Emre Eser
Türk Lirası (TL) dolar karşısında en hareketli dönemlerinden birini yaşıyor. Geçen Cuma günü 10 TL'nin üzerini gören Dolar/TL hafta başından itibaren rekor serisine devam etti ve gün içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın faiz söylemi sonrası 10.63 seviyesini de aştı. TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı böylece sadece yıl başından bu yana yüzde 30'u geçti.
TL'deki rekor düşük seviyeler gözleri yarın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından açıklanacak faiz kararına çevrildi. Erdoğan'ın gün içinde yaptığı, "Ben bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim" açıklamasından sonra artık Merkez Bankası'nın faiz indirimi yapmasına dair beklentiler daha da kesinlik kazandı.
TL'nin 2018'deki kur krizine benzer zaman dilimlerinden geçtiğini belirten ekonomist Soner Kuru'ya göre faiz indirimi konusunda Merkez Bankası'nın önünde tek güçlü seçenek var: O da 50 ila 150 baz puanlık bir faiz artışı. Kurun geldiği seviyeye bakıldığında Merkez'in pas geçme ihtimalinin önemsenecek bir seviyede olduğunu belirten Kuru, "Tabii teknik olarak üç ihtimal var, ama piyasa sadece faiz indirimini fiyatlıyor. Merkez'in pas geçme ya da arttırımına dair bir beklenti yok" dedi.
Merkez Bankası'ndan 150 baz puan ve üzerinde bir indirim gelmesi halinde Dolar/TL'deki yukarı yönlü hareketin devam edeceğini belirten Kuru, "Bu doğrultuda TL varlıklarında bir miktar zayıflama olabilir, ama indirim 100 veya 50 baz puan seviyelerinde olursa da bunun mevcut fiyatlamanın içinde olacağını tahmin ediyoruz" diye konuştu.
Düşük bir ihtimal olarak görülse de faizin sabit tutulması ise doların yukarı yönlü hareketinde bir gevşemeye neden olabilir. Kuru, bu durumda genel beklentinin bir sonraki toplantıya sarkacağını ve Dolar/TL'de aşağı yönlü bir hareketin kısıtlı kalacağını belirtiyor. Yani Kuru'ya göre genel piyasa beklentisi faiz indirimlerinin uzun vadede devam edeceği yönünde.
Kuru, bu noktada ise asıl odaklanacak noktanın ise karar metnindeki detaylar ve verilen mesajlar olacağını vurguluyor.
"İnsanlar bu enfasyonist ortamda eldeki paralarının en azından enflasyon kadar değer kazanmasını istiyorlar" diyen Kuru, vatandaşın altın ve dolara yönelimini "Paralarını enflasyona karşı korumak istiyorlar. Burada da ilk araç mevduat faizleridir. Geldiğimiz noktada indirimlerin ardından enflasyonun altında kaldığı için vatandaş doğal olarak dolar ve altına yöneliyor. Tasarruf sahibi altın da alsa dolaylı olarak dolar pozisyonunda olduğu için bu kurda yine yukarı yönlü harekete neden oluyor" şeklinde açıkladı.
Kuru'nun rekor düşük seviyelerde seyreden TL karşısındaki bir diğer değerlendirmesi de vatandaşın gittikçe artan inançsızlığı oldu. Vatandaşların 2013'ten günümüze sürekli yükselen bir dolar grafiği ile karşılaştığını anlatan Kuru, "Servet birikimi noktasında her şeyin dolarla kıyaslandığı bir ekonomiye dönüştük" diyerek mevduat hesaplarındaki döviz oranının gittikçe arttığına dikkat çekti.
Yastık altındaki dolar miktarının da arttığını tahmin ettiklerini belirten Kuru, "Daha önce dolarla işi olmayan, bu işlere bulaşmayan insanların bile bir şekilde güvenli liman olarak gördüğü dolara yöneldiği bir zaman dilimindeyiz. Bu da önümüze fiyatlanma davranışlarında bir bozulma olarak karşımıza çıkıyor. TL'ye olan inançsızlık artıyor. Bunun aşılması için özellikle kur tarafında uzun vadeli bir istikrar dönemi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Merkez Bankası'nın hızlı bir söylem değişikliği ile belirsizlik ortamı yarattığını ve kurumların görevleri hakkında soru işaretleri oluştuğunu belirten Kuru, Merkez Bankası'nın görevinin fiyat istikrarını korumak, hükümetin görevinin de üretimin arttırılması ve cari denge gibi konuların olduğuna dikkat çekti.
Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın kurumların görevini yerine getirmesi hakkındaki açıklamasının bir kafa karışıklığının göstergesi olduğu tespitini yapan Kuru, "Önce çekirdek enflasyon, orası da yükselince manşet enflasyonu işaret etti Merkez Bankası. Ardından verilen cari denge mesajlarına baktığımız zaman bu sürecin çok fazla sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Önümüzdeki dönemlerde muhakkak farklı politikalara ve farklı bir iletişim diline geçilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
Mevcut tabloda kur ve enflasyonda verilen görüntüde belirsizliğin hakim olduğunu dile getiren Kuru, "Burada bir 'başıboş kalmak' ifadesini kullanabiliriz" dedi. Mevcut iletişim diline ve kurulan politikalara bakıldığında kurdaki beklentilerin yukarı yönlü olduğunu ifade eden Kuru, Dolar/TL'de 10.50 seviyesini ise teknik olarak önemsediklerini söyledi.
Kuru, "Orası 3-4 yıldır takip ettiğimiz bir seviyeydi. Bu seviyenin üzerinde kalıcılık oluşması için temel unsurlardaki gelişmelerin daha da bozulması lazım. Bu seviyeyi şimdilik güçlü görüyoruz, ama burada yaşanacak bir kırılma durumunda ve bir kalıcılık oluştuğunda TL'de telaffuz dahi etmek istemediğimiz seviyelere doğru iş gidebilir. Enflasyona geçişkenlik hızlanacağı için de makro dengelerde de bir tur daha bozulma olabilir. O yüzden bu seviyenin aşılması oldukça kritik" görüşünü dile getirdi.
Dolarda son aylardaki hızlı artışın enflasyon geçişkenliğini de arttırdığını söyleyen Soner Kuru, "Dolar/TL'de her yüzde 10'lık artış enflasyonda yüzde 2.5'luk bir artışa neden oluyor. Ama bu yıllık bazda bir artış. Aydan aya bu yüzde 10 gittiğinde enflasyona etkisi de hızlanıyor fiyatlama davranışlarında bozulma olduğu için. Biz kurda son 3 ayda yüzde 20'lerin üzerinde bir hareket yaşıyoruz. Artık küçük esnaf bile günden güne zam yapacak. Mevcut ortamda kimse kimseye neden zam yaptın diye soramıyor. Haftadan haftaya fiyatlarda ciddi değişimler oluyor. Bir psikolojik etki de var. Bunun kırılması için kurda uzun dönemli bir stabilizasyon sağlanması gerekiyor" şeklinde konuştu.