Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, son doların Türk Lirası karşısında 3.47'yi görmesiyle ilgili olarak "Döviz kuru aslında 23 Eylül’deki not kaybı sonrasında hareketlenmişti. Ama Trump’ın seçilmesiyle birlikte bu hareket iyice ivme kazandı. ABD seçimlerinin üzerinden üç haftaya yakın zaman geçti. Dolar gelişmekte olan ülke paralarına karşı ortalama yüzde 5.1 değer kazanırken, TL’ye karşı yüzde 8.8 arttı" dedi. Yıldırım, "Trump’ın ekonomi kadrosu ve bakanları belli oldukça, yapacakları ve oyun planı netleştikçe fiyatlama da sürecek gibi. Bu açıdan Trump’ın başkanlık görevini resmen devralacağı ve işe koyulacağı 20 Ocak’a kadar ivme kaybederek de olsa yeniden fiyatlama eğilimi sürecek gibi" görüşünü savundu.
Abdurrahman Yıldırım'ın "Doların otobanı" başlığıyla yayımlanan (28 Kasım 2016) yazısı şöyle:
2001 krizinde geçilen serbest dalgalı kur rejiminde doların dalga boyları büyük ve her iki yönlüydü. Her yüzde 30 veya yüzde 50’lik sert yükselişleri merdivenlerden iner gibi kademeli bir gevşeme izledi. Hareketler hep geniş ama yatay bir koridorun içinde kaldı. Öyle ki, 2001’de devalüasyonla 1.7’yi görmesine karşılık 2013 yılında kırılma yaşanıncaya kadar dolar 1.2-1.7 TL koridorundaydı. Bu koridor 12 yıl sürdü.
*Ancak 2013 yılında FED’in parasal genişlemeye son vereceğini açıklaması ile sermaye hareketlerinin tersine dönmeye başlaması, gelişmiş ve gelişen ekonomiler arasında ayrışma yarattı. Bu trend dolar/TL’nin gidişinde de tam bir kırılmaya yol açtı. Bu kırılmanın yaşandığı 2013 ortasından bu yana dolar kuru daha dikleşen bir koridor içine girdi. 1.7 düzeyi de tam olarak iki katına yükseldi.
*Bu dik koridorda doların atakları yüzde 30’lar düzeyinde sınırlı. Son Trump etkisiyle yükselişte yüzde 9’a varıldı. Ama yukarı dikleşmeyi not kırılımından başlatırsak dolar artışı yüzde 17’yi buldu. Geçmiştekilerin yaklaşık yarısı düzeyine yeni varıldı.
*Sermaye hareketlerinde oynaklık son 3.5 yıldaki gibi sürecekse doların oynaklığı, içine girdiği koridordaki hareketi de, aynen devam edecek demektir.
*Döviz kuru aslında 23 Eylül’deki not kaybı sonrasında hareketlenmişti. Ama Trump’ın seçilmesiyle birlikte bu hareket iyice ivme kazandı. ABD seçimlerinin üzerinden üç haftaya yakın zaman geçti. Dolar gelişmekte olan ülke paralarına karşı ortalama yüzde 5.1 değer kazanırken, TL’ye karşı yüzde 8.8 arttı.
*Dolar karşısında TL’den daha fazla değer kaybeden para birimi ise yüzde 11.2 ile Meksika Pesosu. Malüm Trump, göçmenleri önlemek için Meksika sınırına duvar öreceğini, en çok Meksika’nın ticari yarar gördüğü NAFTA anlaşmasını iptal edeceğini açıklamıştı.
*Seçim öncesinde ihtimal verilmediğinden Trump’ın ekonomik ve siyasi vaatleri fiyatlanmamıştı. Seçim sonrasında ise üç haftadır bu fiyatlama oldukça sert yapılıyor.
*Trump’ın ekonomi kadrosu ve bakanları belli oldukça, yapacakları ve oyun planı netleştikçe fiyatlama da sürecek gibi. Bu açıdan Trump’ın başkanlık görevini resmen devralacağı ve işe koyulacağı 20 Ocak’a kadar ivme kaybederek de olsa yeniden fiyatlama eğilimi sürecek gibi.
*14 Aralık’ta FED’in yol haritası, 8 Aralık’ta ECB’nin 2017’de izleyeceği para politikası belli olacak. Trump’ın atacağı adımlar bu sırada tartışılır ve kadrosu da açıklanırsa, fiyatlanması da iyice yapılmış olur. Aralık ayının ikinci yarısı zaten gelişmiş Batı piyasalarında tatil. Dolayısıyla küresel piyasaların yeni fiyat dengelerini bulması, dengelerin oturması belli bir zaman alır ve yeni yıla kalır. O zamana kadar da yüksek dalgalanma devam edecek demektir.
*Bunun Türkiye’ye etkisi de daha az sermaye gelmesi veya sermaye çıkması demek. Bu da finansal piyasalardaki mevcut fiyat eğilimlerinin biraz daha sürmesini beraberinde getirebilir.
Amerika’da sadece yeni başkan Donald Trump’ın etkisi yok. Bunun yanında aralık ayındaki toplantısında faiz artırımına artık kesin gözüyle bakılan FED’in de faizler ve doların değerlenmesi üzerinde belli bir etkisi bulunuyor. Faiz oranlarının yükselmesinde ve doların değerlenmesinde bu faktörün etkisinin artması ise faiz artırım tarihine yaklaşılmasından kaynaklanıyor. ABD’nin baskın rolü yanında Avrupa kanadında gündeme gelecekler, Brexit olayı, İtalya, Almanya, Fransa ve Hollanda da seçimler, AB Merkez Bankası’nın atacağı adımların da küresel konjonktüre belli bir etkisi oluyor. Bu gelişmeler Euro’yu zayıflatıyor.