli. Özellikle 9-13 yaş arasındaki kız çocuklar aşılandığı takdirde, rahim ağzı kanserinden büyük ölçüde korunma sağlamak mümkün. Bu yaş aralığı 26 yaşına kadar uzatılabiliyor. Ancak aşı yapılsa da smear taramalarına devam edilmesi öneriliyor. Erkeklerin aşılanması tartışılıyor Erkeklerde de kansere yol açmayan genital siğiller oluşuyor ve onları önlemek için aşılanmanın gerekip gerekmediği tartışılıyor. Tercih ederlerse erkeklerin de taşıyıcı olmamak için 9-15 yaş arasında aşılanabileceği bildiriliyor. Erkeklerde nadir de olsa penis kanseri görülüyor. Penis kanserinin gelişimiyle HPV virüsü enfeksiyonu arasında ciddi bir ilişki olduğundan, aşılanan erkek çocukları penis kanserine karşı korunmuş olabilirler, diye düşünülüyor.