Domuz gribi bağışıklık sistemleri daha zayıf olduğu için çocuk ve yaşlılarda daha ağır seyrediyor... Aynı şekilde, kalp, damar, şeker, kronik böbrek ve karaciğer hastalarının da bu enfeksiyonla mücadele etme güçleri çok daha zayıf. Bu yüzden çok iyi korunmaları gerekiyor! İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Jan Klod Kayuka, Vatan gazetesine verdiği röportajda, domuz gribiyle ilgili bilgi veriyor: Allah’tan yaza giriyoruz. Domuz gribinin etkisi azalacak diyenler var. Bunlara itibar edelim mi? Hayır! Domuz gribinin yazla, kışla bir alâkası yok. Ama bildiğimiz klasik grip kış aylarına giriş döneminde daha fazla salgın yapıyor. O yüzden biz grip aşısının kış başlamadan eylül ayında yapılmasını öneriyoruz. Peki ama neden? Çünkü ‘Gribe sebep olan soğuk hava koşulları değil, virüs’ demiştiniz... Dünyanın Kuzey Kutbu’nda soğuk hava şartlarında grip virüsü daha fazla hastalık yapıyor, kendine daha uygun zemin buluyor. Tabii bir de bağışıklık sistemimiz kış aylarında daha zayıf. Domuz gribinin yazla kışla alâkası yok! Yani, “Neyse ki yaza giriyoruz, rahat edeceğiz” diyemeyiz? Hayır. Asla öyle bir şey yok. O zaman normalde grip vakaları yaz aylarında daha az görüldüğü için, bundan böyle her grip olana, domuz gribine yakalanmış şüphesiyle bakacağız? Evet, eğer hakikaten domuz gribi bu hızla yayılırsa, artık her yüksek ateş, eklem ve kas ağrısı, ileri derecede halsizlik, boğaz ağrısı, baş ve vücut ağrıları, bazen kusma ve ishal gibi şikâyetlerle gelen insanda bu kaygı ve korku olacak. Olmaması mümkün değil. ‘Bağışıklık sistemi zayıf olanların domuz gribine yakalanma riski çok daha yüksek’ dediniz. O zaman bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için ne yapmalıyız? Öncelikle, dün de söylediğim gibi sık sık ellerimizi yıkamalıyız. Hasta kişilerden uzak durmalıyız. Salgın olduğu düşünülen yerlerde mümkün olduğu kadar ağız ve burun maskesi kullanmalıyız. Bunu çok garipsememek lazım. Avrupa havaalanlarında bu uygulama başladı bile. Bizde de maske kullanımı çok doğal bir manzara olacak... Bunun dışında bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için daha iyi beslenmemiz, iyi dinlenmemiz, iyi uyumamız, bol su içmemiz, bol sebze ve meyve tüketmemiz yeterli. Özellikle hangi sebze ve meyveleri tercih etmeliyiz? Öncelikle düzgün beslenmeliyiz. Yani her sabah normal kahvaltımızı edeceğiz. Domatesimizi, salatalığımızı, zeytinimizi, peynirimizi, ekmeğimizi yiyeceğiz, çayımızı içeceğiz. Günlük en az 1,5-2 litre su tüketeceğiz... Su tüketmek neden önemli? Vücut, suyla birlikte metabolik artıklarını atıyor. Su, hem karaciğere yardımcı oluyor, hem böbreğe... Vücudu zinde tutan tüm fonksiyonların iyi yapılmasını sağlıyor. Temel neden bu. Aynı zamanda su, bağışıklık sistemimizin hücrelerinin çoğalması için de gerekli, yeni hücrelerin üretimi için de gerekli ana madde. Bunun yanı sıra bağışıklığı güçlendirmekte etkin olan B ve C vitaminleri var. Bu yüzden bol meyve ve sebze tüketmemiz şart... Hangi meyve ve sebzeleri? Portakal, mandalina, limon, kivi, kiraz, nar, domates, salatalık, biber... Çok kolay bulunması açısından her gün bir portakal yemek bile, çok değerli C vitamini açısından... Sizin her gün tüketmeye dikkat ettiğiniz bir besin var mı? Ben, bu ara nar-portakal suyu çok tüketiyorum. Çünkü ikisinin birleşiminde C vitamini çok yüksek. Her biri zaten C vitamini deposu ama nar ve portakalın ikisinin de antioksidan özelliği var, tadı güzel ve ikisi de hem kanı sulandıran hem de bağışıklık sistemini güçlendiren meyveler... Bunun dışında bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için iyi uyumamız gerekiyor, 7-8 saat, vücudun dinlenmesi gerekiyor. Neden en çok 20-50 yaş grubu etkileniyor? Uyumak ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi arasında nasıl bir ilişki var? Çünkü vücut dinlendiği saatlerde bütün hücrelerimiz daha fazla oksijenle temas ediyor. Bu hücrelere kan hücreleri ile dalaktan üretilen, bağışıklıkta antikor yapımını sağlayan ’lenfositler’ dediğimiz, lökositlerin temel hücreleri de dahil... Yeri gelmişken şunu vurgulamakta fayda var bir de; dikkat ederseniz bu tip virüs enfeksiyonları, salgın hastalıklar, gelişmiş ülkelerde, gelişmemiş ülkelere göre daha çabuk yayılıyor. Halbuki daha önce dünyada birçok enfeksiyon gelişmemiş, geri kalmış ülkelerde ortaya çıkar ve yayılırdı. Ama şimdi gelişmiş olan ülkelerde kapalı devre havalandırma sistemi olan alışveriş merkezleri, sinemalar o kadar çok yaygın ve uçak gibi toplu taşımacılık o kadar çok kullanılıyor ki, bu kapalı ortamlarda birçok virüs birbiriyle karşılaşıyor, ilişkiye giriyor, resmen çiftleşiyorlar diyelim ve yeni bir virüs yaratıyorlar... Daha güçlü virüsler? Evet, çok daha güçlü virüsler ortaya çıkıyor. Bu yüzden daha önce virüs enfeksiyonları ’üst solunum yolu’ şeklinde seyrederken, son birkaç yıldır bir bakıyorsunuz ki hapşırma, öksürük, burun akıntısı gibi solunum yolu şikayetleri yanında bulantı ve kusma da görülüyor. Ki bu domuz gribinde de var. Halbuki bulantı ve kusma, daha çok mide-bağırsak sistemini etkileyen virüslerin yaptığı, gıda zehirlenmelerinde ortaya çıkan bir şikayet tipidir. Yani bir insanın boğazının ağrımasıyla birlikte ishal olması çok beklendik bir şikayet değildi daha önce. Ama artık var. Çünkü bu virüsler yeni. Kuş gribinin etkili olduğu dönemde haber için Fransa’da Pasteur Enstitüsü’ne gitmiştim. Kuş gribine çare olacak aşı aranıyordu. Yetkililer, ’Her seferinde virüs değişiyor ve biz yeni bir aşı üretmek zorunda kalıyoruz. Bu da hiç kolay değil’ demişlerdi. Virüs kendini koruyor çünkü. Yeni mutasyonlar yapıyor ve yeni bir virüs tipi çıkarıyor ortaya. Bağışıklık sisteminin o virüsü tanıması ve mücadele etmesi zaman alıyor. Tanıyana kadar da virüs büyük bir yayılım sağlıyor zaten. Ve tabii, bağışıklık sisteminin yeni karşılaştığı bir virüs olduğu için, vücut onu yenmekte zorlanıyor. Oysa daha önce ona benzer bir virüsle karşılaşmış olsaydı, onunla mücadele etme yolunu çok daha kolay sağlardı. Yeni virüs demek, yeni bir antikor, yani yeni koruyucu elemanların salgılanması demek. Bunun için her vücudun bu yeni virüslerle başa çıkması çok zor. Onun için de, bağışıklık sistemimizin çok güçlü olması lazım diyorsunuz... Evet. Domuz gribi en çok 20-50 yaş arası insanları etkiliyor. Neden? Bunun sebebi daha çok bu yaş grubunda olan insanların iş hayatının içinde yer alması ve kapalı ortamlarda daha çok bulunması. Kapalı devre havalandırma sistemi olan yerlerde çalışması... Tabii ki çocuklar ve yaşlılar farklı yerlerdeler. Kuş gribinde ise durum tam tersiydi, daha çok çocuklar ve yaşlılar etkilenmişti... Evet, çünkü çiftliklerde kuşlarla, tavuklarla ilgilenenler daha çok yaşlılar ve çocuklar. Ama burada bir önemli nokta var; eğer yakalanırlarsa çocuklarda ve yaşlılarda domuz gribi daha ağır seyredecektir. Bağışıklık sistemleri daha zayıf olduğu için... Başka kimler için tehlikeli domuz gribi? Özellikle kalp, damar, şeker, kronik böbrek ve herhangi bir karaciğer hastalığı olanların tabii ki bu enfeksiyonla mücadele etme güçleri çok daha zayıf olacaktır. Dolayısıyla domuz gribini yenmeleri de çok daha zor olacaktır. Bu yüzden çok iyi korunmaları gerekiyor. Hangi iki ilaç tedavi ediyor? Domuz gribine karşı iki ilaçtan söz ediliyor; Tamiflu ve Relenza... Bu ilaçlar tedavide ne kadar etkili? Tamiflu kapsül şeklinde, beş gün kullanmak gerekiyor. Ancak fayda etmesi için kesinlikle ilk 48 saat içinde almak lazım. Tedavi ediyor mu peki? Tabii... Yüzde 100 tedavi etmese dahi, olayın çok daha hafif atlatılmasını sağlıyor. Peki diğer ilaç? Relenza, buruna sıkılan bir sprey. Çocuklarda kullanımı daha pratik ama Tamiflu kadar etkin değil. Bir de daha uzun süre kullanılması gerekiyor. Şu anda domuz gribi şüphesiyle hastaneye yatan insanlara bu ilaçlar mı veriliyor? Evet ve hasta yoğun bakıma alınıyor. Çünkü domuz gribi nefes darlığı yapıyor. Üst solunum yollarını iltihapla doldurduğu için... Hasta solunum cihazına bağlanıp, o nefes darlığı bertaraf ediliyor. Sürekli yüksek basınçlı oksijen verilip akciğerinin içindeki balgamlar aspire ediliyor. Böylece hem hastaları izole etmiş oluyoruz hastane ortamında, hem de bu ilaçları vererek oluşmuş semptomları gideriyoruz. Yalnız bir şeye dikkat çekmek istiyorum; dünyada Tamiflu bulmak zorlaşıyor, herkes stokluyor çünkü. ‘Ne olur ne olmaz, bir tane bulunsun’ düşüncesiyle... Bu da dünyada bir hengame yaratıyor. Bu durumun istismar edilmemesi lazım. Bu ilaçları hangi şirketler üretiyor? Tamiflu Roche’un, Relenza Glaxo Smith Kline’ın. Tamiflu, kuş gribinde de kullanılmıştı...